Bir asır önce başarmıştık

Cenk Mutluyakalı

Dünya salgınla birlikte yaşayamaya alışsa da Covid-19'u durduramıyor.
Hem de aşılamaya rağmen!
Alışmak derken “tedbir alarak yaşamak” anlamında söylemiyorum.
Daha az korkuyor ve umursuyoruz.
Belki bir yorgunluk bu, belki kabullenmek...
Yeni bir hayat tarzı benimsemiyor, hayat alışkanlıklarımızı terk etmiyoruz.

***

Dünyanın en yüksek aşılama oranına sahip İsrail'den gelen son veriler - ki 12 yaş üstü nüfusun yüzde 78'i aşılandı - pek çok bilim insanını endişelendiriyor.
Önceki gün 10 bine yakın yeni vaka görüntü.
Science dergisine göre, İsrail'deki aşıların büyük çoğunluğu Pfizer/BioNTech ile gerçekleştirilmiş olsa da yeni vakaların yarısından fazlası tam aşılı kişilerde ortaya çıktı.
Bu sonuçlar "aşının etkisi yok" diye yorumlanmıyor. 
“Aşının kalıcı etkisi olmadığı”
söyleniyor.
Belki her yıl...
Belki altı ayda bir aşıya ihtiyacımız olacak.
Öyle anlaşılıyor.

***

İsrail'de aşının azalan bağışıklık etkisi ölçüldü.
Özellikle DELTA varyantına karşı aşının etkinliğinin çok daha kırılgan olduğu görüldü.
Ülkenin önemli uzmanlarından Uri Salit, “İsrail'den gelen önemli mesajlardan biri aşıların işe yaradığı, ancak yeterince iyi olmadığıdır” yorumunu yapıyor.
Biyomedikal veri analisti Dvir Aran biraz daha karamsar…
“Aşı dozlarının artmasının da çözüm olacağını düşünmüyorum, maske kullanımı ve sosyal mesafe tedbirlerine geri dönmek şart” diyor.
Yeni pandemi dalgasını kontrol altına almak amacıyla İsrail, üçüncü doz aşılamayı başlattı.
Sonuçlar merak ediliyor.
Yeni Zelanda örneği de ilginç!
Covid-19 salgınında en başarılı ülkelerin başında geliyor, Yeni Zelanda…
Tek bir yerel vaka nedeniyle şimdi ülke yeniden kapanıyor.
Çünkü ekonomisi güçlü ve tereddüt etmiyor.

***

Salgına karşı tüm dünya çok daha fazla işbirliği yapmak zorunda ve halen inanamıyorum, "aşı patent hakkı" nasıl askıya alınmıyor?
İnsanlığa hizmetin halen mi zamanı gelmedi?
Beş bilemedin on üretici firma ya da insan daha fazla para kazanacak diye insanlık ağlıyor.
Aşı formülleri serbest bırakılmalı, paylaşılmalı ve mülkiyetçi hırslar terk edilmelidir mutlaka!

***

Bir sözüm de kendi ülkeme!
Öyle görünüyor ki bugün ve gelecek kuşaklar, böylesi salgınlarla yaşayamaya devam edecek.
O zaman suçlama oyunları, nefret dili, ayrılıkçı siyasetler yerine ortak hastanelere, araştırma laboratuvarlarına, birlikte eylem planlarına ihtiyacımız var.
Bir asır önce cüzzam ve sıtmada başarmıştık, yine başarabiliriz.
Yeter ki bilincimizi “insanlık” üzerinden büyütebilelim.