Bir asırlık bir hayat…1

Sevgül Uludağ

1917’de Trikomo’da dünyaya gelen, evlenip Komikebir’e yerleşen yapıcı ustası Yakumi (Yakovos) Hindi, şimdi tam 101 yaşında ve Londra’da sorularımızı Türkçe olarak yanıtladı…

 

 

1917’de Trikomo’da dünyaya gelmiş Yakumi (Yakovos) Hindi… İlkokuldan sonra usta yanında çırak olarak çalışmaya başlamış, yapıcılığı öğrenmiş… Ünlü kontraktör Karasavva’nın yanında mesleğini öğrenmiş… Yapıcı ustası olmuş… Evlenmiş, Komikebir’e yerleşmiş…
Kıbrıslıtürkler’le ilişkileri o kadar iyiymiş ki 1963 sonrası Kıbrıslırumlar’ın girmesine izin verilmeyen Galatya, Kritya gibi köylere rahatlıkla gitmiş, Kıbrıslıtürkler’in ondan istediği beton işlerini, tamiratlarını yapmış…
Kritya’dan “İsmailo”yu çok iyi hatırlıyor… “İsmailo” dediği, İsmail Altıparmak…
Bölgede işlenmiş bazı cinayetlerin, “kayıp” edilen bazı Kıbrıslıtürkler’in, öldürülen bazı Kıbrıslırumlar’ın öykülerini de çok iyi hatırlıyor ve bize anlatıyor…
Bir asırlık bir hayat bu…
Onunla Londra’da, kalmakta olduğu kızı Mirofora’nın evinde konuşuyoruz…
Röportajımıza Kanada’dan İngiltere’ye bir konferans için gelmiş ve bizimle buluşmuş olan Afanyalı arkadaşımız Anna M. Agathangelu, Komikebirli değerli arkadaşımız Hristina Pavlu Solomi Patça, Londra’ya gidişimizde hep evinde kaldığımız Maraşlı Olia, yine Londra’da Komikebirliler’in öncülüğünü yapan Eleni Trifonas da bize eşlik ediyor…
Londra’nın “Council” evlerinin birinde, oturma odasında oturuyoruz…
Hindi’nin kızı bizim gelişimiz nedeniyle börekler, çörekler hazırlamış…
Kahvelerimizi içiyoruz Kıbrıs usulü ve sohbet ediyoruz…
Yakumi (Yakovos) Hindi, tüm sorularımızı Türkçe olarak yanıtlıyor… Çok iyi konuşuyor Kıbrıs Türkçesi’ni…
Zaman zaman anlaşılmayan bir şey varsa, o zaman Hristina yardımcı oluyor Rumca’dan İngilizce’ye çeviri yaparak. Ama röportajımız ağırlıkla Türkçe olarak akıp gidiyor…
Bir asırlık bir yaşamı birkaç saatlik bir röportaja sığdırmak mümkün değil…
Yakumi Hindi, Londra’da “kayıplar”la ilgili düzenlenen bizimle ilgili etkinliklere hep katıldı – iki-üç yıl önce böylesi bir etkinlikte tanışmıştık… Mutlaka onunla röportaj yapmak istemiştim ama vakit bulamamıştık. Bu kez gene “kayıplar”la ilgili bir etkinliğimiz nedeniyle Londra’ya gideceğimiz zaman, çok önceden bu önemli röportajı ayarlıyoruz ki mutlaka görüşebilelim…
Yakumi Hindi yürüyemiyor, bir yürüteç aracılığıyla yürüyebiliyor. Kızının küçük “Council” evinde her şey onun için özel olarak düzenlenmiş…
Örneğin üst kattaki dar merdivenlerden yukarıya çıkabilmesi için seyyar, elektrikli bir düzenek kurulmuş, sandalyeye oturur gibi oturup çıkabiliyor. Banyo odası da onun oturup kalkabileceği şekilde düzenlenmiş. Kızı ona sevgiyle bakıyor… Çok güzel birkaç saat geçiriyoruz bu evde, sonra Anna’yı bir taksiyle Londra Heathrow Havaalanı’na yolcu ediyoruz… Biz de vedalaşıyoruz Hindi ailesiyle… Yakumi Hindi’yi belki yeniden Londra’ya gidersek göreceğiz…
Bu röportajın ayarlanmasında emeği geçen sevgili Olia’ya, Eleni’ye, Hristina’ya yüretken teşekkür ederim…
1917 Trikomo doğumlu, evlenip Komikebir’de yaşamış, Kıbrıslıtürkler’le yakın dostluklar kurmuş, onlarla birlikte çalışmış, hiç kimseciklerin giremediği Galatya, Kritya gibi köylere 1963-74 döneminde rahatlıkla girip çalışabilmiş, 1974’te göçmen olup Londra’da hayatını sürdürmek zorunda bırakılmış 101 yaşındaki Yakumi (Yakovos) Hindi, bir asırlık yaşamını anlatıyor… Onunla röportajımız şöyle:

SORU: Mr. Hindi, nasılsın?
YAKUMİ HİNDİ:
Sağol gızım, eyidir…

SORU: Hangi sene doğduydun? 1917?
YAKUMİ HİNDİ:
Evet, Trikomo’da…

SORU: Babanın adı neydi?
YAKUMİ HİNDİ:
Panayi Hayli… Annemin Mirofora… Biz sekiz çocuğduk…

SORU: Sekiz kardeştiniz…
YAKUMİ HİNDİ:
Dört oğlan, dört kız… Büyük kız Maria, obiri Eleni, obiri Artemu, obiri Ulia… Uliani… Bizim gardaş Kiriako, obiri Andrea, biz Yakumi, obiri Sofokli…

SORU: Baban ne iş yapardı?
YAKUMİ HİNDİ:
Bizim bubam rençber idi

SORU: Annen da, baban da Trikomolu’ydu?
YAKUMİ HİNDİ:
Evet, evet… O zaman, okuma yazma yoğudu hiç… Mesela gardaşım Eleni, bakkala gittiğinde barmak basardı, bir şey aldığında. Okuma yazma yoğudu…
O sene yapmadıydı yağmur, borcun var 30 lira, 40 lira…

SORU: Alırlardı malını elinden…
YAKUMİ HİNDİ:
Evet, evet… Ben böyle kaldım yalınız, bir eşek, bir hayvan, o gadar… Napayım? Giderdim dışarı, ovaya, odun getirirdim. Yakacak… Yarım şilin… O zaman sekiz çocuk, şaka değil… İşlerdi gızgardaşım Eleni amma yarım şilin günde… Bazı varıdı iş, bazı yoğudu… Bizim anne, Eleni, ırgatlık yapardı…

SORU: Sonra sen gittin Komikebir’e?
YAKUMİ HİNDİ:
Ben 12 yaşında gittim yapıcılık öğrenmeye…

SORU: Kimin yanına gittiydin? Kimidi ustan?
YAKUMİ HİNDİ:
Mihali Şala…

SORU: Ama Karasavva?
YAKUMİ HİNDİ:
Yok. Karasavva’yı bilirdim ben… Karasavva’ynan işledim üç sene. Lurucina’ya gittik, işledik.

SORU: Ne yapardınız Lurucina’da?
YAKUMİ HİNDİ:
Mektep… Mektep yaptık Lurucina’ya…

SORU: Karasavva mektepleri yapardı hep…
YAKUMİ HİNDİ:
Evet, evet…

SORU: Kontraktör idi o… Büyük kontraktör… Karısı “kayıp” idi da yardım ettik, gösterdik nere gömüldüğünü Trikomo’da, güveyisiynan beraber da bulundu… Cenazesine da gittik…
YAKUMİ HİNDİ: Evet, evet… Ben işlerdim o zaman birinci usta Şala’da… Üç sene işlerim verir bana yedibuçuk guruş! Üç sene işledim da toplam verdi bana yedibuçuk guruş! Ondan sonra dedi “Üç guruş günde verecem sana…”
E üç guruş ama vermez her hafta… İki sene işledim öyle… Günlük üç guruş, toplam beş-altı şilin…
“Usta, ne gadar verecen, söyle” dedim.
Dedi “Altı guruş verecem sana günde…”
Ama işledim iki sene, vermedi hiç…
Sonra kaçtım ondan, gittim Ayilya’ya… Kilisenin gambana kulesini yapmaya… Karasavva’ydı yapan. Onda işledim, yaptım onu. Galiba 1935 senesiydi…

SORU: Ayilya nereşteydi?
YAKUMİ HİNDİ:
Boğaz’ın yanında… Yakın. Monarga’dan yakın. Yaptım onu da 15 guruş verdi bana. Karasavva’ynan beraber yer içerdik.

SORU: Nasıl birisiydi Karasavva?
YAKUMİ HİNDİ:
Eyi ustaydı, eyi insanıdı… Şalis’ten daha eyi ustaydı Karasavva… 15 guruş günde… İşledim bir sene. Bazı bazı bir şilin. İki şilin. Yarım şilin… Bir sene…
“Be usta, söyle bize ne gadar verecen bize?”
Hisap kitap, hisap kitap, iki lira borcun var…
Lefkoşa’da bir okul yaptık. Bitti o, dedi “Mağusa”… Onda var gene mektep… İşledik, bitti neyisa. Geldi Hristuyenna…
“Be usta, söyle ne gadar verecen bize. Hiç olmazsa veresin bize bir-iki lira…”
“Beş lira borcun var lallimu” der bana.
“Be usta, ne gadar verecen bize?”
16 guruş günde…
Ondan sonra bir gavga, bir galaba… Uuuuu…
Neyisa… Gittim o zaman Komi’ye, gene Karasavva…

SORU: Komikebir’de ne yapacağdınız?
YAKUMİ HİNDİ:
Onda iki şilin günde vereceğdi usta bana. Hem yemek sabah, öğlen… İşledim onda bir sene. Karasavva kaçtı, ben kaldım onda çünkü gızgardaşlarım da evlendiydi Komikebir’e, ondaydı. Kaldım onda. İki-üç sene işledim. Bir gızgardaşım evliydi Komi’de, iki çocuğu varıdı, bir gız, bir oğlan. Panayota… Bir gardaşım evlendi İskele’nin yanında Galohorgo’ya.
Komi’de işledim iki sene, gaçtı gene gitti, gene Karasavva…
İşledim Lurucina’da…

SORU: Lurucina nasıl bir yeridi?
YAKUMİ HİNDİ:
Lurucinalılar Rumca gonuşurdu. Muhtar yazar Rumca, okur Rumca, hep Rumca’ydı… Ben onda kaldım bir ay. Bitti işim, geldim Aysergi’ye, gene mektep yaptık… Bir sene… Gene geri Komikebir… Evlendim onda da kaldım onda.
ELENİ TRİFONAS: O dönem İngiliz sömürge dönemiydi ve İngiliz sömürge yönetimi, eğitim altyapısına yatırım yapmaktaydı, o nedenle her tarafa okullar inşa ederlerdi…

SORU: Evlendiğin kadının adı neydi?
YAKUMİ HİNDİ:
Panayota. Evlendim, 1943’te.
O zamanlar posta eşeklerle dağıtılırdı…

 

DEVAM EDECEK