Çatışma günlerinde arada kalmış Kıbrıslıermeniler’in öyküsü: “Birlikte...” (2)

Sevgül Uludağ

Sıfır bütçeyle Asi Film’i oluşturan ve dostlarının gönüllü katkılarıyla Kıbrıslıermeniler’in yaşadıklarıyla ilgili belgesel film yapan Mine Balman ve Besim Baysal anlatıyor...

 

Sıfır bütçeyle Asi Film’i oluşturan ve dostlarının gönüllü katkılarıyla Kıbrıslıermeniler’le ilgili belgesel bir film yapan Mine Balman ve Besim Baysal’la konuştuk...

Mine Balman ve Besim Baysal’la röportajımızın devamı şöyle:

 

SORU: Barikatlar açıldıktan sonra Kıbrıslıtürkler’le en çok temas eden iki kişi vardı: Biri Vartan Malyan’dı, diğeri Nuritsa Nacaryan’dı… Fakat her ikisi da vefat etti… Şu anda nasıldır görebildiğin? İşte bir “Bedelyan” gecesi yaptıydık, ilk defa birlikte bir etkinlik olduydu o senelerden sonra, “Sihirli Keman” diye… Bir “Hrant Dink’i Anma Gecesi” yaptıydık, ondan sonra birkaç defa daha tekrarlandı o etkinlik, farklı örgütler tarafından…
Bir da Nuritsa Hanım’ın oğlu Can Nazaryan vardı, onun da çok iyi ilişkileri vardı Kıbrıslıtürkler’le, o da vefat etti… Manuk Mangalciyan vefat etti… Onun dışında görebildiğin neler var? Belki bu film vesile olur ve bazı ilişkiler geliştirilebilir…
MİNE BALMAN
: İnşallah bir katkısı olursa, çok seviniriz. Tabii bu Kıbrıs’ın bölünmesi, 1974’ten sonraki süreç Kıbrıs’ta yaşayan herkesin hayatını olumsuz etkiledi. Kıbrıslıermeniler’in da yeni jenerasyonu o yüzden daha kopuktur diyeyim. Bu doğal bir şey yani. Ama eski jenerasyon yani 74 öncesi ilişkileri olan kişilerin gördüğüm kadarıyla pek çoğu eski arkadaşlıklarını bir şekilde devam ettiriyorlar eskisi kadar sık olmasa da…

SORU: Mesela İnci Tüccaroğlu’yla Takuş Bızdikyan… Tophane Mescit’ten gelir ailelerinin ilişkileri… O zamanlar İnci, bebekti… Takuş’un babası bu bebeği çok severdi. Hatta 1963’te İnci’nin ailesi evlerini terk etmek zorunda kalınca Takuş’un babası barikata gider, mücahitlere İnci’ye versinler diye çikolata verirdi, İnci’ye çikolata gönderirdi… “Bunu lütfen götürün” derdi… “Taşbebek İnci” derlerdi, çok güzel bir çocuktu İnci Tüccaroğlu…
Ama genelde çok büyük bir inkar vardır Kıbrıslıtürkler’de de, Kıbrıslırumlar’da da… Sadece Kıbrıslıermeniler konusunda değil, pek çok konuda sanki ederler ki öyle bir şey yok… Halbuki Sarayönü’nde Kıbrıslırum avukatların büroları vardı mesela. Noldu da unuttuk bunları bir anda, birisi geldi da böyle sildi hafızamızı yani! Nasıl böyle bir şey olabilir? Sonra bir şey yazınca hatırlarlar! Mesela 10-15 sene önce Lefkoşa’yla ilgili bir dizi hazırladıydım, Kıbrıslıermeniler’le da röportajlar vardı o dizide… Bu dizi yayımlanınca Kıbrıslıtürkler hatırlamaya başladıydı! Ama dizi bitti, geçti, unutuldu tekrar… Çünkü organik bir bağ yok arada, herkes “kendi tarafında” yaşar…
MİNE BALMAN:
Bir da şu var yani: Bu içinde yaşadığımız “sistem” ya da “sistemsizlik” o kadar negatif bir toplumsal hava yaratır ki insanlar sadece “an”ı yaşar… Dolayısıyla da daha kökleşmiş ilişkiler falan ya da eski ilişkileri devam ettirmek çabasını ortaya koyabilmek, biraz daha fazla emek ister. İnsanlar da bundan kaçınır…
Bahsettiğin gerek Nuritsa Teyze, gerekse Vartan Amca, bizim çok sevdiğimiz arkadaşlarımızdı… O yüzden böyle bir film yapınca, bu filmi onlara ithaf etmek istedik… İkisi da şimdi aramızda değil…

SORU: Vartan Malyan’ın ilişkileri daha da eskiye dayanır… İki toplumlu çatışmaların çözümü (conflict resolution) gruplarından itibaren vardı… Hatta “Hade” diye bir dergi çıkarılmaya başlandıydı bu süreçte, çevirilerini yapardı. Ulus Irkad’la buluşurdu falan yani… Ama mesela ben şunu da farkettim: bir grup vardı, Kıbrıslıtürk, Kıbrıslırum, Kıbrıslıermeni 1974 öncesi. Bunlar motosiklet grubuydu. Motosiklet grubunu kuran da Nuritsa Hanım’ın oğlu, arkadaşımız Can Nacaryan’dı. Can’dı ilk motosiklet grubunu kuran zaten Kıbrıs’ta. Can aniden bir kalp krizi sonucu öldüğü zaman, ben Can’ın cenazesini o dönemden Kıbrıslıtürk arkadaşlarına söylediğimde hiç ilgi duymadılar. Gelmediler de cenazesine. O gruptan birkaç kişi geldiydi sadece… Biraz da şu var zannederim: İçinde yaşadığımız kapitalist düzenden ötürü insanlar çok bireyci, çok egoist oldular… Bir çıkarı yoksa ahbap olmak istemez artık insanlar sanki… Bir şey elde etmeyeceksa, selam bile vermek istemez – yani o hale geliyor. Toplumun dokusu değişti… Fatma Azgın ablamızın söylediği şeydir bu, “Toplumun sosyolojisi değişti” der…
MİNE BALMAN:
Biraz önce demeye çalıştığım oydu yani… Genç nesilde bunu hissederim: Geleceğe dair bir umut görmediklerinden, o yüzden “an”ı yaşamak isterler. İlişkilerde da, birebir ilişkilerde da, çok fazla çaba harcamadan zaten daha çok tüketmeye dayalı da yaşarık ya… Öyle arkadaşlıklar kurmaya çalışır insanlar…

SORU: Kaç yıldır Kayıplar Komitesi’nde çalışın?
MİNE BALMAN:
2006’dan beri, 11 yıl…

SORU: Sanırım tek bir Kıbrıslıermeni “kayıp” vardır…
MİNE BALMAN:
Ya, Roza Bakkalyan…  O da Kıbrıslırumlar’ın listesinin içerisinde listelenmiştir…

SORU: Minareliköy’den (Neahorgo Kitrea) “kayıp” edilmiştir…
MİNE BALMAN:
Evet…

SORU: “Birlikte” adlı Kıbrıslıermeniler’le ilgili bu belgesel filmin ilk gösterimi gelecek haftadır…
MİNE BALMAN:
Evet, 27 Eylül’de… Çarşamba…

SORU: Arabahmet Kültür Evi’ni seçtiniz çünkü orası Kıbrıslıermeniler’in kültür eviydi aslında, zamanında…
MİNE BALMAN:
Kulüpleriymiş evet… Zaten o sokak da “Viktorya Sokağı” dediğimiz, şimdi Şehit Salahi Şevket Sokağı Kıbrıslıermeniler’in yoğunluklu yaşadığı bir bölgeydi. Filmde ilginç bir detay var… Kıbrıslıtürkler o mahalleden “Ermeni mahallesi” diye bahseder, Kıbrıslıermeniler de “Türk mahallesi” diye bahseder. Ve herkes özlem duyar o günlerdeki o mahalleye… Ortaklaşan duygu özlem ve bir şey yok yani, hep herkesin mahallesi ama o “onun mahallesi, o “onun mahallesi” der! O çok güzel bir şeydi…

SORU: Ondan sonra herhalde bölgelerde da göstereceksiniz bu belgeseli… Veya güneyde da göstereceksiniz herhalde…
MİNE BALMAN:
Güneyde, Kıbrıslıermeniler’in kulübü AYMA’da bir gösterim olacak. Onun dışında da ben Kalayciyan’da da bir gösterim yapmayı düşünürüm açıkçası çünkü oradaki yaşlılar çok fazla dışarı çıkamazlar. Orada da gösterim yapmanın, onlara gitmenin da güzel olacağını düşünürüm. Ondan sonra bölgeleri falan organize edeceğiz. Şimdilik Arabahmet dışında bir organizasyon yapmadık ama öyle…

SORU: Başka eklemek istediğin var mı? Genel, yüzleşmeyle ilgili mesela…
MİNE BALMAN:
Güzel bir gelecek kurmak istiyorsak kendimize, şimdikinden daha iyi bir gelecek kurmak istiyorsak, geçmişe çok fazla takılıp kalmamamız ve geçmişte yaşananlarla da yüzleşmemiz gerekir. Bir şekilde karşılıklı birbirlerini öldürmeler yaşandı, savaş yaşandı, göçler yaşandı… Halen daha bu kişiler hayattadır. Biz o insanların acısını görmezden gelerek bir şey yapamayız. Ama bunu da milliyetçilikle yükseltip içimizdeki o öfkeyle daha barışçıl, daha güzel bir gelecek da yaşayamayız. O yüzden yüzleşmenin çok önemi olduğunu düşünürüm. Ve bu yüzleşmenin sadece Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar için değil, Kıbrıslıermenileri de kapsayacak, hatta Kıbrıslımaronitler’i de kapsayacak şekilde olması gerektiğini düşünürüm. Bir dönem yaşananlardan bu adada kimler mağdur olmuşsa, hepsini kapsayacak bir yüzleşmenin önemli olduğunu düşünürüm. Hatta beni Kıbrıs sorununun sadece Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar’a endeksli değerlendirilmesi ve barışın da sadece onlar arasında yapılacağının düşünülmesi da açıkçası biraz rahatsız eder. Çünkü zaten bütün bu olaylar olurken da, Kıbrıslıtürkler’le Kıbrıslırumlar birbirleriyle savaştılar ve savaşmayan Kıbrıslıermeniler arada kaldı…

SORU: Kıbrıslımaronitler da…
MİNE BALMAN:
Kıbrıslımaronitler da arada kaldı. Ve göç etmek zorunda kaldılar… Kendimize dönüp yaptıklarımıza bakacaksak, bunları da değerlendirmemiz gerekir çünkü bu insanların mağdur olmasına biz sebep olduk. Bunlarla da yüzleşmek lazım…

SORU: Çok sağolasın…
MİNE BALMAN:
Ben teşekkür ederim…

 

DEVAM EDECEK