Bir fakirin ekonomi yorumu

Serhat İncirli

E yok sen utanmayı attın Tatar!
Bu kadarı da olmaz be gavollem!
Hade anladık, yağ çekecen, yalakalık edecen diye konuşmalar yapacan, bir gazete de “Türkiye’nin destekleriyle KKTC çok iyi yönetildi” diye yazacak...
Ama “Türkiye hastanelerimizi yaptı, Güzelyurt ve Girne hastaneleri inşaatı devam ediyor, Lefkoşa’ya 500 yataklı hastane yapılıyor” diye ifade kullanmışsan, bu utanmazlıktır!

-*-*-

Tufan Erhürman kesinlikle haklıdır; bu memleket yönetilmiyor!
Ve Ersin Tatar kesinlikle uyduruyor!

-*-*-

Güzelyurt Hastane inşaatı yıllardır durmuş haldedir...
Binanın karkası dökülüyor!
Girne Hastanesi inşaatına ise para dayanmıyor!
Lefkoşa’ya 500 yataklı hastane sözü de yıllardır her sene tekrar ediliyor!

-*-*-

Kaldı ki; Türkiye’deki çöken ekonomi ve Türk Lirası’nın rezalet durumu nedeniyle Kıbrıslı Türkler yoksulluğa mahkum durumdadır...

-*-*-

Türkiye’de enflasyonun en çarpıcı sebepleri, demokrasi, adalet ve insan hakları ile ilgili “negatif” etkilerdir...
Bunları dile getirmenin “suç” ve “vatana ihanet” anlamına getirildiği bir düzenle karşı karşıyayız...

-*-*-

Türk Lirası sürekli değer kaybediyor...
Yıllık enflasyon, üçlü rakamlarda...
Bu ortamda, “yeniden cumhurbaşkanlığı adaylığımı garantiye alayım” basitliğiyle yapılan açıklamalar, Cambridge Üniversitesi “iktisat” mezunu bir “kişi” için, üniversite adına da utançtır!
Eğer bu üniversitenin bütün ekonomistleri Tatar gibiyse, kapatın gitsin vallahi!

-*-*-

Kimse gerçekleri söyleyemiyor...
Çünkü, Türkiye’de kurulan ve uzantıları buraya çoktan yerleşen sistem, “korku” üzerine kuruldu...

-*-*-

Enflasyon yüksekliği açısından Dünya’nın en kötü durumdaki 10 ülkesinden biri Türkiye’dir... 

-*-*-

Gerçekler çok acıdır...
Örneğin, Türkiye'de “dolar kuru” hızla artıyor... 
Ve dolar kuru arttığı için enflasyonun düşmesi hayal bile olamıyor...
Bu enflasyon kısa sürede düşmeyecek...

-*-*-

Yüksek enflasyon nedir?
Yüksek enflasyon; en basit ifadeyle alım gücünün düşmesidir...
Enflasyon ortamı dediğimiz şu andaki “piyasa koşulları”nın kısa sürede bitmesini beklemek veya bu konuda düşünceye kapılmak, ekonomi bilimini inkar etmektir...

-*-*-

Efendim, ekonomist misin?
Hayır; fakirim! 

-*-*-

Gayet açıktır ki, alım gücünüz düşüyor, yoksullaşıyoruz...  
Ve ne acıdır; siyasi, askeri, dini, tarikati açılardan yaşadığımız bağlılığın çok öncesinde, maliye ve para politikaları açısından Türkiye’ye bağlılık; KKTC adı verilen sahteliği çok daha acı bir şekilde vurabiliyor... 

-*-*-

KKTC’de hükümet, bu konuya müdahale edemiyor hatta sağlıklı ve gerçekçi bir açıklama dahi yapamıyor!
Ekonomist Cumhurbaşkanı, “Türkiye bizi çok iyi yönetti” diyor, yağ çekiyor, yalakalık yapıyor ve ülke resmen batıyor!

-*-*-

Efendim, vahşi kapitalist bir medeniyetsizlik içerisinde, insanımız “alıştığı” yaşamı sürdürmeye çalışıyor...
Ya mülk satıyor, yani kaynaklarını tüketiyor ki bu kaynakların ayrı bir “siyasi” sıkıntısı söz konusu, tamamı ganimet! 
Ya da “borçlanıyor!”...

-*-*-

Borçlanma ayrı bir dert!
Çünkü faiz oranları çok yüksek!
Ve Türk Lirası’nın değer kaybı durmuyor!
TL borçlansanız vay, döviz borçlansanız vay vay!

-*-*-

Kıbrıs gazetesinin manşeti dün çarpıcıydı; vatandaşın aldığı borcu geri ödeyemediğini gösteriyordu...

-*-*-

İnsanlar şu andaki gibi aşırı enflasyon ortamında ne yapar?
Çok acil ihtiyaçlarını satın alabiliyorsa alır ve biriktirir!
Örnek vereyim: İki yıl önce bu durumu öngörebilseydim; şu anda bir şişe viski için ödediğim parayla 5 şişe alıp bir dolaba koyabilirdim!

-*-*-

Eskiyle idare edeceksiniz; yeni bir şey almayacaksınız!
Veya TL yerinde durabilse; faizler yüksek olmasa “taksitle alın” denilebilir ama şu anda taksitle almak da akıl işi değil!
Hatta, acayip tavsiyemdir; eski yaşantınıza geri döneceksiniz...
60 sene öncesine...

-*-*-

Bazı uzmanlar diyor ki, “... Taksitle bir eşya almayı düşünüyorsanız hemen almalısınız çünkü fiyatlara düzenli olarak zam geliyor. Taksitle alamıyorsanız, elinizde para varsa onunla almalısınız. Ondan sonra da hiçbir şey almamanız gerekiyor bu süreç bitinceye kadar”... 

-*-*-

Evet gerçekten ne yapmak lazım?
Elde ne varsa, dişinizi sıkıp, dayanabilirseniz, sürece tahammül etmeli ve dayanmalısınız!
Süreç ne zaman sona erir?
Arada basit bir yanıt verecek olursam; Türkiye’deki mevcut sistem sona erince!

-*-*-

Fiyatı en çok artan “eğitim” mi?
Varsa tarlacık, satıp, çocukların okul parasını düzeceksiniz; yoksa, özelde okutmak “işkence” halini alacak!
Devlete geçiş kaçınılmaz duruma gelecek!

-*-*-

Yukarıda da sorduk ve kısa bir yanıt vermeye çalıştık; tekrar soralım: 
“Efendim, bu süreç bitecek mi?”
Şu gerçekten dua ederek, salavatla, zikirle asla kaçamazsınız!
“Şu gerçek” dedik, peki nedir bu gerçek ya da şu gerçek?
Sayalım “gerçek”leri!
1 - Türkiye demokratikleşmeli...
2 - Türkiye’de adalet, “adalet” olmalı...
3 - Türkiye’de insan hakları, “insan hakları” olmalı...
4 - Size, çoğunluğa absürt gibi gelecek ama Osman Kavala bırakılmalı, Selahattin Demirtaş siyaset yapabilmeli; hapiste tutulmamalı!
5 - AB sürecinden kopulmamalı...
6 - Batı ile kavga edilmemeli...
7 – Kıbrıs ve Kürt sorunları en demokratik ve en adil şekliyle sonlanmalı...

-*-*-

Yatırımlar yapılıyor!
Yalandır!
Yüksek enflasyonun olduğu ortamda kimse yatırım yapmaz, yapamaz... 
Yapıldı diyelim; bu yatırımın reel getirisini enflasyon yutar!
Kar edemezsiniz; anlayacağınız... 

-*-*-

Araplara mülk satmak çözüm mü?
Arap ya da İsraillilere mülk satmak asla çözüm değildir...

-*-*-

Maaşlara zam mı?
Maaşınızda enflasyon oranından artış mümkün mü?
Değildir...
Enflasyon oranından düşük olan herhangi bir artış, fiilen bir maaş kesintisi anlamına gelir. 
Alım gücü düştüğü için gerçek ücret de düşer. 

-*-*-

Bizde şu günlerde asgari ücret pazarlıkları sürüyor...
İşçi kanadının, sendikaların şu anda talep etmeleri gereken asgari ücret zam oranı en az yüzde 82 olmalıdır!
Olur mu?
Mümkün mü?
Değildir!

-*-*-

Peki çözüm?
Çözüm, evet Avrupa Birliği!
Çok mu bencilim?
Değilim!
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir vatandaşıysam, neden bunca acıyı çekeyim ki!
Kıbrıs Türk toplumunun hızlı tükenişini yavaşlatacak ve bir süre sonra durduracak tek şans; Kıbrıs sorununa çözüm bulmaktır...
Ve o çözüm, en kapitalist örgütlenme yeri olan Avrupa Birliği’dir!
Bu çözüm modelinin tek alternatifi vardır, o da “Komünist Kıbrıs Halk Cumhuriyeti”...
Türkiye mi?
Allah yol açıklığı versin!
Ne diyeyim ki!