Boşluğu doldurmak…

Bir yıl daha geçmişti ama dönüp geriye baktığında dişe dokunur bir şey göremiyordu hayatında… Onun için de hayatına bir çeki düzen verip, bişeyler üretmeli, belki evlenmeli, belki gezmeli, belki yardım çalışmalarına katılmalı diye düşünmeye başlamı

 

 

 

Bir yıl daha geçmişti ama dönüp geriye baktığında dişe dokunur bir şey göremiyordu hayatında…

Onun için de hayatına bir çeki düzen verip, bişeyler üretmeli, belki evlenmeli, belki gezmeli, belki yardım çalışmalarına katılmalı diye düşünmeye başlamıştı.

32 yaşındaydı ve bir-iki evlilik denemesi olmasına rağmen sonucu getirememişti Aylin…

Küçük yaşta annesini kaybetmiş, babasını ise birkaç kez dışında hiç görmemişti. Nerede olduğunu bile bilmiyordu. Belki de ölmüştü ama ondan da haberi yoktu. Çünkü o doğduğunda bir-iki ay yanlarında kalmış babası, ondan sonra ortadan kaybolmuştu.

14 yaşına kadar annesi bakmış, büyütmüş ama ardından yakalandığı hastalığa yenik düşmüştü kadın… Arkasında artık genç kızlığa doğru adım atmış olan kızını bırakarak gitmek zorunda kalmıştı.

Dayısının yanında kalmıştı bir süre… Liseyi bitirip bir işe girene kadar… Bir süre daha ve sonra ayrı bir ev. Dayısıyla da ilişkileri kopmuştu ondan sonra… Zaten çok da severek ilgilenmemişti dayısı onunla… Zorunluluk durumu vardı sanki...

***

İşte böyle bir çocukluk ve gençlikten sonra artık 30’lu yaşlara gelince bir durup arkaya bakma ihtiyacı hissetti. Baktı ama tatmin edici bir geçmiş göremedi. Aslında yalnız geçirmişti o yılları, ayakları üzerinde durmak için bir mücadele vermek durumundaydı, öyle yaptı ama bu yaşanan zorluklar ona yine de çok önemliymiş gibi gelmedi.

Başka bir şey yapmalıydı, belki başkaları için çalışmalı, yardım etmeli, mutlu etmeli, mutlu olmalıydı.

Uluslar arası bir örgüte katıldı… Bir yardım kuruluşuna… Dünyayı gezecek, yardım edilmesi gereken insanlara her türlü yardım için çalışacaktı. Öyle de yaptı, gitti. Oraları da çok zordu. Açlıktan, yokluktan kırılan insanları gördükçe daha da mahvoluyordu ama geçici de olsa acılarına merhem olabilmek onu mutlu ediyordu çünkü karşıdakilerin de kısa süreliğine mutlu oluşlarına tanık oluyordu.

İki yıl sürdü bu yaşam, geri döndü. Bıraktığı yerden devam etmeliydi hayata… Ancak yardım kuruluşuna katılmak için bıraktığı işinde artık ona yer yoktu. Başka işyeri arama çalışmaları başladı. İki yıl da olsa mutlu etmek, mutlu olmak ona hayata bakışında farklılıklar kazandırmıştı. Daha güvenli, daha dikkatliydi. İnsana bakışında daha olumluydu, önyargılarından uzaklaşmıştı.

***

Bu arada avukattan bir haber geldi. Çok göremediği babasından miras kalmıştı. Az-buz da değildi. Köşk denecek bir ev ve bankada yüklü bir miktar da para… Bu mirastan başka birine de pay kaldığını öğreniyordu avukattan… Başka bir yerlerde bir kardeşi vardı.

Demek ki babası onu unutmamış, ona da mirasında pay ayırdığına göre belki de ayrılışı bildiği gibi değildi. Konuyla ilgili araştırmalara girerken bankadaki paranın bir kısmıyla kendi işini kurdu, bir kısmıyla da iki yıl çalıştığı yardım kuruluşuna destekte bulundu. Bu kez insanlara desteği fiili değil, maddi anlamda oluyordu.

***

Babasıyla ilgili araştırmaları sırasında dünyanın başka bir ucunda erkek kardeşini buldu. İnternetten yazışmaya başladılar. İkisinin de işleri yoğundu ve şimdilik tanışmalarını, karşılaşmalarını ertelemek durumundaydılar.

Bir yıl sürdü erteleme… Bir yıl sonra buluştular. Yabancı gibiydiler önce ama sonra biraz daha yakınlaştılar. Hatta ortak işe bile girdiler. Aylin ve kardeşi karşılıklı ürün pazarlama işine başladılar. Biri diğeri, diğeri öbürüne ürün pazarlıyor, o da bulunduğu yerde ürünlerin satışını yapıyordu.

***

İşler iyi gidiyordu. Aylin, yardım işinden sonra bir kez daha mutlu oluyordu. Bu kez kendi içindi mutluluğu… Ama yine de kendine saklamadı sadece… Kazandığının bir kısmını sürekli aktardı yardım kuruluşuna… Mutluluğu hiç eksilmedi. 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri