Canavar devletten ‘kardeş’ olur mu?

Mert Özdağ

 

Nasıl yazarız bunu, nasıl kaleme alırız.
Yaşanan vahşeti nasıl dile getiririz, ha?
Parçalanmış insan parçalarını nasıl anlatırız, üzerine nasıl yorum yaparız?
Bilmiyorum…
Ama deneyeceğim.
Üzerinde romantizm kurgulayacak değilim konunun…
Yapan yapmış, çok da güzel yapanlar var zaten, duygusal duygusal…
Elbet acı.
Elbet hüzün.
Elbet gözyaşı var.
Ama en önemlisi öfke var, kontrolü güçleşen.
Artık adına “Anadolu” dedikleri topraklarda açık açık devlet katliamı var.
Gözlerimizi kör edercesine sokulan bir devlet terörü bu…
Anaların göz yaşına bulanan, devlet katliamı!..
Eğer kentin göbeğinde 2 bomba patlıyor, 300’e yakın insan bu patlamalardan bir şekil etkileniyorsa…
Ve orada hiçbir polis yaralanmıyorsa…
Olaydan birkaç dakika sonra bölgeye polis yığınları üşüşüyorsa…
Orada devlet katliamı olduğunu söylemek güç değil.
İster güvenlik zafiyeti deyin adına, ister silahlı çete işi, isterseniz başka bir şey…
Manzara açık ve nettir.

                         
***

Oysa 2003 ile 2013 arasında her şey aşağı yukarı güzel gidiyordu.
AB'ye yaklaşan memleket yüzünü batıya çevirmiş, komşuları ile ‘sorunsuz’ olmak için çaba harcıyordu.
İçte barış rüzgarları esiyor, demokratikleşme adımları atılıyordu.
Ne olduysa 2013'te oldu.
2013'te…
Gezi olayları, 17-25 Aralık operasyonu, cemaat-AKP gerilimi ve son olarak da Suriye iç savaşı…
Sanki birileri düğmeye basmış, memleket belaya batsın diye uğraşıyordu.
Suriye’deki iç savaşta taraf olmanın ağır bedelleri bir bir ortaya çıkıyor şimdi.
En acısı da bu bedelde ‘oluk oluk’  kan var.
                    
***

Aslında her yarası açık kaldı memleketin, her yarası…
12 Eylül de bir yaraydı, tedavisi mümkün olmadı, hep kanadı…
Devlet eliyle düzenlenen cinayetler…
“Kürt meselesi” diye diye 'etkisiz hale getirilen' insan bedenleri
Hepsi birer yara…
Militarist rejimin dikta yönetimiyle birleşerek saldırganlaşması...
Profili değişen güvenlik güçlerinin sonucu, ‘iç güvenlik’ de bir yara nedenidir artık…
Nefret söylemi…
İktidarın yönettiği medya…
Yarı-açık demokrasi…
Siyasal İslam…
Olmayan özgürlük…
Kapanmayan yarasıdır memleketin…

Ve artık çok zordur yeniden 'kardeşçesine' yaşamak.
Zordur, böylesi bir kan gölünde romantizm ile barışı kurmak.
'Kardeş' olmak da zordur…
Bu derece canavarlaşan bir devletle… Yapılacak tek şey mücadeledir.
Her yerde mücadele…
Barışı kurana kadar, en acı şekliyle mücadele… Sandıkta, sokakta, yazıda...
Her yerde mücadele...

--------------------------------------------------------------------------------
 

“Batak” kim?

Hüseyin Özgürgün demiş ki:  “Suyu belediyeler yönetecekmiş, yönetemezler, hepsi batakta”...
Dili sürçmüş olmalı (!) Batmış belediyeler hangi partili başkanların yönetiminde,  saymış mı acaba? “Batmış” dediği belediyelerin birçoğu UBP’li başkanların olmasın sakın!

 

--------------------------------------------------------------------------------

FACEBOOK

“Akıncı seçim öncesi şeffaflık ve hesap verilebilirlik konusunda topluma söz vermiştir. Bu çerçevede Eroğlu dönemine yönelik örtülüde kayıt olmadığını açıklamıştır. Umarım Sn. Akıncı kendi döneminde kendisine de tahsis edilen örtülü ödenek hakkında şeffaf davranır ve hesap verebilirlik sözü çerçevesinde topluma bu ödenekten yaptığı harcama kalemlerini miktarları ile açıklar”
 

DEVRİM BARÇIN