Cahil ve bencil

Tayfun Çağra

İklim değişikliğini sürekli gündemde tutuyoruz ama tutmak da gerekli… Evet, bu yıl pandemiden dünya kırıldı, henüz bitmiş de değil. Aşı bulunsa da, bazı ülkelerde bir aşı takvimi başlatılsa da bu uzun bir süreç…

Bu süreçte yine ‘yeni normal’i aksatmadan, tedbirleri uygulayarak yaşamakta yarar var.

Pandemi de, iklim değişikliğinin olumsuz bir getirisi olarak gündemimize girdi aslında…

İklim değişikliği de insanın dünyayı bilinçsiz ve açgözlü kullanımından dolayı ortaya çıkan bir gelişme…

Yani bütün olumsuzluklar zincirleme olarak hayatımıza girerken bütün bunların sorumlusu yine biziz.

Biz kendimize kıyıyoruz…

Bilinçli veya bilinçsiz.

İsteyerek veya istemeyerek…

“Benden sonrası tufan” diyerek, başkalarını düşünmeden şimdiki gününü zengin, refah yaşamak isteyenlerin bizi getirdiği hali yaşıyoruz içinde yaşadığımız zamanda…

Kendilerini akıllı sanan ama bir gün sonrasını düşünemeyen, kendini de olumsuz etkileyecek gelişmeleri öngöremeyen cahil ve bencil insanların veya ülkelerin bize yaşattığı kötü günleri atlatmaya çalışıyoruz.

Ancak bu kötü günlerin erken biteceği veya pandemi biterse bile başka salgınların başka afetlerin, başka kötü gelişmelerin yaşanmayacağını söyleyemeyiz.

Dünyayı bekleyen başka olumsuz gelişmeler yine hayatımızı kötü etkilemeye devam edecek.

Kötüyü çağırmak değil niyetim ama dünyayı, doğayı, suyu, enerjiyi kullanma biçimimiz kötüyü çağırmasak da bize kötüyü yaşatmaya devam edecek.

Bakın BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, bütün dünyaya ‘iklim OHAL’i ilan etme’ çağrısı yaptı.

Zengin ülkelere daha fazla bir uyarı gibi algılanabilir bu çağrı çünkü söz konusu ülkeler koronavirüs salgınında ekonomik toparlanma programlarında fosil yakıtlara düşük karbonlu enerjiye kıyasla yüzde 50 daha fazla harcadıkları saptamasını yaptı Guterres…

Aslında şimdiye kadar 38 ülke iklim OHAL’i ilan etmiş ancak zengin ülkelerin birçoğu henüz bu konuda adım atmıyor.

Guterres, bu olağanüstü halin ancak karbon salınımının nötr olduğu zaman biteceğini de söylüyor.

Bazı ülkeler hedef yıllar belirlemiş. Kimisi 2030 yılında %55, kimisi %68 gibi azaltma oranları belirlemiş.

Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana geçen 5 yılda en sıcak günler yaşanmış ve karbon emisyonları havada birikmeye devam ediyor.

Pandemi, karbon salınımın azalmasına neden olabilir belki çoğu yer kapalı veya az üretim yapabildiğinden ancak üretime devam edenler de kolay üretimin ve karbon salınımı devam ettiren üretim yapmaya devam ediyorlar. Çünkü üretim modellerini değiştirmemek için bu süreçte geçerli nedenleri var; Pandemi.

Anlaşmalar imzalanabilir, maddelere bakıldığında güzel maddeler de görülebilir ancak o maddeler uygulanmadıkça çok da bir önemi yok anlaşmaların…

Niyet altına atılan imzada kalmamalı, icraata geçmeli.

Biz küçücüğüz, tanınmıyoruz bile… Sanayimiz de yok, üretimimiz yok ki karbon salınımımız da olsun. Ama bizim de yapacaklarımız var elbette çorbaya bir tutamcık tuz atabilmek için…

Neler yapılması gerektiğini başka bir yazıda konu edebiliriz, daha önceleri de yaptığımız gibi, bundan sonra yapacağımız gibi…

 


13. maaşlar

Ersan Saner, “13. maaşların ödenmesi sıkıntılı” dedi. Oysaki Maliye Bakanlığı’ndan henüz ayrılmadan Olgun Amcaoğlu sıkıntı olmadığını söylemişti. Şimdi ne oldu da henüz güvenoyu almamış Saner, ‘sıkıntı’ olduğunu söylüyor.

Sıkıntı ‘güvenoyu’ aslında… Ersan Saner, halka mesaj veriyor; Güvenoyu almazsak 13. maaşlar ödenemez. Olası öyle bir durumun sorumluluğunu muhalefete atmaya çalışıyor şimdiden… Onlara da baskı yapıyor… 13. maaşlar ödenmezse bunun sorumlusu siz olursunuz gibi… Ersan Saner, Başbakanlığına eski taktiklerle başlıyor… Abilerinden, ustalarından öğrendiği politikayı uyguluyor. Tehdit politikası. Güvenoyu vermezseniz, 13. maaşlar da ödenemez, bütçe de geçemez, para da gelmez gibi sonuçları sıralıyor… Oysaki muhalefetin, bütçenin geçirilmemesi gibi bir düşüncesi olmadığını düşünüyorum. Yeter ki UBP’nin kendi vekilleri mecliste çoğunluğu sağlayabilsinler…

Üstelik de azınlık üçlü koalisyonu kurarken, sürpriz bir bakanlar kurulu açıklanırken, neredeyse Tatar’a hükûmeti sunmaya gittiğinde uzun süren bir sunumdan çıkışta açıklanan hükümet üyelerinin Saray’dan başka bir yere açılan telefonla belirlendiği gibi bir intiba da varken halâ “13. maaşlarda sıkıntı var” demek biraz ayıp olur herhalde… Sizin güvendiğiniz konu bu değil miydi! “Parayı en iyi biz alırız” demiyor muydunuz? E, o zaman!


“Tanıyorum, hasta değil!”

Yerel bulaş yeniden artış gösteriyor… Bu artışa kışın gelmesi de neden olabilir. Kapalı yerlerde daha fazla kalıyoruz artık… Pencereler kapanıyor, klimalar açılıyor… Aldığımız, verdiğimiz nefes kapalı alanda kalmaya devam ediyor ve dolaşıyor… Böyle bir ortamda covid-19’a yakalanmak daha kolay oluyor… Daha dikkatli olmakta yarar var. Çünkü kimin virüs taşıdığını artık bilemiyoruz… Her an herkeste virüs olabilir ve bulaştırabilir. “Tanıyorum, hasta değil” rahatlığına yatmamakta yarar var çünkü bu rahatlık bizi gerçekten yatırabilir!