Bu Hükümet Daha Nereye Kadar...

Kutlay Erk

Cumhurbaşkanlığı (CB) seçimleri öncesinde halkın acı acı yakındığı ve istifa etmesini istediği UBP-DP-YDP koalisyon hükümeti direnince, Tatar da CB makamında beş boş yıl geçirince seçmen de her ikisini görevde istemediğini, mutlu yarınlarının teminatının Erhürman olduğunu ifade etmek üzere CB seçimlerinde ezici çoğunlukla Tufan Erhürman’ı seçti… Ve seçmen bir de uyarı mesajı verdi: “Kaçarı yok, UBP-DP-YDP hükümeti de benzer şekilde gidecek; hele ki DP ve YDP meclise de giremeyecek…”

Hükümet ortakları birbiriyle barışık değil; YDP onlarca defa hükümetten istifa etme salvosu attı, erken genel seçim istedi… Her defasında da bu sözlerinden caydı; öyle yorumlanıyor ki salvoları bazı kendilerince önemli isteklerini UBP’ye kabul ettirmek içindi ve karşılığını alınca da salvolarını yuttu… Ve öyle anlaşılıyor ki YDP, hükümette UBP’yi esir aldı; galeyana getirdiği DP’yi de yanına alarak UBP’yi şişte kebap çeviriyorlar. Aslında şişte kebap çevirdikleri UBP’yi her türlü karşıtlıklara rağmen yönetmekte ısrar eden ekiptir, esir olan da bu ekiptir… Diğerleri mi?! Parti içi muhalefet diye gezinenler, Ankara hükümetinin kaş-göz işaretinden bile korkanlar ve birlikte muhalefet yapıyor gibi görünüp birbirlerini satanlar… İzlem Gürçağ Altuğra hariç; UBP’nin en mert siyasetçisi o…

UBP’li kadrolarla konuştuğunuzda, muhalif partilerden daha fazla şikayet ederler tüm olan bitenlerden; eyleme bakıldığında Ankara hükümeti ne derse o… Başkan ve Başbakan Üstel de belli ki Ankara hükümetini tam ve eksiksiz tatmin ediyor ki ne kurultay, ne erken seçim diyor… Erken seçim diyen ve dahi tarih bile veren YDP başkanı da sus-pus; belli ki Ankara hükümetinin zılgıtından geçmiş, sanki de “Otur oturduğun yerde de sorun çıkarma” demişler kendisine… Öfkesi içinde kalmış, hıncını da muhalif kitlelerden çıkarmaya çalışıyor… Çok eskiden kendileri muhalif kitlelerin dilinin üstünde sigara söndürecekti, son zamanlarda bu dediğinden alenen özür dilemişti. Şimdilerde yeni söylemi var…Türk Telekom yerinde olsaymış hizmet vermez ve bizi dünya ile iletişimden koparırmıştı… Valla, bunu yapacağına dilimizde sigara söndürsün! Kaç kişinin dilinde sigara söndürebilecek ki?! Türk Telekom hizmet vermezse KKTC’de yaşayan neredeyse iki milyona yakın kişi dünya ile irtibatını kaybedecek; işkence daha büyük ve daha yaygın…

Bir söylemi daha var… Türk Telekom’un yapacağı işi bizler yapamazmışız… Yaparız; hele bir denesin de görsün… Hükümette siyasi yönetim işini beceremeyenler, Kıbrıslı Türklerin iş yapabilme becerisini ve kapasitesini tabii ki bilemez, fark edemez, göremez ve dahi horlar… Tutun ki beceremeyiz… O kadar kötü yönettiler ve yönetiyorlar ki bu gibi konularda bilgi, beceri, birikim elde edememişiz… Gerçek şu ki, onlar da bu halkın teknik bilgi birikiminin ve kapasitesinin yeterli olduğunu biliyor ama özgüven kazanmamaları için yapmalarını, kapasitelerini kullanmalarını istemiyorlar… Neden mi?! Kendi kendilerine yettiklerini uygulamada görürse halk, bağımlılıklara ve dahi göbek bağlarına ihtiyacı olmadığını da görecek…    

Bir de dedi ya, Türk Telekom yerinde olsa idi, bizi dünya ile iletişimden koparırmıştı, bize hatırlattı ki bu adayarısında esiriyiz… İsterse iletişimimizi keser, isterse ada dışına ulaşımımızı keser, isterse karanlıkta bırakır… Eskiden bu kapasitelerimiz vardı, bir bir Türkiye sermayesine devrederek bizi ada yarısında hapse koymuş… Bunu dolaylı olarak hatırlattı bize… Peki ya hükümetin büyük ortağı UBP, diğer ortağı DP ne diyor?! Sus pus… Neden mi?! Çünkü onların sosyal aidiyeti adayarısına hapsolanlardan; konuşmaktan korkuyorlar, itiraz etmeye korkuyorlar, ortaklarına “Nedir senin dediğin?” diye sormaktan korkuyorlar… Ve esaret içinde hükümetçilik yapıyorlar; halkı da esir aldıklarını veya alabileceklerini sanıyorlar… Alamadılar, alamayacaklar… CB seçimlerinde kendilerine yardımcı olmak ve Tatar’ı seçtirmek için ağababaları geldi güvendikleri dağlardan, kaça kaça bir oldular; yedikleri dayağın acısında Bahçeli köpürdü köpürdü, küllü suyu gibi oturdu; sustu!

Bu hükümet nereye kadar gidebileceğini biliyor çünkü bir yere gidemeyeceğini biliyor, öğrendi… YDP naçardan sağa sola çatarak yol alacağını sanıyor; değil cübbeli Ahmet Hoca, tüm tarikatların şürekası bile çare olamaz onlara… DP, Serdar Denktaş’ın yeni partisi TAM nedeniyle tam çökeceğini anlamış, sessiz ve derinden gideyim derken sığ sularda boğulmak üzere… Baraja yakın bile gelemeyecek… UBP kendi içinde,JuJu efsanesinin menkıbeleri ile dövünüp durmaktan siyasi düşüşünün  girdabında zaman harcıyor… Hükümet mi, hükümet işleri mi? Makamlara oturup kalmak ile hükümet olunmuyor, iş de yapılmıyor; bunun ispat örneği olduklarını fark ettikleri için de erken genel seçim ve parti kurultayı yok diyerek o makamlarda oturup kalmayı ve bunun maddi-manevi kazanımlarını halletmeyi ısrarla sürdürüyorlar, gittiği – gideceği yere kadar…

Bu hükümet daha nereye kadar?! Muhalifleri endişe etmesin, daha gidecekleri pek bir yol yok. Tercih onların; kaldıkları her gün de tükenmelerinin oranını ve hacmini artırıyor. Halk zincirlerini kırmış bir kere, coşkun akan sel gibi yatağında gürüldeyip akıyor…