“Bunlar yaşanmasaydı mucize olurdu”

Cenk Mutluyakalı

Yükseköğrenim hareketi içerisinde 40 yıla yakın deneyim sahibi isimlerden Prof. Dr. Abdullah Öztoprak’la “enkazı” konuşuyoruz. Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin uzun yıllar rektörlüğünü yaptı, Final Üniversitesi’nin kuruluşunda görev aldı, şimdi de Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti’nde sorumluluk üstleniyor.
DAÜ günlerinde az eleştirmedik, yine de emeğini, deneyimini, bilgisini teslim ediyorum.

“MASA”da konuğum oldu Abdullah hoca, konuştuk, sorguladık.
“Üniversitelerimizde bu yaşananlar size sürpriz mi oldu” diye sordum.
“Bu sistemle, bu yapıda böyle olaylar yaşanmasaydı, mucize olurdu” dedi.

Prof.Dr. Öztoprak’a göre üniversite sayısı fazla!
Ama asıl sorun “denetim.

O nedenle “Önce YÖDAK değişmeli” diyor hoca!
Yükseköğrenim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu, yasasından yapısına tümden değişmeli…

“YÖDAK kimlerden oluşmalıdır?
Bunu yeniden tartışmalıyız.
Üç üyeyi Meclis atıyor şimdi… Üç ismi de üniversiteler gönderiyor. YÖDAK Başkanı’nı Cumhurbaşkanı seçiyor. Meclis’e isimler gittiğinde, ‘Bu bizden mi’ diye soruluyor, kimse kapasiteye, deneyime, uzmanlığa bakmıyor. Yasa yapıldığında 5 yıllık profesörlük şartı vardı, sonrasında 3 yıla düşürüldü.”

Abdullah hocaya “çözüm ne” diyorum.

“Bologna Süreci sonunda Avrupa Yükseköğrenim Alanı kuruldu.
Kıbrıs Cumhuriyeti de Türkiye de bu alan içerisindedir.
Yükseköğrenim standartları da oluşturuldu.
Üniversiteler nasıl kurulmalı, akreditasyon kurumları nasıl yapılanmalı, kalite standartlarının hepsi belirlendi.

Örneğin bu standartlara göre, akreditasyon kurulları içerisinde yer alan isimlerin siyasetle ve üniversitelerle bir bağı olmaması isteniyor. Ölçme ve değerlendirmeyi yapacak kişilerin bağımsız hareket kabiliyetine sahip olması en kritik noktalardan biridir. Bizde bunun tam tersi… Siyasiler değil sadece üniversitelerin atadığı üyelerin de bağımsız, özerk, etki altında kalmadan davranma şansı yoktur.

Bir de üst kurulun mali özerkliği olması son derece önemlidir.
Üniversitelere kalite getirmek istiyorsak önce denetimi yapacak üst yapıyı yeniden yapılandırmalıyız.


“Avrupa Yükseköğretim Alanında Kalite Güvence İlke ve Standartları”nı niye uygulamıyoruz?

Yükseköğrenimde sahte ya da kolay diplomalar, sıradanlaşan akademik unvanlar, rüşvet, öğrenci izniyle insan kaçakçılığı günlerdir konuşuluyor; özüyle “üniversite çöplüğü”ne dönüşen bir yapıdan söz ediliyor.

Ama nedense “Avrupa Yükseköğretim Alanında Kalite Güvencesi Standartları ve Yönergeleri” gündeme gelmiyor.

Kıbrıs Cumhuriyeti değil yalnızca Türkiye de “Avrupa Yükseköğretim Alanı” içerisinde üstelik…

Bolonya süreci içerisinde bu yönde yapılan çalışmalar ve öneriler, Yükseköğretimde Avrupa Kalite Güvence Birliği (European Association for Quality Assurance in Higher Education-ENQA)’nin 2005 yılında yayınladığı “Avrupa Yükseköğretim Alanında Kalite Güvence İlke ve Standartları Raporu”nu ortaya çıkardı.

Bu standartları oluşturmak için onca bilim insanı ve uluslararası örgüt yıllarca çalıştı. 47 ülkenin emek verdiği geniş bir alana yayıldı süreç… Belçika’dan Danimarka’ya İngiltere’den Almanya’ya İsviçre’den Malta’ya üniversite geleneği güçlü pek çok ülkenin çalışması ile önemli sonuçlar ortaya çıktı.

Öyle yeniden keşif yapmaya gerek yok, sil baştan başlamak gerekiyor bazen ve “Avrupa Yükseköğretim Alanında Kalite Güvencesi Standartları ve Yönergeleri” orada hazır…

Tek eksiğimiz irade, cesaret ve niyet!

“Evet ama bizim ülkemizin özel koşulları var, bize uymaz” demek kendi yalanlarımıza hapsolmak anlamına geliyor.

Kalite istemiyoruz, demektir, bu standartları hiç konuşmayarak…

İki dudak arası hapsedilen izinlere, sahte diplomalara, üniversite satışları üzerinden elde edilen ranta, illegal bir hayatın aldatıcı hazına ve konforuna teslim olduk.

Bir “çizgi” çekilecek önce…

Uzmanlardan bir “uyum komisyonu” oluşacak…

“Avrupa Yükseköğretim Alanı” koşullarına geçilecek, sıfır toleransla…

“Kalite Güvencesi Standartları ve Yönergeleri” dışında ne varsa devre dışı bırakılacak.

İki gözünün biri olsa da affedilmeyecek, babanın oğlu olsa da…

Evet, duyar gibiyim, “bunu kim yapacak?”

Ben de onu merak ediyorum ya, “biz yapacağız” diyen kim varsa, yanında olmaya varım!


Kırılma noktaları neler oldu?

Prof. Dr. Abdullah Öztoprak’la sohbetimizden birkaç not…
 

- “Üniversitesi sahibi birisine, ikinci üniversite açma izni verilmesi en ciddi kırılma noktalarından biri oldu.”

- “Her isteyene üniversite açma izni verildi sonrasında…”

- “Temel birkaç üniversite dışında sadece konsept üniversiteleri için izin verilebilirdi. Turizm ya da sanat gibi örneğin… Ama hepsinden önce denetim süreci organize edilmeliydi.”

- “Üniversite diplomasının bu kadar ucuzlamasının kırılma noktalarından bir diğeri ‘Doktorasını alanlar bedelli askerlik yapabilir’ düzenlemesidir.”

- “Üniversite Giriş Seviye Sınavı yapılması tüzük gereğidir. Yapılmıyor. Kalite kalmıyor.”

 


“Asıl sorun kalitesiz diploma ve unvanlar”

- “Sahte diplomadan çok daha önemlisi kolay ya da kalitesiz diplomadır.”

- “En büyük ayıbımız sıradanlaştırılan akademik unvanlardır.”

- “Neredeyse parasını ödeyen herkesin diploma alma garantisi vardır.”

- “Yüksek lisans (master) diplomaları, doçent ya da profesör gibi akademik unvanlar çok kolay veriliyor.”

- “Kimi profesörleri, yardımcı doçent seviyesinde dahi görmediğim oldu.”

- “Üniversitelerin tümü yeniden gözden geçirilmelidir. Üniversiteler yetmez, üniversitelerin tüm programları da yeniden gözden geçirilmelidir.”

- “Yasaya baktım, üniversitelerin kapatılması yönelik bir madde bulamadım. Yalnızca üniversitelerin açılmasını düzenliyoruz. Yasa da değişmeli.”


Üniversiteleri değil sadece geleceği de karartıyoruz

- “Kıbrıslı öğrenciler, hiçbir ölçme ya da değerlendirme olmadan istediği her fakülteye giriyor, mezun oluyor. Bu çocuklar geleceğin mimarları, mühendisler, doktorları, öğretmenleri olacak.”

- “Yabancı diplomasını alıyor, gidiyor, Kıbrıslı çocuklar burada hayatlarımıza dokunuyor”

“Gençleri doğru yönlendirmek yerine kandırıp parasını alıyoruz. Herkes her istediği alanda diploma sahibi oluyor ama yetkin ya da yeterli olamıyor.”

- “Üniversiteleri değil sadece geleceği de karartıyoruz.”