Cinsel isteksizlik

Uzm. Nilsu Atıcı

Cinsel isteksizlik. Adı duyulunca sanki herkesin oturduğu sandalyeden biraz doğrulduğu, çatal bıçak seslerinin azaldığı, ‘o konuya girme’ bakışlarının atıldığı iki kelime. Cinsel isteksizlik, toplum tarafından çoğu zaman ‘arzunun ölüm fermanı’ gibi algılansa da ne hastalıktır ne ayıp ne de ilişkinin sonu.

Tıbbi literatürde ‘hipoaktif cinsel istek bozukluğu’ ya da ‘cinsel ilgi / uyarılma bozukluğu’ olarak geçer. Ancak hemen ‘acaba ben hasta mıyım?’ diye endişelenmeden önce şunu bilmekte fayda var; cinsel isteğin zaman zaman azalması tamamen olağan bir durumdur. Her bedenin, her zihnin ‘şu an istemiyorum’ deme hakkı vardır ve bu durum bir hastalık değil insani bir durumdur.

‘Cinsel isteksizlik eşittir ilişkisel felaket’

Cinsel isteksizlik bir tür felaket değildir. Amerikan Psikoloji Derneği (APA), cinsel isteğin bireysel bir deneyim olduğunu ve ilişki kalitesinden etkilenebileceği ancak otomatik olarak ilişkiyle bağlantılı olmadığını söylemektedir.

‘Erkekler her zaman ister’

Lütfen bu yanlış bilgiyi tamamen ortadan kaldıralım. Birçok erkek cinsel isteksizlik yaşar. 2021’de yapılan bir araştırmaya göre erkeklerin %16’sı son bir yılda uzun süreli cinsel isteksizlik yaşadığını bildirmiştir. Fakat toplum bu durumu ‘erkekliğe hakaret’ gibi algıladığı için çoğu kişi bu sorunu dillendiremez. Ardından bu durum ‘performans kaygısı’ ve ‘sertleşme sorunu’ olarak karşımıza çıkar.

Cinsel isteksizlik pek çok farklı nedenle ortaya çıkabilir ve bu nedenler genellikle birbirine dolanmış bir yumağa benzer. Östrojen, progesteron ve testosteron seviyelerindeki değişimler gibi hormonal değişiklikler; menopoz, andropoz ve tiroid bozuklukları gibi biyolojik süreçler, kullanılan bazı ilaçlar, psikolojik etmenler arasında depresyon, anksiyete veya geçmişte yaşanmış cinsel travmalar, iletişim eksikliği, güven sorunları cinsel isteği baskılayabilirken, uzun süredir birlikte olan kişilerin cinsel aktivitelerinin rutinleşmesi de bu duruma neden olabilir. Toplumun dayattığı sosyokültürel normlar da cinselliği bastırabilmektedir. Peki, cinsel isteksizlik yaşandığı zaman ne yapmalıyız? Öncelikle kendimize nazik davranmalıyız, bu süreçte yargılamak yerine anlamaya çalışmak daha iyi olacaktır. Ne hissettiğimizi adlandırmak ve kendimize dürüstçe bakmak çok kıymetlidir. Eğer geçmişte travmalar yaşadıysak ya da ilişkilerimizde bazı sorunlar varsa alanında uzman bir cinsel terapistten / danışmandan destek almak iyi gelebilir. Hormonal bir neden olup olmadığını anlamak için ilgili doktora başvurabiliriz. Partnerlerimizle açık ve yargılamayan bir dil kullanarak konuşmak yalnız hissetmemizin önüne geçecektir. Stresi azaltmak da bu süreçte oldukça etkili olabilir; yoga, yürüyüş, meditasyon yapmak ya da yaratıcı bir işle ilgilenmek dahi fark yaratabilmektedir. Ayrıca kullandığımız ilaçlar varsa yan etkilerini doktorumuzla birlikte gözden geçirmek önemli bir adımdır.

Toplum bazı bedenlerin ‘her zaman arzulu’ bazılarınınsa ‘hep çekingen’ olması gerektiğine inandı. Kadınlar için cinsel istek ayıpmış gibi davranıldı, erkekler içinse istememek utanılacakmış gibi saklandı. Ama 2025 yılındayız. Cinsellik yalnızca eylem değil, aynı zamanda duygu, ruh hali, özgürlük meselesidir. Cinsiyet kimliğimiz ne olursa olsun isteksizliğimiz varsa ortada utanılacak hiçbir şey yok! Bu olağan bir durumdur. Çünkü onay yalnızca ‘evet’ demek değil, rahatça ‘hayır’ da diyebilmektir.