CHP ve CTP

Tümay Tuğyan

 

Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimin ardından, sonuçlara ilişkin veriler daha bir detaylandırılmış şekilde kamuoyuyla paylaşılmaya devam etti dün, gün boyunca.
Ve 30 Mart’taki yerel seçimlerin sonuçlarıyla karşılaştırmalı olarak verilen rakamlar, akşam saatlerinde seçim sonuçları netleşmeye başladığı andan itibaren ‘sandığa gitmeyen CHP’liler ve MHP’liler’ üzerinden kurgulanan analizlerin aslında çok da sağlam dayanaklı olmadığını da ortaya koydu.
30 Mart’ta sandığa gidip de 10 Ağustos’ta sandığa gitmeyenlerin hangi partinin seçmeni olduğuna ilişkin rakamlar şöyle:
AKP: %27
CHP: %21
MHP:%28
HDP:%13

30 Mart’ta sandığa gidip de 10 Ağustos’ta sandığa gitmeyenler, eğer sandığa gitseydi hangi partiye oy verirlerdi sorusuna yanıt olarak ise şöyle demişler:
AKP: %46
CHP: %21
MHP: %19
HDP: %3

‘Neden sandığa gitmediniz?’ sorusuna;
%40 tatildeydim/memleketteydim yanıtını verirken, %14 ise adaylardan hiçbirini beğenmediğini söylemiş.
‘Tatildeydim/memleketteydim’ diyen %40’ın büyük çoğunluğu AKP, ‘adaylardan hiçbirini beğenmedim’ diyenlerin büyük çoğunluğu ise CHP ve MHP seçmeniymiş.
Ve gelelim en çok merak edilen sorunun yanıtına: ‘30 Mart’ta sandığa gidip de 10 Ağustos’ta sandığa gitmeyenler eğer sandığa gitseydi, adayların ilk turda aldığı oy oranı ne olurdu?’
İşte yanıtı:
Erdoğan’ın aldığı oylar 2 milyon 400 bin, İhsanoğlu’nun aldığı oylar 2 milyon, Demirtaş’ın aldığı oylar ise 150 bin artardı.
Yani seçimin ilk turunda Erdoğan’ın oy oranı %51.7 değil, %52.5 olurdu.
Yani seçim yine ilk turdan sonuçlanır, hatta Erdoğan’ın oy oranında bir artışla sonuçlanırdı.
İPSOS Araştırma Şirketi’nin ‘Cumhurbaşkanlığı Seçimi Sandık Sonrası Araştırması’ sonucunda ortaya çıkan ve dün CNN Türk’te yayınlanan rakamlar böyle diyor.
Tüm bunlardan çıkan sonuç özetle şu:
Erdoğan’ın katıldığı bu 9’uncu seçimden de başarıyla çıkmasının ardından muhalefet tarafından üretilen  ‘sandığa gitmeyenler’ mazereti, ‘biz nerede yanlış yapıyoruz?’ sorusuna yanıt vermekten ısrarla kaçınıp sorunu kendi siyasi tavırlarının dışında aramaya çalışma alışkanlığının devam ettiğini gösteriyor.
Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkmasının ardından AKP’de başlayacak yeni dönemin, bu parti açısından ‘zorlu’ bir dönem olacağı konuşuluyor.
Pazar günü alınan oy oranının, başkanlık sistemine hazırlık hedefiyle gerekli olan Anayasa değişikliği için yeter sayıda milletvekili çıkarmaya yetmeyeceği ‘matematiği’, AKP için önümüzdeki bir yıllık dönem için başlı başına bir sıkıntı olacağa benziyor.
Demirtaş’ın aldığı oy oranının, HDP’nin genel seçimlerde ülke barajını parti olarak geçebilme ihtimalini de gündeme getirdiğinden ve böylesi bir ihtimalin esasen en çok oy alan partinin çıkaracağı milletvekili sayısını aşağı çekeceğinden, AKP’nin ‘sıkıntılarından biri’ de kuşkusuz bu olacak.
Ve eğer CHP, kendi içinde doğru analizleri yapmaz ve yanlış politikalarının faturasını başka birtakım ‘faktörlere’ kesmeye devam ederse, AKP’nin bu ‘sıkıntılı’ döneminden yararlanmayı bile başaramayacak.
Benzer şekilde, belediye seçimlerinin sonuçlarını doğru biçimde okumamakta ısrar edip, faturayı başka birtakım ‘faktörlere’ kesmeye devam eden CTP de, CHP’ninkiyle benzeşen bir kaderi paylaşmaktan kurtulamayacak.