Çitlet!

Cenk Mutluyakalı

 

Pazar yerinden elinde bir torba çekirdekle çıkan adam, diğer eliyle de ‘çitletiyordu’...
Çitletip çitletip yere atıyordu...

...

Kıbrıs’ın kuzeyini ‘pazar yeri’ne çevirdi, bu eğreti çadır düzeninin mühendisleri...
Biz de ‘çekirdek’ olduk...
Çitletip çitletip atıyorlar bir köşeye...

...

Kabuklu fıstık yerini ne zaman ayçiçeğine bıraktı ve Halep fıstığı ne zaman Antep fıstığı adını aldı anımsamıyorum...
Şiş köfteden çiğ köfteye, şeftali kebaptan lahmacuna dönüş süreçlerini ise epeyce içim acıyarak yaşadım.
“Kraliçe” fotoğraflı “Cyprus” pulları vardı bir de, unutamadığım...
Şimdilerde Türk Lirası “pul” oldu!

...
Döviz "garanti" kapsamında mı "garantör" güvencesinde mi bilemiyorum!
Ama Türk Lirası erirken, bayatlayan hamaset içinde hayatlarımız da ufalanıyor, görüyorum!

...
Şimdi yeniden alevlenen "vilayet" ve "ilhak" tartışmaları var ya.
Meğer ne kadar çok "yalaka" varmış, içimizde...

‘Ah bre popaz’ neler ettin bize!

...

Rum malı arsacıkları Sterlin üzerinden satarak, Türk malı sevinçler yaşamak kuzeye özgüdür!
Bir de dağdaki bayrağa karşı esas duruşta marşlar okurken, aşkla ganimete sarılmak!

...

Adı konmamış vilayettir KKTC!
Elbette böyle gitmez...
Ya Birleşik Kıbrıs'tır bu yolun sonu, ya da yan yana KC ve TC !
‘Çözümsüzlük’
halinde, iki kimlikten birine ‘tercih mecburiyeti’ gelmeli bence (!)

...

Çözüm zirvesi için cümbür cemaat Cenevre’ye taşınan kalabalığın adeta sosyal medya eğlencesine çevirdiği süreç, aslında hayatımız...
Delirme sınırındayız sanırım!
Eğleniyoruz öylece!

...

Bilir misiniz, ayçiçeği, gün doğumundan gün batımına kadar ışığı takip eder...
Ve onca yıl ‘çitlendiğimiz’ yeter!
Belki ‘gün’ doğar, bu ‘azap’ biter!
İncecik gövdemiz kırılıp döküldü yeterince...