ÇARESİZ BİR KADININ ‘ÖBÜR ALEM’LE DANSI (1)

Sami Özuslu

 

Aşağıda okuyacaklarınız bu ülkede yaşandı. Hem de yakın bir geçmişte… Anlatılanların hepsi birinci ağızdan, tamamı gerçek… Sadece isimler bende saklı…
Hayretle, ürpererek okuyacaksınız.

***

“Allah kimseyi bilinmez, çaresiz, kapalı kutulara kapatmasın. Ben MS hastasıyım ya, her şeyden medet ummayı çare sanıyorum.”
Bu sözler genç bir kadına ait… Evli, çocuğu var. Çalışıyor. Ama MS hastalığından dolayı hayat kalitesi düşüyor. MS’le mücadele için düzenli gittiği doktoru, sürekli aldığı tedavisi var.
Ancak ‘daha kötüsü’nden korkuyor. Ve bu yüzden kendini çaresiz hissediyor. Yukarıdaki cümleler de zaten bu kaygıyı, korkuyu ifade ediyor.
Kanal SİM’in ‘Hacamat’la ilgili yayınları ve ‘Tarikatlar cirit atıyor’ başlıklı köşe yazım üzerine bana mesaj atıyor ve başından geçenleri anlatıyor. Zaten çok iyi tanıdığım, bildiğim biri…
Hastalığından ötürü yaşadığı sıkıntılardan kurtulmak için nasıl ‘her şeyden medet’ umduğunu ve kendisine yaklaşan ‘iyi niyetli’ kişiler tarafından nerelere sürüklendiğini sıralıyor.
Önce ‘Allah yolunda olduğunu savunan bir arkadaşı’ aramış. “Seni çok seviyorum, senin iyi olmanı çok istiyorum” demiş… Annesini, kardeşini ‘iyi eden’ birinden söz etmiş. “Anam bir çanta hap içerdi, artık içmez. Tamamen iyileşti”  demiş.
Arkadaşının anasının astımı varmış. Kendisinin ve kardeşinin başka problemleri varmış, onları da halletmiş bu şahıs…
Hayır, tıp mezunu bir doktor, sağlık görevlisi falan değil tedavi uygulayan. Bir ‘hoca’… Epey ‘ermiş’… ‘Büyük güçler’i olan…
“Bu senin gideceğin son kapı” demiş kendisini çok seven arkadaşı… “Gidecek ve iyileşeceksin. İnan bana…”
Kabul etmiş.
Bu ‘arkadaş’ının aslında ‘görevli’ ya da ‘aracı’ olduğunu sonradan anlayacaktı genç kadın…
“Gittik hocaya… Tanıştık, konuştuk. Türkiye’de ‘daha büyük bir hoca’ varmış. Whatsapp’la sürekli bağlantı halindeler. Sürekli görüşüp konuşuyorlar.”
Lefkoşa’daki ‘hoca’ ile muhtemelen Türkiye’de bulunan ‘daha büyük hoca’, teşhis ve tedavi koymaya çalışıyorlar genç kadına… Whatsapp’la sürekli görüşüyorlar ama asıl ‘karar’ları başka bir yerden alıyorlar: ‘Öbür alem’den!..
‘Çocuk oyuncağı’ymış MS… 40 günde, hatta daha erken hallolurmuş. Bunları duymak bile çaresizlik içinde umut arayan genç kadını umutlandırıyor.
“Ben ‘çok değişik’ gelmişim onlara… ‘Kalbim çok temiz’miş… Ben ‘çok farklı’ymışım… Ama yine de ‘öbür alem’e gidip soracaklarmış, ‘kefaretim ne kadar’ diye… Çünkü bana izin çıktı ya!.. Ve akşam namazında gitmişler öbür tarafa ve kefareti öğrenmişler. 5 bin TL çıkmış!..”
‘Öbür alem’den gelen ‘kefaret’ bu… Demek orada da Türk Lirası geçerliymiş(!)
Eğer ‘kefaret’i kabul ederse, Allah, zaten iyi kalpli, temiz kalpli olan kızcağızı iyi etmek için bütün güçleri seferber edecekmiş.
MS hastası kadın yine de soruyor:
“Peki, iyi olmak istiyorum, ama param yok. Yine de iyi eder misiniz beni?”
Cevap: “Hayır!.. Sen düşün, bize bildirirsin.”
‘Hoca’nın evindeki ilk ‘seans’ böylece sonlanıyor.

 

(DEVAM EDECEK)