Cenevre Zirvesi yaklaştıkça, üzüntüm ve hayretlerim artıyor!
Peki neden?
-*-*-
Mesela KKTC’de zaman zaman açıklamalar yapan Ersin Tatar veya Tahsin Ertuğruloğlu gibi isimler, “ortaya konuşuyor”…
-*-*-
Cenevre’ye yönelik elle tutulur, somut hiçbir önerileri yok…
“Eşit egemen devlet… Tam bağımsızlık…”
-*-*-
Ama bu konuda bile kendi içlerinde tutarlı değiller!
Ve bu üzücüdür!
-*-*-
Tabii ki Türkiye ile işbirliği ve dayanışma içerisinde siyaset belirlenmesine bir diyeceğim yok ama seviye bu kadar da zavallı olmamalı!
Hayret edici seviyede bir “umarsızlık” veya “Türkiye’ye tamamen teslim olma durumu” söz konusu!
-*-*-
Toplum olarak, kesinlikle 1958’den beri Türkiye ile ortak siyaset belirlemekteyiz ama son dört – beş yılda, daha doğrusu Ersin Tatar seçtirildikten sonra öyle bir duruma geldik ki; “Kıbrıs Türk Toplumu”nun tek bir “avantajı” ya da “arzusu” konuşulmuyor!
Masada Türkiye’nin çıkarları ile Rum Toplumu’nun talepleri çarpışıyor!
Biz bakıyoruz!
-*-*-
Haaa Rum tarafı da eminim Yunanistan ile birlikte hareket ediyordur…
Ancak onlardaki görüntü, bizdeki kadar “toplumsal aşağılayıcılık” içermiyor…
Kıbrıs Rum Toplumu ve bu toplumun lideri, kesinlikle belirleyicidir…
Bizim toplum ise birinci grupta “itaatçi – biatçı – çıkarcı - koltukçular” ve ikinci grupta “hainler”den oluşuyor…
-*-*-
Türkiye ne derse “tamam” diyen ve mevcut düzenden nemalanan kesim ile “biz de varız” diyen ve “hain” ilan edilen kesim!
-*-*-
Sonuçta, Rum tarafı Cenevre’ye “bütün” olarak gidiyor…
Bizi temsilen kim ya da kimlerin gideceğine dair da Türkiye’den talimat bekleniyor!
-*-*-
Ayrıca Nikos Hristodulidis’in ne dediği gayet anlaşılırdır…
-*-*-
Rum lider diyor ki, “Cenevre’ye belirli bir plan, müzakere masasına sunulacak somut önerilerle gidiyoruz… İkili temaslar ve özellikle BM Genel Sekreteri'yle gerçekleştirilecek ikili temaslar belirleyici olacak… Önümüzde iki seçenek var; ya sürekli Türk uzlaşmazlığından bahsedeceğiz ya da işgalin sona ermesi ve vatanımızın yeniden birleşmesi için mümkün olan her şeyi yapacağız”…
-*-*-
Rum savunma bakanı da “neler talep edecekleri konusunda” bazı tüyolar veriyor ve diyor ki, “… asker ve garantörlerden arınmış, özgür ve yasal sakinlerinin güvenlik, eşitlik ve refah içerisinde bir arada yaşayabileceği bir ülke…”
-*-*-
Bizimkiler mi?
Kardeşim, bize ne Kıbrıs meselesinden!
O mesele Kıbrıslı Rumlarla Türkiye arasında!
Biz, cumhurbaşkanlığı seçiminde UBP’nin örneğin Ünal Üstel’i aday gösterip göstermeyeceği veya Ersin Tatar’ı destekleyip desteklemeyeceği gibi hayati konularla ilgileniyoruz…
-*-*-
Peki, “tükendik, yok olduk, yazıklar olsun, bunca mücadele, bunca şehit bunun için miydi?” diye endişelenen, üzülen, mevcut duruma bakıp da hayretler içinde kalan biri var mı?
Yoktur!
Ben ve üç ya da beş kişi daha…
Biz de zaten hep hain!
İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı
Gece kulübünde yaşamına son veren kadını koruyamadık…
O kadını koruyacak olan kimdi?
Tabii ki KKTC Devleti!
-*-*-
Kadın, her hafta sağlık kontrolünden geçmiyor muydu?
Kimseye mi bir şey anlatmadı?
Kimse mi şüphelenmedi?
-*-*-
Arkadaşları hiçbir şey anlatmadı mı?
-*-*-
Peki devlet bu kadını neden koruyamadı?
Çünkü devlet, bu ülkede yaşayan insan nüfusuna yetmiyor!
Yetişmiyor!
-*-*-
Üstelik bu devlet, para karşılığı seksi yani fuhşu “yasak” kabul ediyor ama göz göre göre yapılmasına da “ne halse” müsaade ediyor!
-*-*-
KKTC’de yaşam süren nüfus, her açıdan başı boştur!
Devletin sunduğu ya da sunabileceği ne doğru dürüst denetim vardır, ne sağlıklı bir hizmet!
-*-*-
Farklı kültürlerden on binlerce insanın kültürünü de bilmediğimizden; sosyal hizmet – sosyal güvenlik ve koruma açısından yetersiz kalıyoruz!
Çünkü bunca nüfusa hazır değildik, hala değiliz!
-*-*-
Son olaya bakar mısınız?
Türkmen bir kardeşimiz, karısı ile kavga etmiş!
Karısı birileri ile telefonda mesajlaşmış!
-*-*-
Eşine şiddet uygulayan adam, kendisine de acı çektirmek istemiş, hatta bileklerini kesmiş!
Görüntüleri de telefonla kızına göndermiş falan…
-*-*-
Dün Girne’de yeniden mahkeme huzuruna çıkarılacakmış ama tutulduğu hücrede, sabaha doğru ölüsünü bulmuşlar!
-*-*-
Polis açıkladı!
Kısa bir açıklama yapıldı…
Karakolda “şiddet tehdidi ve ciddi darp (kadına şiddet)” suçlarından tutuklu bulunan 41 yaşındaki erkek şahıs hücresinde hayatına son verdi.
Polis Basın Subaylığı'ndan yapılan açıklamaya göre, olay dün sabah saat 03.30 sıralarında meydana geldi.
Açıklamada, görevli doktor tarafından olay yerinde yapılan dış muayenede herhangi bir darp ya da cebir izine rastlanmadığı ve olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği belirtildi…
Nasıl hayatına son verdi?
Haberde yok!
-*-*-
Koruyamadık!
O’nu ölümden; karısını şiddetten; çocuğunu tüm yaşadıklarından!
Yazık!
İnsan hayatı bu kadar ucuz buralarda…
Bunun adı vahşettir… Kabul edilemezdir… Bunu din ya da inanç adına yapmak da dinsizliktir, ahlaksızlıktır… Evet, Suriye'de, devrik eski lider Beşar Esad'ın kaleleri olarak görülen kıyı illerinde şiddet olayları devam ederken yüzlerce kişinin, Lazkiye ve Tartus'taki evlerini terk ettiği bildirildi. Bölgede yaşayanlar yağmaların yanı sıra çocuklar da dahil olmak üzere toplu cinayetlerin yaşandığını anlattı. BBC’bin haberine göre, kıyı kenti Banyas'ta çoğunlukla Alevilerin yaşadığı El Kusur mahallesi sakinleri, sokakların cesetlerle dolu olduğunu söyledi. Tanıklar, farklı yaşlardaki erkeklerin de vurularak öldürüldüğünü anlattı.