CADI AVI

Cenk Mutluyakalı

 


Kıbrıs'ın kuzeyinde "terör örgütü" uzantısı bir yığının varlığına inanmam...

Hele silahlı bir örgütlenme aklımın ucundan dahi geçmez...

Yine de bilemeyiz elbette...

En güçlüsü "yalakalar örgütü"dür burada!

Öyle ki, tarihin her döneminde kılıktan kılığa giren bu güruh, türlü maskeyi koleksiyonlarının en seçkin köşesinde saklı tutar!

"Kemalizmin" doruğuna tırmanma kabiliyeti ile "elhamdülillah müslümanız" şiarı arasında yumuşak bir dengeleri vardır.

Bir şişe viskiyi cumanın ardından devirir, bir çuval inciri paylaşırken dahi partizanlık yaparlar!

İcabında kışla önünde "esas" durur, gereğinde kubbe altında saf tutarlar!

El öper, kafa tokuşturur, yanak sıkarlar!

*  *  *


Cümbür cemaat tarikatçısı buralarda da eksik değildir elbette!

"Ergenekon" da çıkar bir yerden, "Gülen" de!

En sonunda "ağlayan" bellidir.

Yine de "Yaşasın yeni kral" alkışı hiç bitmez.

Ama seçimle iş başına gelenlerin kaderi pek değişmez.

Onların hep bir karışanı vardır zaten (!)

*  *  *


Şimdi bir telaştır gider, anası gibi danasında!

İspiyonlar, imalar ve kendini kanıtlama sevdaları arasında bağlılık bildirme yarışı için start verilmiştir...

*  *  *


Demokrasiye "postallı" müdahaleye karşı kimilerinin sahteliğini de avaz avaz bağırır tarih!
Sahi, köy köy gezerken albaylar, oy toplarken ev ev, neredeydi bu sivil iradeye deli divane aşıklar?

*  *  *


Darbe girişimi sonrasında Meclis'i ve seçilmiş iradeyi böylesine kutsayanlar, bir sene evvel devrilen hükümetin öyküsüne pek girmezler!

"İrade" derler de "azınlık"tan nasıl bir hükümet çıkmış, bilmezler.

Örneğin, "Gençlik Koordinasyon Ofisi"nin oluşumuna benzer bir "demokratik" ruhla isyan etmezler!

Tankların üzerine tırmanarak "idam" diye bağıran "halk" önemlidir de, Meclis önünde sabahlayarak "reddeden" gençliği nedense görmezler!

Anayasa'daki geçici 10'uncu maddeyi gündeme almaz, onca sene polisi dahi sivilleştiremediklerine yanmazlar!

*  *  *

Cadı avına andıran bir ortamda, içinde biriktirdiği hıncı ve küçücük hesaplarını bir ötekine yansıtanlar, bu enerjilerini Kıbrıs'ın dünyalı geleceğine yöneltebilse keşke!

İçimizde örgütlü bu "sahtelik" ve "menfaat körlüğü" ah bir temizlenebilse!


*  *  *

Tüm yaşananlar bu yolun "vesayet" altında yürünemeyeceğini öğretmeli hepimize.

İlla ki korkacaksak, deniz ötesi bir otorite yerine, bölünmüş bir adada, bu "ucube düzen"e mahkum kalmaktan korkalım.

Vazgeçelim bu "yaranma" sevdasından!

Bir an önce kendimize yetelim...