Bir “kayıp” için daha DNA…

Sevgül Uludağ

 

1963 “kaybı” Gagullu Ellinas için yakın akrabası Chris Zahariu’yu Genetik Enstitüsü’ne götürerek DNA örneği vermesine yardımcı olduk…

 

Öyküsüne bu sayfalarda geniş yer verdiğimiz, Lefkoşa’da Bandabuliya’nın yan kapısı yanında Uray Sokak’taki evinde eşi Yanni’yle birlikte öldürülerek “kayıp” edilen Gagullu Ellinas için yakın akrabası Chris Zahariu’yu geçtiğimiz Perşembe günü Kıbrıs Genetik Enstitüsü’ne götürerek DNA örneği vermesine yardımcı olduk. Bugüne kadar 1963 “kaybı” Gagullu Ellinas için herhangi bir akrabası DNA örneği vermemişti. İngiltere’de yaşamını sürdüren Chris Zahariu DNA örneği vererek, Gagullu Ellinas’tan geride kalanların bulunması halinde eşleşme sağlanabilmesi için veritabanına onunla eşleşebilecek DNA örneğinin girmesini sağlamak için adım atmış oldu.

Bundan önce de Gagullu’nun “kayıp” eşi Yannis Ellinas için, yakın akrabası Takis Hacıdimitriu’yu Genetik Enstitüsü’ne götürmüştük ve DNA örneği vermesine yardımcı olmuştuk.

Yanni ve Gagullu Ellinas’ın Tekke Bahçesi’nde gömülü oldukları yönündeki tanıklıklara bu sayfalarda geçmişte geniş yer vermiştik… Tekke Bahçesi’nde ve dışında yapılan kazılarda onlardan geride kalanlara ulaşılmışsa eğer, böylece en azından 63 “kaybı” bu iki insan laboratuar köşelerinde kalmayacak ve eşleşme olması halinde onlardan geride kalanlar ailelerine ulaşabilecek.

Bu konuda bize yardımcı olan Genetik Enstitüsü yetkililerine de, Gagullu’nun yakın akrabası Chris Zahariu’ya da çok teşekkür ediyoruz…


BASINDAN GÜNCEL…

 

“Nazik Armenakyan, Ermeni bir haber ve portre fotoğrafçısı. Sanatçı, kurucusu olduğu kadın fotoğrafçılar kolektifinin bastığı “Survivor” (Hayatta Kalanlar) adlı kitapta soykırımdan kurtulan 45 Ermeni’yi fotoğraflamış…”

“Nazik Armenakyan’ın fotoğraflarıyla 1915’ten bugüne bir köprü…”

Nazik Armenakyan, Ermeni bir haber ve portre fotoğrafçısı. Sanatçı, kurucusu olduğu kadın fotoğrafçılar kolektifi 4plus’ın bastığı “Survivor” (Hayatta Kalanlar) adlı kitapta soykırımdan kurtulan 45 Ermeni’yi fotoğraflamış.

Nazik Armenakyan son on yılı ölüme karşı yarışmakla geçirdi, Ermenistan’ı karış karış gezerek Ermeni Soykırımı’ndan kurtulanları aradı.

Armenakyan onları fotoğraflamak ve geçtiğimiz yüz yılda yaşananlara dair kalıcı bir belge oluşturmak istiyordu.

Projenin sonunda soykırımdan kurtulan 45 insan bulsa da gittiği çoğu köye ölüm kendisinden önce gitmişti.

Bir eve ulaştığında kapıya henüz gelen cenaze arabasını gördü ve gözyaşlarına hakim olamadı.

“Tanıklar ölür, kalıcı belgeler gerekiyordu”

Ayrılmak için geri döndüm ama sonra durdum. Ölürken bile onu çekmem gerektiğini düşündüm. 100 yıl bile yaşasalar, bu tanıkların kalıcı olmadığını göstermek için. Fotoğraf gibi daha kalıcı belgeler gerekiyor.

Ermeniler, yas günü olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun soykırımı başlattığı gün olan 24 Nisan 1915’i kabul ediyor. Kaynaklara göre soykırım 1917’ye dek sürdü.

Ermeni nüfusu 1922 tarihinde, iki milyonun üstünden 400.000’lere kadar indi.

Birçok tarihçi, 1.5 milyon insanın öldüğü bu olaylar silsilesini soykırım olarak tanımlıyor.

Toplu mezarlar, ölüm yürüyüşleri, insanların çoğunun daha yoldayken ölümle yüzleştiği toplama kampları…

Türkiye hükümeti bu iddiaların çoğunu ve “soykırım” terimini kabul etmiyor.

Armenakyan soykırımdan kurtulanların bazılarıyla 1922’den sonra Sovyet kontrolüne giren Doğu Ermenistan’a giderken karşılaştı.

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti 1991’de kurulmuştu. Armenakyan, hala Sovyet kontrolü altındayken doğduğu Ermenistan’da büyüdü. Okulda sadece soykırımın ana unsurlarının öğretildiğini, hükümetin Ermeni kimliğinin öne çıkarılmasıyla ilgili çekinceleri olduğunu iddia ediyor.

“Birçoğu o dönemde çocuk olan tanıkların neredeyse hepsi 70 yıldır sessiz”

Fotoğrafladığı insanların çoğu -90’larında ya da 100’lerindeler- vahşetten kaçtıklarında çocuktu. Savaş sonrasında da Stalin yönetimi ve 2. Dünya Savaşı yüzünden güçlük çektiler Armenakyan’a göre. Nerdeyse 70 yıldır soykırım hakkında çok azı konuştu.

“Sovyet çatısı altında bunu konuşamazlardı” diyor Armenakyan. “Stalin zamanında Sibirya’ya gönderilirlerdi.”

Yerevan’da Dünya Basın Fotoğrafları çalışmalarına katıldığı esnada bu projeye başladı. 2005’te basit bir portre ödevi için 100 yaşının üstünde bir soykırımdan kurtulan kadını tercih etti. Kadın duyamıyordu ve göremiyordu “ölüm ve yaşamın arasındaydı”.

Bu deneyim onu daha fazla soykırımdan kurtulan insanı çekmek için kışkırttı. Her çekeceği insanla günler geçirdi, onları tanıdı, günlük ev işlerinde yardım etti, güvenlerini kazandı.

Armenakyan Ermeni Yayınları’nda haber fotoğrafçısı olan ilk kadınlardan biri ve 2011’den beri Magnum İnsan Hakları Örgütü’yle çalışıyor. Aynı zamanda Ermeni kadın fotoğrafçılar kolektifi olan 4plus’ın kurucularından biri.

“Geçmişle gelecek arasında bağ kurmak ve bunu insanlarla paylaşmak istedim”

4plus, Armenakyan’ın çektiği fotoğraflardan oluşan “Survivor” (Hayatta Kalanlar) adlı bir kitap bastı. Fotoğrafçı, kendi gözleriyle soykırıma tanıklık etmiş az sayıda insanla konuşabildiği için kendisini şanslı görüyor.

“Bu insanlar bana çocukluklarıyla ilgili çok zor ve kişisel anılar anlattı. Geçmişle gelecek araşındaki bu köprüyü kurmak ve bunu insanlarla paylaşmakla ilgili sorumluluk hissediyorum.” Diyor…

TİGRANUHİ ASATRYAN

1910'da Kars Kağızman'da doğan Tigranuhi Asatryan. Fotoğraf 2010'da çekilmiş. "Kağızman'dan iki kez göç etmek zorunda bırakıldık. İlkini çok hatırlamıyorum. Ama 1918'deki ikincisi dün gibi gözlerimin önünde. Cehennem gibi bir gün, ölü çocuklar... Leninakan'a varana kadar vahşete tanık olduk. Akrabalarımızı kaybettik -teyzem ve üç oğlu da dahil- Amcama hapiste işkence edip öldürdüler. Her yerde farklı şekillerde acı çeken Ermeniler vardı. Ben zengin bir ailenin çocuğuydum. Ama soykırım esnasında bunun hiçbir önemi yoktu. Kimseyi ayırmadan her şeyi yaptılar. İnfazlar, tecavüz..."

YELENA ABRAHAMYAN

1912’de Kars’ta doğmuş. Fotoğraf tarihi 2008. “Gözlerimle gördüm. Bir kadın çocuğunda bebeğiyle nehire atladı. Nehir kabarmıştı, köprü yapılabildiğine göre çok geniş değildi ama derindi. Her türlü şeyi taşıyordu cesetler, giysiler, beşik… Ve orada köprünün üstünde oturmuş bunlara tanıklık ediyordum. Garip olan insanların heykel gibi olmasıydı. Kimse ağlamıyordu, etrafta hiç ses yoktu. İlk çığlık 10 yaşındaki bir erkek çocuğunun annesinden geldi. Ondan sonra, bilmiyorum belki ben sağır olmuştum, hiçbir şey duyamadım. Hiç ses yoktu, ne bir ağlama ne bir çığlık. Gördüğüm herkes kaçmak için aşağı doğru koşuyordu.”

VARSENİK LAGİSYAN

1908’de Halep Yoğunolluk Köyü’nde doğan Varsenik Lagisyan. Fotoğraf 2008 senesinden. “Ya öldürecektik ya da öldürülecektik. Türkler köyümüze girdiğinde bunu anladık. Evlerimizi terk etmemiz gerektiğini söylediler. Yaşlılar, kendi aralarında bir toplantı alıp Musa Dağı’na gitmemize karar verdiler. İyi hatırlıyorum, bir Fransız gemisi gelip bizi aldı ve Mısır’a götürdü.”

MARİ VARDANYAN

1907’de Malatya’da doğan Mari Vardanyan. “Çok büyük bir evimiz vardı. Evdeki fazla odaları kiralıyorduk. Sonra soykırım başladı. Büyükannem babamı hapse atmasınlar diye evi satıp parasını Osmanlı’ya verdi. Eğer bir Ermeni’yi evlerinde sakladıkları ortaya çıkarsa kendi evlerinde asılacaklarına dair bir ferman varken biz bazı Türklerin evinde saklandık. İyi Türkler de vardı.”

 

 

Kaynak: The New York Times
Çeviri-Derleme: Ezgi Gül

https://gazetekarinca.com/2017/03/nazik-armenakyanin-fotograflariyla-1915ten-bugune-bir-kopru/
(GAZETE KARINCA - 24 Mart 2017)