“Bırakıp gidin artık, batırdınız, hatta mıştınız sıvadınız!”

Serhat İncirli

Ülke tarihi böyle bir borçlanma görmedi…
Bakanlık, borç geri ödemesiyle açılan deliği yine borçlanarak yamalamaya devam ediyor… 
Maliye, borcu borçla kapatıyor… 

-*-*-

Gıynık grubunun Ekonomi gazetesinde dünkü manşetin başlıkları aynen böyleydi… 

-*-*-

Hükümetimiz, borcu borçla kapatıyor… 

-*-*-

Peki bu doğru bir şey mi yoksa yanlış mı?

-*-*-

Geçenlerde bir kişi benim için “herbokolog” dedi!
Vallahi ağırıma gitti!

-*-*-

Değilim!
Her “moktan” anlamak tabii ki mümkün değil!

-*-*-

Ekonomi işleri de yakın ilgi alanımda değil!

-*-*-

Ama bu işlerden iyi anlayan dostlarım var ve dostların çok ötesinde, bizim ülkelerimizde çok sık baş vurulan bir “kaynak” olmasa bile; ne bileyim Allah “kitap” diye bir şey yaratmış!

-*-*-

Şaka şaka!
Allah’ın yarattığı kitap Kuran!

-*-*-

Ama bir de ekonomi uzmanlarının, ekonomistlerin ve hatta komünistlerin yazdığı – yarattığı kitaplar var!

-*-*-

Okuyun ya da danışın, size anlatsınlar!
“Borcu borçla kapatmak iyi bir şey mi kötü bir şey mi?”

-*-*-

Bu soruya yanıt vermeden önce, “Kuran” dedik ya; bir de oraya bakmak lazım…
“Sen din bilgini misin?”
Arkadaş dedi ya, “herbokolog”um!
Değil canlarım benim değil!
Açın Kuran’ı, okuyun Tükçe Meali’ni!

-*-*-

Haaa “Kitap” size kaşıntı yapıyorsa, bilgisayar denen mahlukatla kurcalayın meseleyi!

-*-*-

Kuran’da veya doğru yazılışı ile “Kur’ân’da” borçlanma, “deyn” kelimesi ile anlatılır… 

-*-*-

Özellikle Bakara Suresi’nin 282’nci ayetinde denir ki, “Borçlanma yazılı olmalıdır”; “Adil bir kâtip tarafından yazılmalıdır”; “Şahit bulundurulmalıdır” (Ki burada kadın – erkek eşitsizliği konusu da gündeme getirilebilir çünkü erkek şahit daha önemlidir… ama girmeyelim bu konuya isterseniz); “Şahitlerin gerçeği gizlememeleri gerekir”; “Borçlu zayıf veya aciz ise veli onun adına açıklama yapabilir”; “Kur’ân borç işlemlerinde faiz (ribâ) alınmasını kesin olarak yasaklar”; “Borç ertelemesi olabilir”; “Borç ödenemiyorsa, sadaka olarak bağışlamak da değerli bir davranıştır (Ben öyle anladım ama yanılmış olabilirim – yani borcu silmek hayırlı bir tavırdır da o zamanlar sanırım vahşi kapitalizm, mevcut bankacılık sistemi falan olmadığından öyle düşünülmüş; hangi banka size borcu ya da faizi siler ki? Neyse!)…

-*-*-

Kısacası kutsal kitabımız Kur’ân der ki; “borçlanma şeffaf, yazılı, adil, şahitli, faizsiz ve borçluyu koruyan bir şekilde olmalıdır…”

-*-*-

Şu anda mevcut sistemimizde, şeffaflık, yazılı olmak, şahitli olmak tamam da “adil olmak, faizsiz olmak ve borçluyu koruyan olmak” gibi ilkeler belli ki “günah” pozisyonundadır!

-*-*-

Gelelim günümüz ekonomilerinde ve tabii ki “kapitalizm” ya da onun bir farklı “pozisyonu” olduğunu söyleyebileceğimiz “liberalizm”deki duruma!

-*-*-

“Borcu borçla kapatmak” bazen zorunludur!
Bakınız KKTC Hükümeti durumu!

-*-*-

Çaresiz, sürekli yalan söyleyen, doğru dürüst bir geliri olmayan KKTC Devleti ve bu devleti yöneten şu andaki “garip hükümet” borcu borçla kapatmaktan başka şansı olmayan durumdadır!

-*-*-

“Genel Cerrah Özdemir Berova bu işten anlamıyor veya Diş Hekimi Ünal Üstel’in mali yönetimle alakası ve ilgisi bulunmamaktadır” diye de düşünebilirsiniz ama “kitaplar” diyor ki, “borçlanmanın doğru bir şey olup olmadığını hesaplama yaparak ve planlarla anlayabilirsiniz”…

-*-*-

Bizde siyaset kurumunun devletin hesaplarından çok, kendi hesapları ile ilgilendiği mevcut ortamda, hesaplama veya planlama beklemek “abesle iştigalizasyon ül kanalizasyon” ilkesi kapsamındadır!

-*-*-

Yine kitaplar diyor ki mesela faiz oranı düşükse borçlanabilirsiniz!
Yani, daha yüksek faizli bir borcu daha düşük faizli bir borçla kapatmak toplam maliyeti azaltabilir...

-*-*-

Aynı kitaplar diyor ki, “Dağınık borçları tek bir ödemeye toplamak” makuldür!
Veya “şu tarihte kesin bir gelirimiz gelecektir, borcu kapatırız” durumu söz konusuysa yine borçlanabilirsiniz!

-*-*-

Ama bizde borçlar darmadağın ve kesin gelecek bir gelir belirtisi de yok!

-*-*-

Kısacası, KKTC Maliyesi ciddi anlamda bataktır, sorunludur… Gelir–gider dengesizliği çok büyüktür… 
Ne acıdır ki çok hem de çok kötü bir savurganlık vardır…

-*-*-

Örneğin çullisine açılan dış temsilcilikler, çullisine yapılan dış gezi saçmalıkları, abuk sabuk tören masrafları, bu törenlerde konuk ağırlamalar gibi… 

-*-*-

Borçlanmalar daha düşük faizle değil, daha yüksek faizle yapılmaktadır ki bu pozisyon başlı başına vergi mükelleflerini bile bile “çalmak”tan başka bir şey değildir!
Doğru ve dürüst yönetilen ülkelerde maliye bakanı hatta hükümetin değil istifasını, Japonya’da “harakiri”yi gerektiren bir “ihanet”tir!

-*-*-

Ve hepsinden önemlisi, borçlanma bir birine ulanıyorsa, yani arka arkaya sürekli borçlanılıyorsa, bu durum içinden çıkılmaz bir durumdur… 
Tam iflastır!
Borcu borçla kapatmak, yapılabilecek en riskli iştir!

-*-*-

Ben demiyorum!
Kitaplar diyor!
Bilenler yazmış!
Yaşayanlar tecrübe edip aktarmış!

-*-*-

Dünya’dan uzağız… 
Türkiye’den medet umuyoruz ama orasının kendi başına sürecek merhemi olsa… 
Ayrı bir mesele!

-*-*-

Mevcut borcu çok düşük maliyetli – örneğin çok düşük faizli – bir dış borçla kapatmak gibi bir şansımız “yüzde sıfır”… 

-*-*-

Borcu kapatacak bir plan olmadığı net görülebilirdir… 
Sadece büyük bir sorun ötelenmektedir; erken seçim - yapılması gereken en mantıklı harekettir - ve tövbe tövbe ama yeni hükümetin Allah da yardımcısı olamayacaktır!

-*-*-

Çok kısa bir yorum daha yapabiliriz; “Tanrı CTP’nin yardımcısı olsun!”

-*-*-

Haaa bir UBP’li olarak, günü kurtarmak adına şu yorumu da yapabilirdim:
“Biz yiğit insanlarız, borç da yiğidin kamçısıdır”…
Siz yiğitsiniz, bellidir de borç sizin değil, hepimizindir!
Doğmayan benekler dahil!

-*-*-

Ve son olarak kibar bir ricam olacak; “Bırakıp gidin artık, batırdınız, hatta mıştınız sıvadınız!”