‘Bir Usta, Bir Memleket’

Tayfun Çağra

Hani bir zamanlar bir müjde verilmişti ya!;

“KKTC’ye su vereceyim” diye…

Oldu da.

Verildi su.

Ama müjde verilince ‘bedava’ sanmıştık biz.

“Bedava baldan tatlıdır” derler ya…

Biz de baldan tatlı birşeyler yemeye kalkmıştık saf saf…

Ne bileyim!

‘Anavatan’, “suya boğacayım KKKTC’yi” dediğinde öyle bir şey bekler insan…

Bir babalık yapıldığında, ‘anavatan’ böyle bir şey dediğinde, ‘yavrular’ sevinir genelde…

Neyse; Baktık ki geldi su, önümüze de bir fatura koydular.

“Demek ki müjde buymuş, biz yanlış anlamışız” dedik o zaman.

***

Alışmışken önceden verdiğimiz su parasından oldukça fazla ödememize rağmen gelen suya, aniden patladı borular…

“Aman” dediler, “az kullanın suyu çünkü barajdaki su biterse susuz kalırız.”

Bir ‘çünkü’ de yerel kaynaklarımızın bize yetmeyeceği şeklindeydi.

Oysa ki o güne kadar yerel kaynaklarımız bize yetmişti, su da içmiştik, bahçemizi de sulamıştık, ağaçlarımız köklerine o suyu çekmiş, küçücük de olsa sanayimizde o suyu kullanmıştık.

***

Ne olmuştu da yerel kaynaklarımız aniden tükenmişti!

Suyu fazla mı içmiştik, biriken su aslında tutulmuyor da bir yerlerden sızıyor muydu?

Yoksa su birikmiyor muydu?

Aslında hepsi doğru galiba!

Evet suyu fazla içmiştik çünkü insan sayımız kontrolsüz artmıştı.

Evet, su bir yerlerden sızıyordu çünkü yine kontrolsüz sayıda kuyu açılıyordu… Birçok damar, birçok yerden su veriyordu kamuya dağılmadan…

Evet, su birikmiyordu çünkü suyu tutacak göletlerimizin bakımı yapılmıyordu, o göletlere gidecek su yollarımız da tarumar olmuşlardı.

***

Bekledik patlayan borunun yapılmasını ama beklenenden uzun sürdü bu süreç…

Sonunda yaptı yeniden o boruyu Türkiye’den buraya uzatan şirket…

Su ilk geldiğinde yapılan açılış bu kez yeniden yapıldı.

Borusu patlamıştı şirketin ama hatasına rağmen ‘kurtarıcı’ gibi yeniden PR çalışması yapılmıştı.

Emirlere uyarak bakanlarımız yeniden açılışa gitmiş ve yeniden açılış yapmışlardı.

Su gelmişti yeniden barajdaki su kururken ama maliyeti yine bize patlamıştı.

***

Yerel kaynaklarımızın ne durumda olduğunu yine bilmiyoruz çünkü gerçekçi açıklamaları ne yazık duyamıyoruz yetkililerimizden…

Bakımları yapılıyor mu, suyu tutabilecek durumdalar mı, suyun akıp gölete gideceği su yollarımız tamam mı, su kuyularımızda su var mı bilemiyoruz çünkü daha önce de yazmıştım, ülkemizde Su Dairemiz var mı yok mu belli değil. Su işlerimiz artık Türkiye Devlet Su İşleri tarafından yürütüldüğü için oradan açıklama bekleyebiliriz ama o gibi yerlerde de öyle bir alışkanlık yok zaten.

Elbette belediyelerin bünyesindeki su işlerini ayırmak gerekiyor. Oralarda zaten su durumuyla ilgili, bulunan veya açılan su kaynaklarıyla ilgili haberleri yine belediyelerden alıyoruz.

***

Neyse sonuçta geçenlerde bir zam haberi daha geldi suyla ilgili… Türkiye’den gelen ve belediyelere 9.80 TL’den verilen su, 15 Haziran’dan itibaren 18.28’e verildi belediyelere…

‘Bir usta bir memleket.’

Kim ne diyebilir ki!

Belediyeler de kendi faturalarına yansıtacakları zammı kendileri belirlemeye başladılar o tarihten itibaren…

O hizmeti alsanız da almasanız da ‘hizmet bedeli’ adı altında ödemek zorunda olduğunuz belediyelere göre farklılık gösterse de 500-800 TL aralığındaki bedele şimdi neredeyse iki katına çıkmış su bedeli de eklendi.

Yani artık hizmeti alsanız da almasanız da, suyu içseniz de içmeseniz de belediyenin aylık faturası en az 1000 TL olmuş oluyor.

***

Hükümet mi?

O ‘ahbap çavuşlar’, kendi içlerinden bile darbe yedikleri Polis’teki atama isteklerinin şimdilik olamaması nedeniyle Ankara’dan hemen ‘çıkar yol’ aramaya gönderdiler evinin köşesine “tesadüfen trafik ışığı koyulan” atama başbakanlarını…

***

Zaten onlar başka bir yerde, vatandaş başka bir yerde…

Onların derdi başka, vatandaşın derdi başka…

Ha, Tatarımız mı?

O zaten herkesin bildiği gibi.