Çıplak Gerçekler

Eralp Adanır

Hasibe Vehbi Şahoğlu’ndan “Çıplak Gerçekler”

Yaz aylarının gelmesiyle Kıbrıs Türk Edebiyatımız açısından üretimlerin sekteye uğraması gibi bir durum hiç olmadı.
Ne de; yaz ayının rehavetine yönelik yayın türlerine geçilmiştir.

Bugün yurtdşına bakıldığında; yaz aylarında okunabilecek yayınların; rahat, eğlendirici, fazla düşündürmeyen türlerde olması gerektiği gibi bir inanç ve yayın anlayışı olduğuna inanıyorum. Bu benim fikrim. Ama Kıbrıs’ın Kuzeyindeki yayın anlayışı böyle değil.

Belki sürekli olarak gerek kültürümüz gerekse sözlü tarih ve siyasi gelişimlerin değişkenliğinden olsa gerek; merkezinde “Kıbrıs” ve “insanı” olan üretimler hız kesmiyor. Bunun örneğini; televizyondaki “Söz ve Yazı” isimli Kıbrıs Türk Edebiyatı içerikli programımızın yaz tatiline girmesi sonrasında, bu tatil sürecinde biriken yeni yayınlardan görmekteyim.

Evet son yılların peşisıralığına takılan “anı” yazma ya da anılardan yola çıkarak toplum belleğine katkı koymak amacı güden kitaplarımızı sıklıkla görmekteyiz.


Anılar; “özel-subjektif” bir yan taşısa da, satırarlarında anlatılan yaşanmışlıklar beni sırasında şaşırtan, sırasında bilgi dağarcığımı zenginleştiren tarihsel verilerle doludur.


Bir kitabın yazarına ya da kitabın kapağına, başlığına bakıp herhangi bir siyasi önyargı yaratıp elinizin tersiyle itmek yerine okumayı salık veririm.
Bunu söylememin amacı; ne yazık ki “aydın” dediğimiz az da olsa bazı dostların böylesi bir topyekün reddedici yanlarını görür olmamdandır.


Hasibe hanım; 20 yıl Büyükelçilik yapmış bir insanımız. Şiir kitaplarıyla (2) başlayan yolculuğuna bir anı-anlatı ve bir de romanıyla birlikte Kıbrıs Türk Edebiyatımız içerisinde yol alırken, bu yol alışa; yeni kitabı “Çıplak Gerçekler” ile katkı koymayı sürdürüyor.
Ağabeyisi; siyasi tarihimizin önemli isimlerinden Ergün Vehbi’nin gerek lise-üniversite, gerekse Erenköy, Sol siyaset çerçevesinde gelişen anıları yanında toplam 19 aile bireyi-yakını-tanıdıklarından oluşan insanlarımızın anılarını merkezine oturtmuş olsa da, kendi özel anılarıyla tüm diğer anıları öyle bir harmanlayıp akıcı bir uslûpla okuyucuya sunuyor ki, anılardan çok romansı bir tat bırakıyor okurda.
Ben kitap okumaya başladığımda yanımdan eksik etmemeye çalıştığım iki şey var; kalem ve kağıt.
İlgimi çeken herşeyi buraya, sayfa numarasıyla birlikte kaydeder, özellikle araştırma konularında kaynak olabilecekleri kendi içerisinde sınıflandırırım.
Senin de işin yok! diyebilenler olabilir ama tatlı bir hastalık diyelim buna.

“Çıplak Gerçekler”de de notlarım çoğalmaya başladı.
Meselâ, Hasibe hanımın eşi sn. Özer Şahoğlu ve arkadaşlarının yaptıkları ve bana göre Kıbrıslı Türklerin havacılık tarihinin başlangıcı diyebileceğimiz ilk uçaklarının, havalanmaya geçtiği sırada kuyruğunun bir taşa çarpıp kırılmasıyla son bulan bu olayı kaçımız biliyoruz? En azından ben bilmiyordum diyebilirim.
Polis komutanı babasının 1967 yılında Alpay Mustafa’nın hücrede Bayraktar tarafından öldürülmesini hazmedemeyip, yargısız infaza karşı gelmesiyle 6 ay görevinden uzaklaştırılması... Veya bir diğer ağabeyisi Türker Vehbi’nin ‘60’lı yılların başında Yeşilçam’da “Akasyalar Açarken”, “Afacan” ve “Bir Gecelik Gelin” filmlerinde küçük roller alması gibi sosyo-kültürel tarihimize not düşülen anılar-bilgiler...
Ve Erenköy savaşının sadece askeri ve insani durumu değil, belki de gençlerin o yıllarda en yoğun siyasi bilinçlenmenin de merkezinin Erenköy günleri olduğu bilgileri...
Bu konuyla ilgili Hasibe hanımın, ağabeyi Ergün Vehbi’den edindiği anılarla yazımızı noktalarken, bence her bilgi ve anlatımın dağarcığımızın süzgeçinden geçmesi gerektiği görüşüyle bu kitabımızı da arşivinize almanızı öneririm.

“...Kıbrıslı öğrenciler Erenköy’de bol bol kitap okudular, ezildiler, zorluk çektiler ve bu kendilerini Sol ideolojilere yöneltti. Nerdeyse %80’i solcu olup faşizme karşı mücadele vermeye başladı. Ben de onların arasındaydım. 1967 yılında Köfünye olayları olduğu zaman Yunanistan Elçiliğine değil, Amerikan Elçiliğine yürüyüp protesto yaptık. ‘Kıbrısın Katilleri’ yazılı pankartlar açtık...o günlerde sürekli karakola götürüldük bu protestolar nedeniyle...(sayfa:85)”