Çember

Sami Özuslu

 

Öyle aklın dışarıda, ayakların içeride olmaz.
Ya içinde olacaksın çemberin daima…
Ya da dışında…
Çizgiye basmak yok bu oyunda…
Tarafını belli edeceksin.
Öyle “ben ortadayım” demeyeceksin.
‘Tarafsızlık’ yoktur hiç.
Herkes taraftır muhakkak…
Ve ‘tarafsızım’ diyendir, ilerlemenin önünde en büyük engel…

**

Topu taca atarak geçiştirilemez bazı konular…
Turnusol kağıdıdır hayat: Söylediklerinizle yaptıklarınızın tutarlı olup olmadığı er-geç çıkar orta yere…
Zamanında yapmadıysanız eğer, karşınıza çıkar bir gün o geç kaldıklarınız…
Erteleye erteleye, çekine çekine yaşarsanız eğer, dün gibi bugünü ve yarını da feda ettiniz demektir.
Hayatta hiç bitmeyecek demektir “acaba”larınız…
Ve o an geldiğinde gerekli kararı alıp gereğini yapmama hastalığına yakalanmışsınızdır muhtemelen…Çember bu kadar önemli işte…

**

‘Demokratlık’ böyle durumlarda sınanır işte…
Demokrat olmak, hoşgörülü olmaktır öncelikle…
Ama bu hoşgörünün kesin, keskin sınırları da vardır ve onlar tam da çemberin çizgisi gibidir işte…
Bir santim dışı da ‘çemberin dışı’dır, bir milim içi de ‘çemberin içi’dir.
‘Ama’sız bir tavır gereklidir çünkü demokrat olabilmek için…
Hele ‘solcu’, ‘ilerici’, ‘sosyalist’, ‘devrimci’ gibi sıfatlar da yüklenmişseniz sırtınıza, o zaman milimetrik olmalı hesabınız, kitabınız…
Özgürlükler, tolerans, çok seslilik, hoşgörü vardır çemberin içinde…
Ve baskı, sansür, faşizm birkaç milim ötede, çemberin dışında…
Tavırsızlık çok net bir tavırdır, eğer faşizan uygulamalar varsa ve buna sessiz kalıyorsanız…
Çemberin dışına çıktınız demektir.
Hitler eğilimli kafalara çanak tuttunuz, onlara yaşam şansı verdiniz demektir.
Ve demokratlık böyle bir şey değildir.
Hele solculuk, ilericilik, sosyalistlik, devrimcilik hiç!..

**

Çember daralıyor işte…
Herkes yerini alsın!
Ya içinde…
Dışında ya da…
Yok öyle ortada olmak…
Çizgi üstünde durmak…
Saflar belli olsun, anlayalım kimin kime hizmet ettiğini…
Açık ve net!