Bir Meslek Alanından Ötesi

Salih Sarpten

Son dönemlerde en anlamsızlaştırılan, en çok içi boşaltılan, en klişe cümle “5 Ekim Dünya Öğretmenler gününü en iyi dileklerimle kutlarım” ifadesi olsa gerek.

Sıradanlaşan sözlerle geçiştirilen “5 Ekim”, öğretmenlik mesleğini yüzeysel hale getirmenin yanı sıra öğretmenlerin dönüşüm gücüne gereken saygının gösterilmediğinin de ispatıdır. Oysa “5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü”, yalnızca bir kutlama değil; öğretmenliğin anlamını, etkisini ve geleceğe olan katkısını görünür kılmak için bir fırsattır.

Öğretmenlerimiz ciddi anlamda mesleki zorluklar yaşıyor: En değerli varlığımız çocuklarımıza çoğu zaman 5 dakika bile sabredemediğimiz anları hepimiz yaşıyoruzdur. Öğretmen, işte bu çocukların onlarcasına bir şeyler öğretmeye çalışıyor.

  • Materyal eksikliği, tıklım tıkış sınıflar, teknoloji ve altyapı sorunları nitelikli öğretimi neredeyse imkansız hale getiriyor. Yani öğretmen hemen her gün mesleğini yapamadığı duygusuyla karşı karşıya kalıyor.
  • Ezbere dayalı anlayış, sınav odaklı sistemler ve zaman kısıtlamaları öğretmenin pedagojik anlamda gelişim göstermesine büyük darbe vuruyor.
  • Her zaman yapıcı olmayan veli tutumları, öğretmenin kararlarını sorgulayan yaklaşımlar, disiplin sorunları, ilgisizlik, motivasyon eksikliği öğretmende tükenmişlik yaşatıyor.
  • Terfi olanaklarının sınırlı olması, siyasi istismarlar, bu mesleği her kes yapabilirmiş algısını yaratan partizan atamalar öğretmenlik mesleğinin itibarını yerle bir ediyor.
  • Eğitim politikalarının öğretmen görüşlerinden bağımsız belirlenmesi, sahadaki ihtiyaçların göz ardı edilmesi, “öğretmen tasarrufu” politikası nedenliyle iş yükünü dayanılmaz hale getiriyor. Buna karşın hiçbir ihtiyacı için, destek görmeyen, kendilerini yalnız ve çaresiz hissettiriyor.
  • Öğrencilerin yaşadığı sosyal ve psikolojik sorunlara tanık olması, eğitimi yönetenlerin bu sorunlara pedagojik değil siyasi kaygılarla çare araması, ideolojik, dini ve kültürel gerilimleri öğretmenin başına yıkma anlayışı öğretmenlik meslek statüsünü erozyona uğratıyor.
  • Eğitimi yönetenlerin; her öğrencinin bireysel ihtiyaçlarından bihaber olması, sanki bütün çocuklar aynıymış gibi, birinin sorununu çözünce hepsinin sorunu çözülmüş gibi davranması öğretmeni ciddi anlamda zorda bırakıyor.
  • Öğretmenlerin karar alma süreçlerinden dışlanması, öğretmenlik mesleğinin değer görmediği duygusunu güçlendiriyor.

Eğitimdeki en önemli unsurlardan birisinin öğretmen olduğu unutulmamalıdır. Öğretmenlik meslek statüsünü güçlendirmek daha nitelikli bir eğitim sistemi için olmazsa olmazdır.

Eğitimin kalitesini artırmak, nitelikli birey, nitelikli toplum yaratmak istiyorsak:

Öğretmenlerin toplumsal değişim yaratma gücüne inanmalıyız. Öğretmenliği bir meslek alanından ötesi olduğunu anlamalı, daha farklı, daha fazlası olarak düşünmeliyiz.


Anlayana Gülmece

Kaç Para

Bütün imkansızlıklara rağmen KKTC’de de uzay merkezi kurulur. Mars'a insan gönderilecektir. Ancak, sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecektir. Bu yüzden yüksek para karşılığında Mars’a gidebilecek adaylar aranır. Meslekleri öğretmen, doktor ve politikacı olan 3 kişi başvurur. Dönüşün pek mümkün olmadığı bu zor görev için tüm adaylara kaç para istedikleri sorulur:

Öğretmen: "1 Milyon Dolar; Yarısını aileme, yarısını da eğitim sistemine bağışlayacağım” der.

Doktor: "2 Milyon Dolar; Bir milyonunu aileme, bir milyonunu da sağlık sistemine bağışlayacağım” der.

Politikacı: "3 Milyon Dolar; 1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, 1 milyonunu da öğretmene verir Mars’a yollarız”


Okumuş muydunuz?

“Öğretmenlik, insan ruhuna dokunabilen nadir mesleklerden biridir.”

Frank McCourt