ÇARESİZ

Cenk Mutluyakalı

 

Hiç tarifi yok, nafile.
Sözcükler zavallı, harfler çaresiz.
Gri bir günde, içimiz katran karası.

*  *  *

Sabah uyandınız, sevdiniz, öptünüz...
Okuluna gönderdiniz yavruyu...
Ve... Gerisi yitik bir an, kabus gerisi...

*  *  *

O kamyon, o saatte, orada olmamalıydı!
Oradaydı...
Yine olacak...
Çünkü bu ülkede herkesin, ne yapmışsa, nasıl çiğnemişse kuralları, hep yanına kaldı.

*  *  *

Dört sene evvel tam dört akademisyeni kaybetmiştik bir başka yolda!
- "O yol böyle olmamalıydı."
Oldu.
Unuttuk sonra!

*  *  *

Saatlerin ayarı şaşmamalıydı!
Şaştı!
Gün doğmadan yollara düştü evlatlar!

*  *  *

Bu sarsıntı da unutulacak, biliyorum.
O evlatların en yakınlarında kalacak acı...

*  *  *

Bu bir toplam kültür sorunu!
Birbirine ulanıyor.
Birbirini kopyalıyor sürekli.
Kimseler ‘kriter’ tanımıyor.
‘Kural’ tanımıyor kimseler.
Sıranın kendisinden başlamasını istemiyor.
"Keyfilik"
işgal etmiş hayatımızı...
Sorumsuzluk...
Her bir metrekaresinde bu var hayatımızın.
Ve herkesin, kendince var bir mazereti.
Çünkü ‘başıboş’ yaşıyoruz hayatı...
‘Rastgele!’
- Bugün de ölmedik iyi mi?
- Bugün üç can öldü.

*  *  *

Pis bir bataklığın orta yerinde, herkes, bir başkasının kiriyle temizliyor kendini.
Olmadı, 'siyaset' gösteriliyor hedef!
Hep bir ‘günahkar’ var!
Nasılsa onca ‘günahsız’ arasında (!)

*  *  *

Titrek bir mum alevi gibi kendi dibine birikiyor tortu, acının isinde...
Akıyor gözyaşı.
Ve yeniden başlıyor hayat...
Kafasının estiği gibi nicesi, bireysel hesaplarının postunu giyiniyor.
Evlatlar devriliyor içimizde.
Kimseler anlamak istemiyor, kopyalanmış hoyratlıkların bedelini ödediğimizi.
Evlatlar yitip yitip gidiyor...

Tek tük evler kararıyor yasıyla...
Şehir, renkli ışıklarını yakıyor yine!
Yeni bir kapı çalınana dek...