Bir 'arazi' kavgası da Mağusa'da!

Mert Özdağ

 

 

Hatırlayın, CTP-UBP Hükümeti döneminde de iki parti arasında yaşanan önemli sorunlardan biri UBP kanadının sürekli devlet arazileriyle ilgili takındığı tutum olmuştu.

UBP, sürekli devlet arazilerini birilerine vermek istiyor, bunun için ilginç yollar ve yöntemler deniyordu.
Ayorgi’deki arazi meselesi de böyle patlamıştı.

UBP devlete ait hali araziyi özel bir şirkete devretmek istemiş, CTP’li bakanlar bu devire karşı çıkmış ve hükümetin son krizi de böyle yaşanmıştı.
UBP-DP Hükümeti kurulduktan sonra da UBP arazilerle ilgili tavrını sürdürmeye devam etti.
YENİDÜZEN’den takip etmişsinizidir, Ayorgi arazisi dışında, Girne Antik Liman’daki yasadışı devir ve buna benzer konular hep UBP marifeti ile ortaya çıktı.
                                                       ***
Yeni hükümetin UBP kanadı yine bir arazi meselesi ile gündemde…
Bu kez yer Mağusa!..
Mağusa’nın belki de en değerli arazisi UBP-DP arasında bir krize yol açmış.
‘Sema İçki Dolum İstasyonu’ yanındaki paha biçilemez devlet arazisi ile ilgili iki parti arasında ciddi tartışmalar yaşanıyor.
Kimilerine göre 4 milyon sterlin değerindeki bu arazi devlet arazisi ve şimdilerde İçişleri Bakanlığı bünyesinde…
UBP’li Bakan Sunat Atun söz konusu arazinin kendi bakanlığı bünyesindeki Sanayi Dairesi’ne bağlamak için girişimlerde bulunuyor.

Öyle gizli girişimler değil bunlar, açık aleni!..
UBP-DP Hükümeti’nin kurulmasından bu yana tüm Bakanlar Kurulu toplantılarına önerge getiren Sunat Atun söz konusu arazinin İçişleri Bakanlığı bünyesinden alınıp kendi bakanlığına bağlı Sanayi Dairesi’nin kontrol ve denetimine verilmesini istiyor.
İşte Sunat Atun’un bu talebine hükümetin DP kanadı şiddetle karşı çıkıyor.
Başta Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu ve  Eğitim Bakanı Özdemir Berova olmak üzere DP’li bakanlar bu girişimden oldukça rahatsız.

İddialara göre Sunat Atun araziyi Sema İçkileri’ne devretmek istiyor.
Ve yine iddialara göre de Sema İçkileri bu arazi üzerine ‘fabrika’ kurma talebini resmi makamlara ulaştırmış…
                                                              ***
Dünkü Bakanlar Kurulu’na da ‘birinci gündem’ olarak gelen araziyle ilgili DP’li bakanlar retçi tutumunu sürdürdü ve yine söz konusu değişiklik yapılamadı.
Elbette Sema İçkileri’nin bu araziyi talep etmesi normal ve yasal olabilir.
Ancak Mağusa’nın göbeğindeki bu paha biçilmez kamu arazisine tüm halkın kullanacağı park ya da yaşam alanı yapmak daha doğru olmaz mı?
İlla ki kentin en önemli arazisine kirli sanayi tesisi mi kurmak gerekiyor?
Böylesi tesisleri şehrin dışına taşımak gerekirken, neden şehir içindeki kamu arazisinde ısrar ediliyor?
Kimse yanlış anlamasın, yatırıma karşı filan değilim.
Elbette yatırımlar yapılacaktır, yapılmalıdır da…
Buradaki tepkim kamu arazilerinin devri konusunda ısrarcı bir tutum sergileyen UBP’deki kimi çevreleredir.
Kulağıma gelen bilgiler konunun UBP içinde de rahatsızlığa neden olduğu yönündedir.
İçişleri Bakanı Kutlu Evren’in de bu devire karşı durduğu UBP kulislerine yansımıştır.
Bakalım hem DP’li bakanların reddi, hem de UBP içindeki rahatsız grupların baskısı sonuç verecek mi?
Sunat Atun söz konusu arazinin devrinden vazgeçecek mi?
Bu süreçte özellikle Mağusalılara büyük görev düşüyor.
Göreceğiz.
Hep birlikte takip edeceğiz.  

 

 

--------------------

- BİR ELEŞLTİRİ…
Yasağın gerekçesi nedir? Açıklayın!

Önceki gün Fazıl Önder'i anma etkinliğinde yaşananlar yeniden bizlere polis devletinde yaşadığımızı hatırlattı.
Polis megafonla "Rumların yürüyüşe katılamayacağını, eğer yürürlerse tutuklanacaklarını" duyurdu.
Bu duyuru sonrasında da Rumlar güneye geçti.
İşin ilginç tarafı polisin bu duyuruyu “Anayasa’ya dayandırarak” yapması oldu.
Aslında Anayasa’da yabancıların eyleme katılması "düzenlenir" diye vurgu yapıyor.
Yani bu katılımı 'düzenlemek' mümkün.
Bu düzenleme polise verilmiş bir hak.
Eğer polis olarak katılımı engelleyeceksen de bu engellemeyle ilgili olarak somut gerekçeler ortaya koymak gerekiyor.
Ayrıca hem İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nde hem de AİHM dayandığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde herkesin toplanma ve gösteri hakkı vardır yazıyor!..
Eğer uluslar arası hukuk içine girmek istiyorsak bunları da dikkate almamız gerekmez mi?
Bu nedenle Kıbrıslı Rumların Fazıl Önder anmasına katılmasının engellenmesi konusunda eğer sıra dışı bir kısıtlama gerekçesi varsa polis bunu açıklamalıdır!..
Eğer bu gerekçe açıklanmaz ve durum bu şekilde havada kalırsa polisin açık bir şekilde hak ihlali yaptığını söylemek durumunda kalacağımızı belirtmek isterim.
Üstüne üstlük daha birkaç hafta önce Lefkoşa Terminal Alanı’nda toplanan binlerce insanın arasında da yabancılar olup olmadığını da sormak isterim.
Bu ülkede "yabancı" sıfatıyla eyleme katılan tek grubun Kıbrıslı Rumlar olmadığını hepimiz biliyoruz.
Ülkücüler, Kürtler, Türkiyeli öğrenciler zaman zaman kentlerimize eylem yapabilmektedir.
Elbette yapsınlar, bu onların en doğal hakkı…
Ancak böylesi eylemlere "yasak" getirmeyen polisin hiçbir gerekçe göstermeden Kıbrıslı Rumların katılımını engellemesi ortada ciddi şüphelerin doğmasına yol açmaktadır.
Bizden söylemesi…

-------------

- BİR DAVA…
2013’ün ödemesi 2018’de!

2013 Genel Seçimleri’nde UBP tarafından Halkın Sesi Gazetesi’ne verilen reklamların parasının ödenmemesi gazete ile UBP’yi mahkemelik yapmıştı.
Halkın Sesi yönetimi 50 bin TL alacağı olduğu gerekçesiyle dava açmış alacaklarını talep etmişti.
Dava geçtiğimiz günlerde sonuçladı ve mahkeme UBP’nin borçlarını  ödemesini emretti.
UBP ne yaptı dersiniz?
2018 tarihli çekler yazarak gazeteye verdi.
Yani ileri tarihli!..
Adamlar borcuna öylesine sadık (!) ki ödememek için adeta çırpınıyor.
Yorum sizin!..

-------------

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu “Kiliselerdeki ayinleri disiplin altına” aldığını açıkladı dün… Meydanlardaki “ilahileri” de disiplin altına alacak mısın Sayın Bakan?