‘Erdoğan ne söyledi, söylediğini neden söyledi?’
Bazılarımız Erdoğan’ın ne söylediğinin niçin didiklendiğini sorarken, bazılarımız da bu söylenenlerin içinden bazı anlamlar çıkarmaya çalışıyor.
Ben en azından bu son gelişmede ikinci gruptayım herhalde çünkü Erdoğan’ın Katar dönüşü uçakta söylediklerinin ardından aynı gün BM Genel Sekreteri Guterres’in de “Ben kötümser değilim, sadece iyimser de değilim; müzakerelerin yeniden başlaması konusunda kararlıyım” sözleri de düşünce basın-yayın organlarına, Erdoğan’ın söylediklerinin önemi daha da arttı diye düşünüyorum.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, uçakta gazetecilerin Kıbrıs’taki seçimlerle ilgili sorularına karşılık “Türkiye'nin, uluslararası hukuk zemininde ve Birleşmiş Milletler kararlarında meşru şekilde tanınan garantörlük haklarına sahip olduğunu” vurguladı ve “bu hakların hangi siyasi parti iktidara gelirse gelsin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığına ve Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarına güvence sağladığını” kaydetti.
Erdoğan’ın kesin bir tarafı işaret etmediği şeklinde yorumlandı bu söylenenler… Bir tarafı işaret etmemiş olabilir ama işaret ettiği bir şey var ki o da; BM kararları. BM kararlarıyla tanınan garantörlük hakkı ve uluslararası hukuki zemin.
BM kararlarının ve uluslararası hukukun KKTC’nin varlığına Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarına güvence sağladığı işaret ediliyor Erdoğan’ın söylediklerinde… Müzakerelerin de BM kararları çerçevesinde yürütüldüğünü hatırlamakta yarar var.
Tatar ve Hristodulidis’in 27 Eylül’de Guterres ile yapacakları görüşme öncesi önceki gün sabahleyin uçakta Erdoğan’ın söyledikleri, akşamı da Guterres’in “müzakerelerin yeniden başlaması yönündeki kararlılığı” vurgusu düşünce medyaya, söylenenlerin didiklenmesinin gerekliliği çıktı ortaya…
Üstelik de Erdoğan’ın uçakta gazetecilere verdiği yanıtlar biliyorsunuz ki spontane sorulan sorular karşılığı değil, önceden Külliye tarafından hazırlanan ve gazetecilerin eline verilen sorular karşılığı verilen yanıtlar olmasından dolayı kamuoyuna ve tabii ki konunun muhatabı kişilere verilen mesajlar olarak algılanabilir.
Ama seçim öncesi, AKP’lilerin Tatar lehindeki çalışmalarının sürdüğünü de biliyoruz öte yandan… Seçimde olumlu bir etkisi olur mu, seçime kadar bu çalışmalar sürer mi, süreç başka bir yöne çevirir mi bu gelişmeleri yine günlerin bize göstereceği olgular olarak karşımızda duruyor.
Çok yararlı ama!..
Özellikle Lefkoşa-Girne yoluna yapılan ve Lefkoşa Çevre Yolu ile Gönyeli, Alayköy-Güzelyurt’u birbirine bağlayan yonca çemberi elbette ki önemli bir eksikliği giderecek ve trafiği önemli ölçüde rahatlatacaktır.
Aslında bizim de bu konuda bilimsel ölçü tekniklerimiz olsa ve Gönyeli Çemberi’nin ne kadar rahatladığı, şehir içi trafiğinin hangi oranda hafiflediği gibi istatistiki bilgiler alsak iyi olacaktı ama böyle bilgilere rastlayamıyoruz ne yazık ki!..
Söz konusu çember ve daha önceki çemberlerin avantajları yanında teknik anlamda hatalı diyeceğimiz bazı uygulamalarını da görmeden geçemeyiz.
Örneğin ben Girne’den Lefkoşa’ya doğru giderken Gönyeli’ye dönmek istiyorum ve sol tarafa yanaşıyorum dönmek için… O sırada üst şeritten gelip Lefkoşa’ya gitmek isteyen de benimle aynı şeride girmeye çalışıyor… ‘Sen mi önce ben mi önce yola girmeliyim’ gibi bir sorgulama, bazen araba farlarıyla veya borularla yönlendirme gibi bir kaos içine giriyoruz.
Bu durum yine Lefkoşa Çevre yolunda Yakın Doğu kavşağında, daha öncesinde Ercan Yoncası’nda karşımıza çıkıyor. Bu yüzden kaza listesine giren trafik kazaları var mı bilmiyorum ama benim başka bir ülkede görmediğim ve ülkemize çok önceden getirilen bir düzenleme olmuş bu tip giriş-çıkışlar…
Bedava mal!
Yapay Zekâ trafik kameraları… Arıklı müjde vermişti; “150 tane aldık hem de bedava” demişti… Büyük bir heyecanla taktırdı, “keşke 150 tane daha verseler” de demişti ama bir baktık yeşil yeşil ışıkları yanan kameralar ve eskiler de tek tek söküldü.
Benim Lapta-Lefkoşa güzergâhında bir-iki tane henüz yeşil yeşil yanan yapay zekâlar var ama diğerleri neden takıldı neden söküldü?
Acaba bedava gelen kameraların çoğu bozuk muydu? Bedava gelen malın ancak bu kadarı mı olabilirdi!
Kalanlar çalışıyor mu yoksa yolda giden araba sürücüleriyle yeşil yeşil yanarak dalga mı geçiyorlar? Kalan kameraların da çalışıp çalışmadığı bilgisini vermek hukuksal bir gereklilik değil mi? Bir yetkili çıkıp da çalışıyor veya çalışmıyor diyecek iki kelime edemiyor mu?
‘Bilmekte yarar var’ın ötesinde bu hukuki bir zorunluluk.