Bir Hayalin Tezahürü

Serkan Soyalan

Bir kenti yalnızca sokaklarından, taşından toprağından değil; hayal gücünden okumayı hiç denediniz mi?
Bir kentin, rakamların kadim dili, geometrinin görünmez enerjisi ve insanlığın Tanrı’ya ulaşma arzusunun yeryüzüne çizilmiş hali olabileceğini?

Luna Tülay Okan, Lefkoşa’ya tam olarak böyle bakıyor.
Bir harita değil; tezahür etmiş bir inançla.

***

Tülay Okan’ı yalnızca “bir sanat eğitmeni” olarak tanımlamak, hem onu hem de temsil ettiği dönüşümü eksik anlatır.
O, öğretmen yetiştiren bir kurumdan değil, sanat psikolojisi, sanat felsefesi ve sanat tarihi üçgeninin tam merkezinde yer alan bir Güzel Sanatlar Fakültesi’nin içinden geliyor.

Yüksek lisans tezinde bir saman nesnesinin; dört çağda, dört akımda, dört farklı ressam tarafından nasıl yeniden anlam kazandığını çözümlerken, aslında kendi sanatının da yönünü belirledi:

Gerçeklik değişiyor. O halde anlam da değişir.”

İşte bu yüzden o, resme yalnızca bakan değil; resmi okuyan biri.
Bir formun ardındaki psikolojiyi, bir rengin içindeki tarihi, bir kompozisyonun taşıdığı felsefi titreşimi görebilen biri.

***

2003’ten 2020’ye uzanan sekiz kişisel sergi açtı Luna Tülay Okan…
Her biri onun sanat yolculuğunda yeni bir kapının açılışı:

Öz-ne

Uç-ma

Gelincik Tekerrürleri

Aidiyet

Şu An / Göğe Bak-ma Durağında

Kelebek Etkisi

Bahar İmgeleri

Göklerden Köklere: Seyir Defterim

***

Her sergiyle birlikte benlik, yer, göğe bakış, kökler, aidiyet kavramları iç içe geçmiş; sanatın ruhla kurduğu bağ giderek güçlenmiş.

Bu süre boyunca Tarsus Amerikan Koleji’nden İngiliz School of Kyrenia’ya uzanan bir eğitimcilik yolculuğu…
Yüzlerce öğrencinin sanatla ilk güçlü temasına rehberlik eden bir dokunuş.

Ama onun dönüşümündeki en büyük kırılma noktası, “Ata toprakları” olarak vurguladığı Lefkoşa’ya dönüşü…

***

Bir kentin ruhunu okumak, çoğu kez onu yeniden görmekle başlar.
Ama Tülay Okan, Lefkoşa’ya bakarken sadece bakmıyor:

O, duyuyor…
Geometriyi duyuyor.
Sayıların çağını duyuyor.
Bir ütopyanın zamanı aştığını duyuyor.

***

Rönesans’ın “erdemli adamı” Antonio di Pietro Averlino’nun (nam-ı diğer Flarete’nin) tahayyül ettiği Sforzinda ideali, Lefkoşa’nın yıldız planında yeniden hayat buluyor.

O plan ki, mandalanın ilahi düzeni ile Pisagor’un sayı mistisizmini şehir ölçeğine taşır.

Sekiz kuvvet oku ile tasarlanmış hayal…
Dokuz burçlu ilk uygulama…
Ve sonunda:
11 burçlu Lefkoşa.

***

Numerolojide “11”:
Önderlik eden, yol gösteren, kadim sırların bekçisi bir mertebe.”

Tıpkı bugün Lefkoşa’nın adanın kalbi olması gibi:
“Bir bölünmüşlüğün değil; iki gerçekliği bir arada taşıyan bir şehrin kaderi.”

***

İşte Okan’ın büyük heyecanı:
Bu kentin tezahürünü anlatmak.

“Üstat Kent Lefkoşa” yalnızca mimari okumaların değil, mistik bir yolculuğun kitabı artık.

Carl Jung’un mandala üzerine düşüncelerinden, Pisagor’un sayıların müziğine dair bilgilerine, geometrinin ruhsal hizalanışta oynadığı rolü kent planlarıyla buluşturuyor.

Ve tüm bunları yaparken, insanı kendi köklerine çağırıyor:

“Bir hayvanın, bir ağacın yaşam hakkına duyduğun saygı, bu kentin kalbinde yankı bulur.”

***

Tülay Okan, kitabının merkezine bir vefa bırakmayı da ihmal etmiyor: Cumhuriyetin sunduğu eğitim hakkı ona yalnızca bir meslek değil, bir dünyayı okuyabilme yetkisi verdi.

Bu kitap, bir sanatçının içten teşekkürüdür: Atatürk’e ve düşüncesiyle ülkesine ışık olmuş herkese.

***

Bir kentin kalbine bırakılan bu kitap sessizce şunu fısıldar:

“Ben buradayım.
Hayal gerçekleşti.
Sır artık okunabilir.”

***

Bir şehir, ona bakmasını bilen için asla yalnızca bir şehir değildir.

Lefkoşa:
Bir mandala…
Bir dua…
Bir tezahür…
Ve nihayet, bir sanatçının içsel yolculuğunun mekânı…

Şimdi bize düşen tek şey, bu hayalin içinden geçmek…

Ve şehrin kalbinden yükselen o çağrıyı duymak:

“Üstat Kent’e hoş geldiniz.”

***

“Flarete’nin Tezahürü-Üstat Kent Lefkoşa” 11 Kasım’da protokol lansmanının ardından, 22 Kasım’da 15:00’te Işık Kitabevi’nde ve 29 Kasım’da saat 15:00’te Rüstem Kitabevi’nde okuyucularına tanıtılacak ve imza günü gerçekleşecek.