“Bugün senin doğduğun gün anne...”

Sevgül Uludağ

Hatice Kerlo

15 Ocak 1967...

“Doğduğumda saçlarım simsiyah, kıvırcıktı. O kadar kıvırcıktı ki Ülkü ablan saçlarımı dolma gibi bükmüştü...”

Doğduğun günü hep bu sözlerle başlardın anlatmaya anne. Hep bir hüzün vardı ses tonunda. Sanki o doğduğun gün bütün yaşayacaklarını biliyormuşsun gibi.

“7 yaşımda traktör sürerdim. Deden beni hiç olmayan oğlu yerine koyardı. Az mızır değildim.”

Bu sözlerinde hep bir erkek kardeş hasretin vardı sanki anne. Sanki keşke bir erkek kardeşim olsaydı der gibiydin.

“Bahçaya giderdik, koyunları beklerdik. Bazen gitmek istemediğimde dedenin geldiği saat yatağa yatır hasta rolü yapardım, o zaman da nenen küplere binerdi...”

Bu hikayeyi anlatırken hep o mızır çocuğun gülümsemesi vardı yüzünde anne.

Ya okul maceraların, onlarda bir başka gülümsüyordun. Sanki en mutlu olduğun yer hep okuldu.

“Çok istedim okuyayım ama nişan ettiler. Onun için siz okuyun annem ben hep arkanızdayım...”

Lisi’de kalırken vitrin dolabın kitaplarla doluydu, her bir kitabı aşkla okurdun. Bir makale görsen, bir küçük yazı görsen hemen okumaya başlardın. Sanki okula olan aşkını yeniden yaşarmış gibi.

“16 yaşında evlendirdiler annem beni, 17 yaşında abini doğurdum. Abin ile beraber büyüdük. O da çocuktu, ben da...”

Çocukluğu, okuma hevesi, gençliği hep elinden alınmış o hayatlardan birtanesi de senin hayatın anne. Her defasında okumaya olan özlemini hep bizi okutarak bir nebze dindirdin.

Hep bir öğretmen edası vardı sende anne. Bana sorsalar annen okusa ne olurdu, iki kez düşünmeden öğretmen derdim. Çünkü o kadar bilgili, o kadar birşeyleri öğretme yeteneğin vardı ki; kuşkusuz zaten anaçlığın da hiç tartışılmaz, o yüzden sen benim, kardeşlerimin ve daha saymakla bitmez kaç kişinin öğretmeni ve anası oldun bu hayatta.

“Larnaka’ya gelmekle en iyisini yaptım annem, yoksa kuzeyde kalsaydık sizleri de okutamayacaktım... İyi ki da geldik. Hem kendi ülkenizde, kendi ülkenizin insanları ile birlikte, her açıdan her kesimi görerek ve yaşayarak büyüdünüz. Ben evlatlarımdan memnunum, inşallah siz de benden memnunsunuz annem...”

Sen bir ananın ötesindeydin hep anne. Tam da Veli’nin dediği gibi “Ben adamlığı annemden öğrendim”. Evet anne, biz adamlığı, karılığı, kardeşliği, insanlığı, arkadaşlığı kısacası bu hayattaki tüm değerleri senden öğrendik anne. O yüzden sadece memnun olma kelimesi bizim için az kalır.

Annem, canımız, nefesimiz, gururumuz, arkamızdaki dağımız, ilk öğretmenimiz ve daha saymakla bitmeyen değerimiz... Bugün senin o kıvırcık saçlarla doğduğun gün. Bugün erkenden gittiğin hayata gözlerini açtığın gün.

Yine bu dünyaya gelsek yine annemiz olarak tereddütsüz seni seçerdik. İyi ki doğdun anne, iyi ki bizim annemiz oldun, iyi ki hayatı bize her açıdan öğrettin...

Biliyoruz ki her an yanımızdasın. Yattığın yer nur, mekanın cennet olsun meleğimiz

Not: Annesi hayatta olan sevgili arkadaşlarım, eğer bu yazıyı okuduysanız şimdi ne yapıyorsanız bırakın ve annenizi arayıp ona onu ne kadar sevdiğinizi söyleyin çünkü hayat bir nefes kadar kısa. Sevdiklerinize onları ne kadar sevdiğinizi söyleyin...


***  GEÇMİŞLE YÜZLEŞME KONUSUNDA DÜNYADA NE GİBİ SORUNLAR YAŞANIYOR?...

“Arkan’ın işlediği savaş suçlarının izinde...”

Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı’ndan Serbeze Hakhiyaj’ın 15 Ocak 2023 tarihinde yer alan incelemesine göre, Sırbistanlı savaş suçlusu Arkan öldürülünce, Kosova’da öldürülmüş olan aileyle ilgili soruşturma da durdurulmuş... Serbeze Hakhiyaj’ın yazısını okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik:

***  1999 yılında İngiltere’den iki adli tıp uzmanından, gizli bir ziyaret yaparak Sırbistanlı paramiliter güçlerin şefi Zeliko Arkan Raznatoviç’in öldürdüğü ileri sürülen Kosovalı bir ailenin bedenlerini incelemeleri istenmişti. Arkan’ın da öldürülmesinin üstünden 24 sene geçti ve Kosovalı aileyle ilgili soruşturma askıda bulunuyor hala...

***  9 Aralık 1999’da, önde gelen İngiliz bir adli tıp uzmanı olan Robert McNeil’i İngiltere’nin en önde gelen antropologlarından Bill Hunt telefoniyen evinden aramıştı. Hung, McNeil’den Makedonya’ya kendisiyle birlikte gelmesini istemişti. Kendisine Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi, bu gizli adli misyonu yerine getirmesi için görev vermişti. “Bill Hunt, telefonda bana fazla bir şey söylemek istemiyordu çünkü bu gizli bir misyondu ve bir tek o ve ben Kuzey Makedonya’ya gidecektik. Yalnızca misyonun kaba bir tarifini yapmıştı bana” diyor McNeil, BİRN’le yaptığı röportajda. “Hunt’a, Kosova’dan bir ailenin tümünün de öldürülmesinden Arkan’ın sorumlu olduğu söylenmişti. Dört kişilik bir aileydi bu, isimlerini de, yaşlarını da bilmiyorum...”

*** Arkan’ın gerçek adı Zeliko Raznatoviç idi ve 1990’lı yıllardaki savaşlarda en ünlü Sırp paramiliter şef oydu. Sırp Gönüllüler Birliği ya da bilindik ismiyle “Arkan’ın Kaplanları”, eski Yugoslavya’da pek çok savaş suçu işlemekle suçlanmaktaydı. Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi de Eylül 1997’de Arkan’a Hırvatistan ve Bosna’da işlediği savaş suçları nedeniyle dava açmıştı, bu gizli tutuluyordu. Şimdi de Kosova’daki cinayetleri araştırılmaktaydı. “Hunt telefonda bana Kosovalı ailenin hunharca işkence gördüğünü, sonra da vurulup öldürüldüğünü, tetiği çekenin ise bizzat Arkan olduğunu söylemişti” diyor McNeil... “Bizim oraya gidip naaşları incelememizi isteyenlerin elinde, Arkan’ın bu aileyi öldürmüş olduğuna dair kanıtlar bulunmaktaydı...”

***  McNeil ve Hunt daha önce de birlikte çalışmışlardı, Bosna’da toplu katliamları incelemişlerdi ki buna Srenbrenitsa da dahildi. McNeil, 1999 yazında Kosova’da da kurbanların ölüm nedenlerini araştırmak üzere orada bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi adli ekipleriyle birlikte çalışmıştı. Kosova’da öldürülen ailenin naaşları gizlice kazılarak Kuzey Makedonya’da güvenli bir yere taşınmış ve adli incelemeyi beklemekteydi. “Nereye gideceğimiz hakkında bir fikrim yoktu, naaşlar neredeydi, polis morgunda veya hastanede miydi, bilmiyordum” diyor McNeil. “Bu bilgi verilmemişti bana. Ancak bizim yaptığımız işte, o konu hakkında pek fazla bir şey bilmemek, alışılmadık bir şey değildir. O aşamada kurbanların kimlikleri veya yeri hakkında çok fazla soru sormazdık...”

***  Arkan, kriminal kariyerine yeniyetme bir hırsız olarak başlamış, sonra da Batı Avrupa’da çeşitli silahlı soygunlar ve banka soygunlarına terfi etmişti – bu süreçte de Belçika ve Batı Almanya hapishanelerinden kaçmıştı... Yugoslavya’ya döndükten sonra da suç işlemeye devam etmiş ve Kızıl Yıldız Belgrad taraftarlar grubunun lideri olmuştu. Bu grup, Sırp Gönüllüler Birliği’ne katılacaktı 1990’da, Yugoslavya çökerken...

***  Arkan, Miloseviç rejimi tarafından el altından desteklenen tehlikeli birisi olarak görüldüğü için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki suçlamalar da gizli tutuluyordu, öldürmüş olduğu kurbanların naaşları da ceza makemesi savcılarının soruşturmaları sürerken koruma altına alınmak zorundaydı... McNeil, “O kadar ünlü bir davaydı ki bu, o naaşlara bir şey olması diye herhangi bir risk almıyorlardı” diyor. McNeil’e göre bu güvenlik önlemleri haklıydı çünkü “Kosova’da Prizren yakınlarında başka kurbanların naaşlarını izlediğimiz geçici morg, yakılmıştı...”

*** “Ocak ayı başlarında gitmeye hazırdık ancak Birleşmiş Milletler’den haber bekliyorduk – Arkan’ı yakalayacakları günlerle bizim Kuzey Makedonya’yı ne zaman güvenli biçimde ziyaret edeceğimize karar verecekti BM...” Ancak bu ziyaret hiç gerçekleşmeyecekti. 15 Ocak 2000 akşamı, Hunt, McNeil’i telefonla arayarak bu adli misyonun iptal olduğunu söyleyecekti... “Bana, Arkan’ın Belgrad’ta bir otelde, görev başında olmayan bir polis tarafından öldürüldüğünü söyledi tuhaf bir sesle...” diyor McNeil. Arkan, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’ta lüks İnter Kontinental Oteli’nde bir içki içerken, yanına yaklaşan adam yakın mesafeden ona ateş amıştı. 47 yaşındaki eski paramiliter şefi, gözünden vurulmuş ve hastaneye giderken ölmüştü.

***  Dobrosav Gavriç adlı bir polis, cinayetten suçlu bulunmuş ancak Sırbistan’dan kaçarak Güney Afrika’ya gitmiş ve burada Belgrad’a iade edilmesin diye uzun bir mücadeleye girişmişti. Arkan’ın neden öldürülmüş olduğuna dair çeşitli teoriler vardı. McNeil, o dönem, Arkan’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde suçlanacağını duyunca Miloseviç’in onu susturmak istediğinin yaygın inanış olduğuna dikkat çekiyor. “Bill Hunt da bana bu suikastin arkasında Miloseviç’in olduğuna inandığını söylemişti. Arkan, Miloseviç’in Bosna ve Kosova’da işlediği savaş suçlarına dair çok fazla şey biliyordu” diyor. Miloseviç de, Lahey’deki mahkemede karar açıklanmadan 2006’da ölecekti. Hunt ise 2021 yılında vefat etti.

***  Kuzey Makedonya’ya adli tıp misyonu iptal edilince, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Kosova’daki ailenin öldürülmesine dair toplamış olduğu kanıtlar ve belgeler hiçbir zaman kamuoyuna açıklanmayacaktı. Arkan’la ilgili ilk dava, 1997’de, Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcısı Louise Arbour tarafından getirilecek, bundan sonra da ikinci bir dava Amerikalı savcı Clint Williamson tarafından getirilecekti. Arkan’ın ölümünden kısa süre sonra Ocak 2000’de Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin o günlerdeki başsavcısı Carla Del Ponte, suçlamaların “mühürlendiğini” söyleyecekti. Del Monte, bu suçlamaların açıklanmamasına dair bir karar bulunduğunu, kendisinin de belli suçlar veya bu suçların işlendiği yerlerle ilgili davadan ayrıntılı bilgi vermeye yetkili olmadığını” duyuracaktı. Ancak Del Ponte, “Hırvatistan ve Bosna’da 1991-95 yılları arasında Arkan’ın savaş dönemi faaliyetlerinin ayrıntılı biçimde soruşturulup belgelendiğini” de sözlerine ekleyecekti.

***  O günlerde Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde başsavcı yardımcısı olan Graham Blewitt ise BİRN’e yaptığı açıklamada, Kosova’da 1998’de savaş patlak verdiğini, fazladan suç eylemlerine karışmış olduklarından kuşkulandıkları için soruşturmanın bu yüzden genişletilmiş olduğunu” söyledi.  Avustralya’nın Sydney kentindeki evinden BİRN’e konuşan Blewitt, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Arkan soruşturmasında Kosova’ya dair bölümleri neden açıklamadığını izah etti: “Dava okunmamışsa, o zaman mahkemede duruşmalar da olmamış, herhangi bir belge resmi olarak sunulmamıştır kayıt bürosuna savcılık tarafından...Eğer bu olmuş olsaydı, o zaman bu belgeler kamuoyuna açık kayıtlar olurdu. Suçlamalar o noktadaydı ki savcılık herhangi resmi bir belgeyi sunma noktasında değildi henüz...”

***  Eski Yugoslavya’yla ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki kararlara bakılacak olursa, Arkan’ın askerleri, Kosova’ya Sırp devlet güvenlik güçlerinin parçası olarak gitmişlerdi, özellikle çok korkulan Özel Operasyonlar Birimi’nin parçası olarak... Arkan’ın Kaplanları’nın bazıları Kosova savaşına katılmış olsa da, Arkan’ın Kosova’daki savaşa kişisel olarak katılmış olduğu bugüne kadar teyit edilmedi. McNeil’e göre, Uluslararası Ceza Mahkemesi suçlamalarında Arkan’ın adamlarının Kosova’nın kuzeyinde Mitroviça’da bir kamp kurarak bölgede faaliyet gösterdiklerinin, ayrıca Peç, Prizren ve Giyakova’da da siyah üniformaları içinde operasyonlar yaptıklarının yazılı olduğunu kaydetti.

***  Adli tıp misyonu terkedilip Arkan da öldürülünce, Kosova’daki ailenin öldürülmesine dair adalet arayışı da sona erdi. Arkan’ın Kaplanları’ndan yalnızca tek bir kişi, Boban Arsiç Hırvatistan’da evli bir çifti öldürmekten suçlu bulunmuştu. Ancak Arkan’ın adamlarının hiçbiri de Kosova savaşında işledikleri savaş suçları nedeniyle hiçbir zaman mahkeme önüne çıkarılmadılar.

https://balkaninsight.com/2024/01/15/investigating-arkan-how-serbian-warlords-death-ended-kosovo-murder-probe/

(BIRN’de Serbeze Hakhiyaj’ın 15.1.2024 tarihli yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN)