Anne, çocuklarına bir oyuncak almış, “beraber oynayın” demiş. Çocuklardan biri oyuncakla sürekli oynuyor ama kardeşine vermiyormuş. Annesi durumu görünce çocukları çağırmış yanına, “gelin konuşalım da kavga etmeyin, beraber oynayın” demiş.
“Cık” demiş oyuncakla oynayamayan çocuk. “Ben küstüm, oynamıyorum.”
“Ama küsmekle olmaz ki!” demiş anneleri… “Konuşmazsak, anlaşmazsak kardeşin o oyuncakla oynamaya hep devam eder, sen de orada öyle küsmüş halinle kalırsın” demiş.
“Cık” demiş yine o küsmüş olan çocuk. Küsmüş haliyle, olduğu durumdan memnun görünüyor, akşam eve gelecek olan babasına kardeşini ve annesini şikâyet edecek ve babası ne derse onu yapacaktı.
Bakalım babası ne diyecekti!
***
“Üçlü Görüşmeyi Mal-Mülk meselesi yüzünden reddettim.”
Dedi ya Külliye’de memnun mesut yaşayan Tatar da… O küsmüş ve konuşmaya yanaşmayan çocuğa benzettim birden…
Akşama babası gelecek ve babasının ne diyeceğini bekleyecekmiş gibi…
Ekşi Sözlüğe sordum bu kez, “Küstüm oynamıyorum” ne zaman, niçin, kimler tarafından söylenir diye…
“Çocuklara mal edilen lakin büyüklerin de sıklıkla kullandığı kalıplaşmış bir cümledir. Çocuklar, arkadaşlar, sevgililer, aile fertleri vb. kişiler arasında farklı manalara gelecek şekilde kullanılabilir” şeklinde tarif edildi bir yerde…
“Hade gelin görüşelim” dediğinde Birleşmiş Milletler ve Tatar “küstüm görüşmem” dediğinde, düşündüm;
Taraflar çocuk mu?
Değil.
Arkadaş mı?
O da değil.
Sevgili mi?
O hiç değil.
Aile ferdi midirler peki?
Sanmıyorum.
Hangi manada söylemiş olabilir diye düşündüm… Farklı bir mana bulamadım. “Mal-Mülk meselemiz var, reddettim, görüşmem” dedi bayağı…
Açık açık.
E, kim görüşecek bu konuyu?
Ben mi yoksa Fatma deyze mi?
Benim bildiğim bu konuları ikiye bölünmüş Adamız’da ‘toplum liderleri’ olarak tanımlanan kişiler görüşür.
Tatar da oraya talip olmuşsa ve atama olarak orada oturuyor olsa da tabii ki bu ‘üçlü görüşme’ çağrısını koşa koşa kabul etmesi ve oraya gidip “Eyyy Hristodulidis, yaptığın nedir ama?” diye sorması gerekirdi.
Bunu yapması gerekirken, önceden de Bakanlar Kurulu’nun yabancılara taşınmaz mal edinme hakkını artıran düzenlemeyi önlemesi gerekirdi.
Güneye geçenler mal-mülk yüzünden tutuklanırken veya tutuklanma endişesi yaşarken bizim efendiler, “Madem öyle işte böyle” der gibi ‘Büyük Türk’ olmanın gereğini yapmanın dayanılmaz hazzını yaşıyorlar’!
Önceden 3 daire veya 1 müstakil ev/villa satın alabilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, artık 6 daire veya 3 müstakil ev/villa
Diğer yabancı ülke vatandaşları da buna göre; daha önce 1 daire veya 1 müstakil ev alabiliyorken artık KKTC’den 3 daire veya 2 müstakil ev/villa alabilecek.
***
Annesinin “kavga etmeyin, gelin de konuşalım” çağrısına “cık, gelmem” diyen çocuğun babası, akşam eve gelince ne diyecek bilmiyorum ama belki de o baba, sabah işe gitmeden çocuğa “sakın kardeşinle konuşma, sadece ‘cık’ de” deyip de evden çıkmış olabilir.
İş saatlerinde ne düşünecek, nasıl bir plan yapıp da akşam eve gelecek, meraktayım doğrusu…