Bir “karşıtlık” çıkmazı

Cenk Mutluyakalı

 

İkisi de aynı siyaset okulundan çıkmıştı.
Uzaktan baktığınız zaman gelenekleri, kuşakları, öğretileri aynıydı.
O nedenle geçtiğimiz hafta birbirine tümüyle karşıt iki makale dikkatimi çekti.
“Şu anda Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye düşmanlığından fazla Kıbrıs Türk düşmanlığı vardır” diyordu Kutlay Erk… Oysa Hasan Erçakıca başka telden çalıyordu: “Türkiye karşıtlığı KKTC’nin en büyük sorunudur.”

*  *  *

Her isim de önemli siyasi görevlerde bulundu.
Biri bakanlık diğeri müsteşarlık yaptı, biri özel sözcü diğeri özel temsilci oldu.
Aynı yolu yürümüşlerdi.
Farklı yere vardılar.

*  *  *

Düşmanlık çirkin bir kelime, sevmiyorum.
Adadaki tartışmalarda kimi zaman “düşmanlık” kimi zaman “ırkçılık” suçlaması yapılıyor.
Katılmıyorum.
Belki “öfke” vardır işin içinde…
Belki kendini “savunma” güdüsü…
Memlekete samimiyetle bakınca bunu anlıyorum.

*  *  *

“Türkiye, Kıbrıs adasındaki çıkarlarını, kendi başına, uluslararası hukuk ile elde edemez, mümkünü yoktur” diyor Kutlay Erk.
Bunun için “olmazsa olmaz” Kıbrıslı Türklerdir!
Sanırım bu iddiaya itirazı olan yoktur.
Kendimiz dahi farkında değil ancak özne bizleriz, Kıbrıslılar…
Belki…
Türkiye’nin Kıbrıs’a “nüfus hareketi” sebebi de budur.

*  *  *

Ciddi bir çağrı yapıyor Kutlay Erk, Kıbrıslı Türk siyasi elitlerine:
“Kıbrıslı Türklerin kalenderliğinin de, kadirşinaslığının da bir sınırı olmalıdır. Omurgalı siyaset bu sınırı konuşan siyasettir.”
Bir tanımı özellikle not ettim: “Anavatan Türkiye sektörü!”
Öyle ya…
Nicesi, senelerdir, buradan kazanıyor hayatını ve kazanmaya devam ediyor.
Ve yine senelerdir, “Rumcular” ya da “Rum’a hizmet edenler” denilerek dik alası yapılıyor aslında, ırkçılığın, nefret söyleminin, ötekileştirmenin, düşmanlığın…

*  *  *

Erçakıca’nın görüşlerini “es” geçmeyelim elbette:
“Türkiye karşıtlığı devam ettiği sürece, Kıbrıs sorununa Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını koruyacak bir çözüm bulmak mümkün olamayacak. Bu karşıtlık güçlendikçe, iç siyasette oynadığı rol de giderek belirleyici olacak; paylaşım kavgası azgınlaşacak…”

*  *  *

Bana enteresan geliyor.
Kıbrıs’ı ya da buradaki toplumu değil de Türkiye’yi özne yapmak.
Türkiye, Kıbrıs’ı yutuyor ve böylece kabarıyor, kanımca öfke…

*  *  *

Sahi, senelerdir “Türkiye-Kıbrıs ilişkileri”ni konuşuyoruz da…
Bu yönde yapılmış kapsamlı bir sosyal çalışma, kamuoyu araştırması, dört dörtlük bir rapor hatırlayanınız var mı?
Sanırım yok…
Yürüyoruz yine de…
Hangi yoldan gidersek gidelim, bir yere varmadan yürüyoruz.
Kendimizden uzaklaşarak.