Bozuk adalet yeter artık!

Cenk Mutluyakalı

Her seçim dönemi kamuda eş, dost, partili istihdamını marifet gören bir siyasi zihniyet var.
“Sözleşmeli” kapısı açık nasılsa!
Tam da “han kapısı…
“Sözleşmeli” hizmetine mutlak ihtiyaç duyulan ve bir konuda uzmanlığı olan kişiyi anlatıyor.
Güya(!)
Meselenin bir de maddi boyutu var.
Bir sözleşmelinin ilk ayda aldığı maaşa, kamu hizmeti komisyonu tarafından sınavla, asli ve sürekli bir kadroya istihdam edilen bir başka kişi 15’inci senede ulaşıyor.

*  *  *

Kamunun teknik, kalifiye, mühendis, uzman kadrolara ihtiyacı var.
Üretecek insana, işçiye ihtiyaç var.
Doğru!
Bir o kadar da boş gezenin, boş kalfası var.
İstihdam sebebi topluma hizmet değil ki!
“İyi bir maaşı, güvenli bir geleceği” olsun diye “bizim çocuklar” için açılıyor kapı!
Peki öteki çocuklar?

*  *  *

Bu bir “zihniyet” meselesi.
Temiz bir toplum için göreve geliyoruz” diyenler dahi kıyısından köşesinden bu zihniyeti üretmeye, çoğaltmaya, tekrarlamaya devam ediyor.
“Geçici”nin aslında kalıcı olduğu, “sözleşme”nin kadroya dönüştüğü biliniyor.
Hem istihdam edenin yanına kalıyor mesele hem de edilenin!
O halde?

*  *  *

Yoksulluk büyütüyoruz şu günlerde…
Fakirler daha fakir şimdi…
Uçurum derin!
Kimsesizler, yalnızlar, güvencesizler iyice yorulmuş ve yılmış bir durumda gelecek kaygısıyla uykularını bölüyor. İnsanın öfkesi kabarıyor, kimi “hali vakti yerinde”lerin fırsat eşitliğinden uzak fırsatçılıklarını ve aymazlıklarını gördükçe…
Kendileri, çocukları ve şimdi de torunları üzerinden ayrıcalıklı bir kitle yaratılmış.
İktidar onların iktidarı!
Dünyada ‘görünmez’ bu yapı ayrıcalıklı bir zümrenin konforunu korumak dışında gitgide daha çok çatırdıyor.
Çürüyor, kokuyor, kirleniyor.

*  *  *

Eşitlikten, adaletten, şeffaflıktan uzak istihdam furyası hak ederek bir yere gelen insanları da karalıyor ne yazık…
Bir de şu gerçek var.
Seçim dönemi her kim istihdama yönelmişse, sandıkta bunun bedelini ağır ödüyor.
Yine de fark etmiyor.
Çünkü balı tutanın parmağını yaladığı bir düzen bu!

*  *  *

Bilginin, başarının, çalışmanın önemi kalmadı.
İşsiz, ihtiyaçlı, yoksul falan da gözetilmiyor.
Siyasi akrabalarını memnun etmek üzerine kurulmuş siyasi yapılar, kimi zaman “bayrak, marş” kuşanarak kandırıyor geniş kitleleri, kimi zaman deniz ötesinden gelen mali yardımla…

*  *  *

“Halkın ekmeğidir adalet” der şair.
“Azaldı mı ekmek, başlar açlık…”
Bozuk adalet yeter artık!