Bu dava ve bu mesele İngiltere’de olsaydı!

Serhat İncirli

Haydi güzelim, züppeleşelim, bu yazıda yine İngilizleşelim, İngilizleşelim oy!
ŞaEvet şarkı sözü yazıyorum!

-*-*-

Efendim, bu yazıda, sizlere, KKTC’de beş Kıbrıslı Rum “masum” insana açılan davanın İngiltere’de yaşanmış olması halinde neler olmuş olabileceğini anlatmaya çalışacağım!

-*-*-

KKTC makamları, beş Kıbrıslı Rum’u yakaladı!
Neden yakaladı?

-*-*-

Sırf gıcıklık olsun, sırf düşmanlık yaratılsın, insanlara acı verilsin diye!
Eveeet, beş Kıbrıslı Rum sadece bu sebeplerle yakalandı!
Akabinde tutuklandı!

-*-*-

Dediler ki, “Rumlar causutur...”
Olmadı!

-*-*-

Dediler ki, “askeri yasak bölgeyi ihlal ettiler” sorry ama hepimizin götünün çıkrığı!

-*-*-

Dediler ki, “mülke tecavüz ettiler...” alaka in the kafes; yok öyle bir şey!

-*-*-

Dediler ki, “genel rahatsızlık...” ispat edemediler!

-*-*-

Dediler ki, “Kişisel verilerin korunması yasasının ihlali” fos çıktı bu da!

-*-*-

“Özel hayatın ve gizli alanların korunması yasası” falan ve de filan diye girdiler; tam anlamıyla çuvalladılar!

-*-*-

5 gariban insana acı çektirdiler!
Ezdiler, elediler...

-*-*-

En sonunda beş masumun belki de en masumuna 2 bin Euro para cezası verip; rezil oldular!

-*-*-

Evet, bu dava İngiltere’de olmuş olsaydı; ne olurdu?

-*-*-

Soruşturmayı yürüten polis veya polisler – mahkeme kararı açıklandığı anda açığa alınırdı!

-*-*-

İngiltere’de “Başsavcı”, kabine üyesi bakan gibidir, derhal görevden el çektirilirdi!

-*-*-

Devletini, kamunun parasını boşa harcadıkları ve rezil oldukları için de tümüne belki de tazminat davası açılır, o masraf ödettirilirdi!

-*-*-

Vergi mükellefinin sana verdiği para, siyasi şov ve hatta ayıptır söylemesi skandal dava mastürbasyonu için değildir bullim!

-*-*-

Şimdi gelelim işin gerçeğine!
Dönelim KKTC’mize!

-*-*-

Bu dava neden açıldı?
Beş Rum durduk – oturduk yerde mi kurban seçildi?

-*-*-

Hayır!

-*-*-

Şimon Aykut tutuklanıp mahkemeye çıkarılmaya başladığı zaman, bizimkiler “çaresiz” kaldı!
Yapacak hiç bir şeyleri yoktu!
Başı kesilmiş bulli gibi bir ora bir bura tepinseler anlardım ama onu da yapamadılar!

-*-*-

Müteahhitler Birliği bir iki yürüyüş yaptı; evet Şimon Aykut, hala inat ve ısrarla diyorum ki masumdu ama bizimkiler sadece hırsız ve rüşvetçi ve ayrıca statükocu oldukları için, uluslararası veya ulusal anlamda Kıbrıs Cumhuriyeti Yargısına müdahale edemediler!
Hiç bir baskı oluşturamadılar!

-*-*-

Göze göz dişe diş!
Kısassa kısas!
Vandetta!
İntiikam!
Bu gibi duygularla, “haydi biz de beş kişi seçelim ve ezelim” dediler!

-*-*-

Rezil oldunuz!
Rüsva oldunuz!
Sahte devletinizin yargısı vardır, kanunu vardır ispatına kalktınız!
Batırdınız, bulaştırdınız!

-*-*-

Ve tabii ki hepsinden acısı; bütün bu rezaletin, maskaralığın esas “emri” de herkesin malumudur, “KKTC kaynaklı” değildi ki sizin egemen ve eşit devletiniz de kendi elinizle bir kez daha “FİYASKOOOOOOOO!

-*-*-

Bu dava İngiltere’de olmadı tabii ki!
KKTC’de oldu!
Ve üç – beş gazeteci, bir kaç da duyarlı vatandaşımız dışında, hiç birimizin de zerre kadar umurunda değildi!

-*-*-

İnsanlık ayıbı yapıldı!
İnsanlık suçu işlendi!
Vergi mükelleflerinin parası, her zaman olduğu gibi siyasi şov ve siyasi mastürbasyona gitti!
Elde var sıfır!

-*-*-

Çözmeyin ha Kıbrıs meselesini!
Çözmeyin canım!
Böyle devam etsin!

-*-*-

Şunun şurasında, benim gibi en fazla 10 bin duyarlı Kıbrıslı Türk mü kaldı?
Onlar da kısa süre sonra gidecekler!
Tamadır!
Siz rüşvete, hırsızlığa, sahte diplomaya falan vurun da gorkmayın!

-*-*-

Affedin beni değerli inananlar ama Allah da mı görmez bütün bunları?
Yakamaz mı bu ahlaksızları?
İnsanlara cehennemi ahirette değil burada yaşatanlara nasıl izin veriyor?
Yoksa bütün şeytanlar KKTC’de mi yaşıyor?
Ne yaptık Allah’ım sana!
Tövbe estağfurullah!

-*-*-

Gelelim “mesele” konusuna da!
Hangi mesele?
Çocukların askeri birlik ziyareti meselesi!

-*-*-

Çocuklara silah tanıttılar!
“Aha bu tetiğe dokunduğun anda, 400 metre uzaklıktaki bir insanı karnından vur, ortadan ikiye bölünür” mü dediler?
Sanmam!

-*-*-

Çocuklara bu tür gezi düzenlemek normal mi?
Bizim zamanımızda normaldi!
Milli Güvenlik diye bir dersimiz vardı ve ben çok severdim...
Hele üniformalı subay falan geliyordu derse ve tek hayalim o zamanlar oydu!
17 yaşında galiba kafama saksı düştü; silahlara olan tutkum baki kalmakla birlikte, asker olma hayalim değişti!
Aslında garson olmaktı en büyük hayalim – araya gireyim ama neyse, siyasetçilik – yöneticilik gibi işlerle alakalı bir üniversite bölümünde okudum!

-*-*-

Amaaan, girme özeline – konuya gel!
Geleyim!

-*-*-

Çocuklar geziye gideceği zaman, bakanlıktan izin alınır!
Bu kuraldır!
Hatta bu gibi izin veya gezileri bizzat bakanlık düzenler, okullara bildirir!
Okullar velilere yazılı izin doldurtur falan!

-*-*-

Eğitim Bakanı “haberim yok” dedi!
Yenidüzen dün ön sayfasından bu bakanlığın resmi izin belgesini yayınladı!
İngiltere’de olsa ne mi olurdu?
Bakan Nazım Çavuşoğlu “emekli” edilirdi!
Nazım evine, “yalan” senin neyine!
Veya “Ey sevgili bakanım, daire müdürün imzaladı belgeyi, haberin yok mu? Bakan mısın yoksa...?”

-*-*-

Kısacası, iyi ki İngiltere’de yaşamıyoruz!
İyi ki 1960’ta koloni ya da sömürge yönetiminden kurtulduk!
İyi ki 1963 sonunda devletimizden kovulduk veya kaçtık!
Böyle iyi!
Kimse bize karışamıyor, ha mandra ha devlet, vur patlasın çal oynasın!

-*-*-

Ayrıca, yaşasın KKTC!
Sonsuza dek!
Böyle iyiyiz sevgili anavatan, böyle iyiyiz!
Çözüm falan da olmasın yoksa Nikos Hristodulidis bizi keser!
Görmediniz mi, Netanyahu’nun da ahbabı!
Hele o Kyirikos?

-*-*-

Yok yok böyle iyi!
Çalalım, (her anlamıyla), oynayalım, rüşvetimizi alalım, yaşasın egemen eşitlik!
Üstelik kaç haftadır elektriklerimiz de kesilmedi ve 13’üncü maaşlar da ödenecek!
En büyük derdimiz Metehan geçiş noktası, hızlandıralım, sıkıntımız yok!