Bir fotoğrafın çağrıştırdığı hatıralar…

Sevgül Uludağ

KIBRISLIRUM OKURLARIMIZDAN…

 

Bir Kıbrıslırum okurumuz, üç yıl önce, 2015 yılında bu sayfalarda ve ayrıca POLITIS gazetesinde ve bloğumuzda Türkçe, Rumca ve İngilizce olarak yayımlanan Hale Erel’in savaş esnasında çocukluk anılarını içeren bir öyküsünden hareketle bize bir fotoğraf gönderdi…

Kıbrıslırum okurumuz Maro Fanti Karayorgi, bize gönderdiği mesajda şöyle yazdı:

“Sevgili Sevgül, birkaç yıl önce POLİTİS gazetesinde küçük bir Kıbrıslıtürk kızının fotoğrafını yayınlamıştın. Sana bugün gönderdiğim fotoğrafın benzeri bir fotoğrafı. Bu küçük kız ailesiyle sanırım Hrisaliniotissa’da (Tahtagala) yaşamaktaydı…

Benim nenem de orada yaşıyordu ve Kıbrıslıtürk arkadaşları olduğunu biliyorum – eminim ki sana fotoğrafını gönderdiğim elbiseciğin motifleri, senin yayınladığın o resimdeki küçük kızın giydiği elbiseciğin motifleriyle tamamen aynıdır… Belki de nenem bu motifleri, o küçük kızın annesinden veya nenesinden almıştır… O günden beridir sana göndermek üzere benim bu küçüklük fotoğrafımı arıyordum ve şimdi buldum ve sana gönderiyorum…

Nenemin adı Eleni idi ve İngiltere’ye yerleşmeye gitti ondan sonra – en iyi arkadaşlarından birisi bir Kıbrıslıtürk kadındı ve ne tesadüftür ki, aynı bloktaki evlere düştüler – bu yüzden her sabah kahvelerini birlikte içmeyi başarmışlardı… O, en iyi arkadaşıydı nenemin…”


Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Gülden Plümer Küçük:

“Biz adli tıp raporu veriyorduk zaten…”

Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiseri Fotis Fotiu’nun, bundan böyle komiserliğin “kayıp” ailelerine, DNA süreci ardından kimliklendirme yapıldıktan sonra adli tıp raporu vereceklerini ve bu yönde Yunanistan’dan bir üniversiteyle anlaşma imzalamış olduklarını açıklaması ardından, Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üyesi Gülden Plümer Küçük de konuya açıklık getirerek, “Biz adli tıp raporu veriyorduk zaten” dedi.

TAK’ın haberine göre TAK Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Gülden Plümer Küçük, “Rum tarafının kayıp yakınlarına adli tıp raporu vermeye başladığına ilişkin soruyu yanıtında, kayıpları ölü kabul eden Türk tarafının başından beri adli tıp raporu verdiğine işaret etti. Rumların ise kayıpları yaşıyormuş varsaydığını ve bu uygulamanın değişmediğini kaydeden Küçük, adli tıp raporunun da kalıntıları ailelerine teslim edilenlere verildiğini belirtti.”

Gülden Plümer Küçük, TAK’a demecinde ayrıca kazılarla ilgili de bilgi verdi.

Bu konuda TAK Haberinde şöyle denildi:

“Kayıp Şahıslar Komitesi Kıbrıslıtürk üyesi Gülden Plümer Küçük, kayıp arama çalışmaları çerçevesinde dün Girne’de yeni kazılara başlanacağını belirtti.  Küçük, yaz nedeniyle verilen aranın sona ermesiyle başlayan Lefkoşa Strovolos’taki kazıların ise devam ettiğini kaydetti. İki “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün arandığı kazılarda bugüne kadar 3 kuyunun kazıldığını ve dördüncü kuyuya geçilmek üzere olunduğunu belirten Plümer, henüz bir bulguya rastlanmadığını söyledi.

TAK muhabirinin kayıp arama çalışmalarıyla ilgili sorularını yanıtlayan Küçük, Girne’de dün başlaması beklenen kazılarda bir “kayıp” Kıbrıslırum’un aranacağını kaydetti.

Zümrütköy’de (Kadakopya) bir “kayıp” Kıbrıslırum’un arandığı kazıların, herhangi bir bulguya rastlanmadığı için dün sona ermesinin beklendiğini söyleyen Küçük, Çatoz’da (Serdarlı) “kayıp” edilmiş olan 15 Kıbrıslırum’un arandığı kazıların ise devam ettiğini ancak bugüne kadar bir şey bulunamadığını belirtti.

Küçük, Arçoz (Yiğitler) ve  Dikomo askeri bölgesindeki (Dikmen) kazıların da sürdüğünü söyledi.”

STADYUM YAKININDA KAZI…

Bu arada TAK Ajansı’nın Rumca haber bülteninde de kazılara ilişkin haberler yer aldı… Girne’de stadyum yakınında bir kazı başlamasının beklendiğini yazan Haravgi gazetesi Çatoz’da 1974 yılında “kayıp” edilen ve bir kuyu içerisinde olduğuna dair bilgilerin bulunduğu 10-15 Kıbrıslırum’un arandığını belirtti. Gazete Girne’deki kazı yerinin ise, “G.S Praksandros” stadı (20 Temmuz Stadı) yakınlarında bulunduğunu belirterek, kazı yerinin, Kıbrıslıtürkler tarafından gösterildiğini yazdı.

Bölgede geçmişte kablo döşenmesi sırasında yapılan çalışmalarda kemik kalıntılarına rastlandığını aktaran gazete, olası kazı yerinin, kaldırımın altında bulunduğunu yazdı.

2018 yılında askeri bölgelerde yapılan kazılarda, “Voni”de  (Gökhan) 5 kayba ait olduğu düşünülen kalıntıların saptandığını belirten gazete, “Dikomo” (Dikmen), “Asomatos” (Özhan) ve “Kira”da (Mevlevi) yapılan kazılarda ise bir sonuç elde edilmediğini belirtti.

Habere göre, bugüne kadar kayıp olan 805 Kıbrıslı Rum ve 241 Kıbrıslı Türk’ün kimlik tespitleri yapıldı.

(TAK Ajansı Rumca ve Türkçe Haber Bültenleri’nden – 27.9.2018)


“Yunanistan’dan beş “kayıp” ailesi, yakınlarının kalıntılarını teslim almayı reddediyor…”

TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’ne göre Fileleftheros gazetesi Yunanistan’dan 5 ailenin, “kayıp” evlatlarının kemik kalıntılarını teslim almayı reddettiğini yazdı.

Kemik kalıntılarının, Lefkoşa Rum kesiminde Engomi’de Rum Yönetimi’ne ait laboratuarda bulunduğunu aktaran gazete, söz konusu laboratuarın, Kayıp Şahıslar Komitesi Antropoloji Laboratuarıyla bir bağlantısının bulunmadığını kaydetti.

Gazete, haberin devamında, Kıbrıslırum Meclisi’ndeki “Göçmenler ve Kayıplar Komitesi” toplantısında Kayıp Şahıslar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Nestoras Nestoros’un verdiği bilgilere yer verdi.

Habere göre, Nestoros, Engomi’deki laboratuarda, içerisinde kemik kalıntılarının olduğu 50-60 kutunun bulunduğunu belirterek, bu kalıntıların bazılarının, Yunan “kayıplar”a ait olduğuna inanıldığından ve bu yönde kimlik tespitinin yapılması gerektiğinden bahsetti.

Nestoros’un, Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü’nün elindeki verilere ulaşmak istemesinin sebeplerinden birinin de bu olduğunu kaydeden gazete, enstitüsünün, başvuru Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla yapılmış olmasına rağmen bunu reddettiğini belirtti.

Gazete, ilgili mektubun geçen Şubat ayında gönderildiğini ve kişisel temasların da olduğunu ancak hiçbir sonuç alınamadığını aktardı.

Habere göre, “kayıp” yakınları, “enstitünün genetik ve diğer malzemeleri vermemesinin, hatalı kimlik tespitlerinin 14’ten fazla olduğunun saptanması korkusundan kaynaklandığını” savunuyor.

Üzerinde şüphelerin olduğu 324 kimlik tespitinden 246’sının teyit edildiğini, yani bir sorunun olmadığını; 78’inin ise hala incelenmekte olduğunu kaydeden gazete, enstitünün destekleyicilerinin hatalı kimlik tespitlerinin Yunan askerlerine ait olup, 1979 ve 1981 kazılarından sonra bozulmaması için ilaçlanan kemik kalıntılarıyla ilgili olduğunu belirttiğini aktardı.

Haberde, geçmişte Yunan ailelere yanlış kemik kalıntılarının verildiği ve bu kalıntıların geri istendiğini aktaran gazete, ailelerden bazılarının bunları geri verdiğini, bazılarınsa bunu yapmayı reddettiğini anımsattı.

Gazete, bazı ailelerin, kendilerine verilen kemik kalıntılarını, kendi çocuklarına ait olmayabileceği şüphesiyle teslim almayı reddettiğini kaydetti.

(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 27.9.2018)