Bir Hayalimiz Var

Derya Beyatlı

Martin Luther King’in meşhur ‘Bir Hayalim Var’ konuşmasını yaptığı yerde durup Başkentini izliyor, Amerikan tarihini kavramaya çalışıyorum. Dr. King’in ayaklarımın altındaki meydanda toplanmış 250,000 kişiye ‘Dört küçük çocuğumun birgün derilerinin rengi yerine karakterleri ile yargılanacakları bir ülkede yaşayacağını hayal ediyorum’ derken neler hissettiğini merak ediyorum. Hayaline ne kadar güçlü inandığını, bu hayali gerçek yapmak için neler verdiğini, nelerden vazgeçtiğini.

Arkamda Abraham Lincoln anıtı tüm ihtişamı ile duruyor. Lincoln’un köleliği kaldırmak yolunda attığı adımları dinlerken, hayatı boyunca toplam bir yıl okula gitmiş bu adamın 1800’lü yıllarda ‘Herkesin (her erkek) eşit yaratıldığını, Dünya üzerindeki tüm halkların yönetiminin halk tarafından, halk için yapılması gerektiğini’ söylerken nasıl bir vizyona sahip olduğunu, ne tür riskler aldığını bilmek istiyorum. Bir de bu söz konusu halkların neden sadece erkeklerden oluştuğunu elbette!

Zenci erkeklerin beyaz kadınlardan daha önce seçme, seçilme hakkına sahip olduğunun vurgulanmasını ise demokrasi değil ancak talihsizlik olarak nitelendirebilirim. Zenci kadın mı? Adı bile geçmiyor.

Yaklaşık aynı saatlerde İngiliz Parlamentosu Suriye’ye hava saldırısının başlatılmasını tartışıyor, Rusya ile Türkiye arasındaki kriz tırmanıyor, Suriye’den kaçan binlerce çocuk, mülteci kamplarında, yol kenarlarında, ağaç kuytularında soğuktan korunmaya çalışıyor. Savaşta kaybettikleri yakınlarını gördükleri rüyalarından ağlayarak uyanıyor mülteci çocuklar, canavar korkusundan değil.

Martin Luther King’in yazılı başka bir konuşması olduğunu, aşırı sıcaktan bunalan halkın ilgisini çekemeyince resmi konuşmasını bırakıp yüreğine ses verdiğini öğreniyorum tur rehberimizden. Yarım asır önce kendi çocukları için kurduğu hayali tüm Dünya çocuklarını içine alacak şekilde cinsiyet, milliyet, sınıf, inanç, cinsel yönelim ayrımı yapmadan eşitlik şeklinde genişletseydi eğer, bugün Üçüncü Dünya Savaşı tartışmaları yapar mıydık acaba diye meraklanıyorum bu kez. İsyanımı nereye saklayacağımı bilmiyorum. Bilmediğim başka bir şey ise bu duyguya önümüzdeki günler boyunca sıklıkla kapılacağım.

Şehir turumuz Beyaz Saray ile devam ediyor. Amerikan Başkanı Barack Obama’nın evi ve ofisi olarak kullandığı binayı oldukça küçük ve mütevazi buluyorum. Ne de olsa 3 ay boyunca hergün Ankara’nın Ak Saray’ının önünden geçmişim ben, ihtişama alışmış bünyem.

Beyaz Saray’ın karşı kaldırımında 1981’den beri 7 gün 24 saat barış nöbeti tutuluyor, ‘Savaş çözüm değil, tüm dünya için barış istiyoruz’ eylemcilerini Başkan Sarayı’na çağırıp dinliyormuş. Saygı duyuyorum, umutlanıyorum. Bu duygu da sonraki günlerde kapımı çalıyor sürekli.

Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak katıldığım IVLP: Uluslararası Ziyaretçiler Liderlik Programı çerçevesinde 73 ülkeyi temsil eden Bürokratlar, Diplomatlar, Sivil Toplum Liderleri, Politikacılar, Akademisyenler ile Washington DC’de bir araya geliyorum.

Açılış konuşması, geçtiğimiz 75 yıl içerisinde programımıza katılan 350 kusur Dünya Lideri var şeklinde başlıyor. Katılımcıların özgeçmişlerini incelediğim zaman bu bilgi beni hiç şaşırtmıyor. Hemen yanımda oturan Makedon Delege ‘Son seçimlerde Cumhurbaşkanı adayıydım, kazanamadım’ diye fısıldıyor kulağıma, bir dahaki sefere diyorum, gülümsüyorum.   

Gün boyu toplantılarda Dünya’daki Barış ve Güvenlik konularını konuşuyoruz. Sürekli değişen siyasi gündem içerisinde ülkelerimizin önemini, bölgedeki gelişmeleri tartışıyor, birbirine uzak topraklarda hep aynı şekilde vuku bulan şiddet olayları karşısında dehşete kapılıyoruz. Tolerans ve hoşgörü artırmak yönünde uygulanan başarılı örnekler ise yüzümüzü güldürüyor, karşılıklı paylaşıyor, kendi gerçeğimize en yakın olanları not alıyoruz.

Sürekli altını çizdiğimiz nokta: Kadının yaşamın her alanına olduğu gibi siyasete, yönetime eşit katılımının demokrasi için olmazsa olmaz olduğu. 

Daha güzel bir dünya hayali kuran rengarenk bir topluluğuz. Beş kıtanın geleceğini biz temsil ediyoruz ve birbirimizi tanıdıkça umutlanıyoruz. Bu hayalimizi gerçek yapacak becerimiz var, biliyoruz.    


5 Aralık 2015
Washington DC