İngiltere’de yeni bütçe Çarşamba günü açıklanacak…
Gazeteler şimdiden bütçedeki bazı önemli değişiklikleri yazmaya başladı…
-*-*-
En çok dikkatimi çeken, yeni bütçede, yabancı öğrencilerin ödediği üniversite ücretlerindeki vergi oranının yükseltileceği ve buradan elde edilecek gelirin, ülkedeki yoksul çocukların eğitimine aktarılacağı konusu…
-*-*-
Eğitim ve sağlık, bir devletin en temel iki kurumudur…
Bu iki sektör ya da kurumdan kesinti olmamalıdır…
-*-*-
Modern devletlerde ya da gelişmiş ülkelerde bütçenin en önemli payları bu ikisine ayrılır…
-*-*-
Eğitim her devlet, her toplum için çok önemlidir…
Bireylerin bilgi, beceri ve değer kazanmasını sağlar…
Sağlıklı bir sağlık sisteminin temeli de eğitimden geçer…
Geçtiğimiz gün Kıbrıs türk Tabipleri Birliği’nin dile getirdiği de buydu!
-*-*-
Bilgili, becerikli ve değerli kişiler hem sağlığın – sağlıklı bir toplumun; hem de toplumsal gelişimin ve ilerlemenin temel taşı olur…
-*-*-
Dünkü İngiliz gazetelerinden “I”, yabancı öğrencilerin ödediği ücretlerden alınacak vergilerin yeni bütçe ile artırılacağını yazdı…
-*-*-
Bu ve benzer konuların, KKTC’de en başta YÖDAK ve Eğitim Bakanlığı olmak üzere, tüm üniversiteler ve tabii ki Maliye Bakanlığı yetkilileri tarafından çok geniş kapsamlı bir şekilde incelenmesi gerekir ki bu da bir eğitim meselesidir!
-*-*-
Ülkemizde, bazı üniversitelerin sadece “ticari” olduğu eleştirilerinden tutun; sahte diploma verenlerle devam edin; plansız açılan bölümler, fakülteler yanında; ekonomik planlamasının yapılmıyor olması suçlamaları, sürekli gündemimizdedir…
-*-*-
Ancak, yıllardan beri sonuç alıcı her hangi bir “politika” üretildiğine kimse tanık olmamıştır…
-*-*-
Bu sadece eğitimle sınırlı olan bir eksiklik değildir…
Sağlık sektörü de ciddi anlamda plansız ve bunalımlıdır…
Eksiklikler çok fazladır…
En önemli eksiklik de “kaliteli eğitim”dir!
Bu konuya parmak basan çok uzman vardır!
-*-*-
Nüfusun bilinmiyor olması, devletin hem eğitim hem de sağlık sektöründe “başarısını” engelleyen çok ciddi etkendir…
Ve hala nüfus, tamamen saçma sapan siyasi nedenlerle sayılmamaktadır…
-*-*-
Parası olan özel eğitim ve özel sağlık hizmetlerinden daha avantajlı biçimde yararlanabilirken, parası olmayanlar “Allah”a emanet durumdadır…
-*-*-
Ne mi yapmak lazım?
Bu sorunun yanıtı çok basittir; “devlet olmak lazım”…
-*-*-
Yani şu anda devlet değil miyiz?
Eğer “evet devletiz” diyen varsa, alnını karışlarım!
Şu anda sadece “anı kontrol etmek veya anı kurtarmak” adına “idare ediyoruz…”
-*-*-
Ve tabii ki sonuç nereye varacak, görmemek elde değil…
İdare- i maslahat edeceksiniz; bir gün idare tamamen gidecek ve elimizde sadece “maslahat” kalacak!
Bu kaçınılmazdır ve işe yaramazlıktan başka bir şey değildir!
-*-*-
Eğitim eksikliği, sonuçta bilgi eksikliği olarak ortaya çıkacak… Bu eksiklik, yanlış kararların artmasını getirecek… Kalifiye ve kaliteli iş gücü yetersiz kalacak; ekonomik kalkınma hayal olacak…
-*-*-
İyi eğitim almayan özellikle genç nesiller, eleştirel düşünme ve problem çözme becerilerinden mahrum kalacak… Ne yazık ki herkesin bildiği bir şeydir; sonuçta sosyal uyum ve toplumsal barış zayıflayacak…
Çökme hızlanacak!
Hiçbir yere varamayacağız!
-*-*-
Biliyorum, bu yazdıklarım da kimsenin umurunda olmayacak!
Çünkü, bu ülkede şu anda geldiğimiz nokta; bilinmeyen nüfusun eğitilemiyor olduğu gerçeği ile birlikte; eğitilemeyen her yaştaki – her seviyedeki nüfusun da “bu toprakları” sevmiyor olması noktasıdır!
Filtre!
Yenidüzen’in dünkü manşeti sonrasında, KKTC’de hükümetin istifasını değil ha, aman yanlış anlamayın, en azından ufak bir açıklama yapmasını falan bekledim…
Boşuna…
Kimse umursamadı…
-*-*-
Çatalköy Esentepe Belediye Başkanı Ceyhun Kırok, Teknecik’teki santralin, Doğu Akdeniz’in en büyük felaketi olduğunu vurguladı…
-*-*-
Bu hükümeti yönetenler ve “kalitesini zerre bilmeden; keyfi fiyatla”, ihalesiz, denetimsiz, hesapsız, kitapsız, doğrudan akaryakıt satın alanlar; Başkan Kırok’un söylediğinin ne anlama geldiğini bilmiyor mu?
-*-*-
Herkes çok iyi bilir ki, “bacasında filtre olmayan bu tür santraller, insan sağlığına ve çevreye ciddi zararlar verir”…
-*-*-
Herkes gayet iyi bilir ki; filtre kullanılmadığında baca gazlarıyla çıkan küller ve gazlar doğrudan havaya karışır... Biz de o havayı soluruz…
Her doktor uyarır ki, bunları solumak, astımdır, bronşittir ve hatta ve hatta akciğer kanseridir…
-*-*-
Bir doktor arkadaşa sordum; mesela yoğun kükürt dioksit ve azot oksit salınımının, baş ağrısı ve göz yanmasını bir kenara bırakın, kalp-damar hastalıklarına yol açabileceğini söyledi…
-*-*-
Hava kirlenir, toprak kirlenir, su kirlenir, yer altı kirlenir, yer üstü kirlenir ve insanlar, hayvanlar, bitkiler de ölür!
-*-*-
Bilmiyor muyuz bunları?
Biliyoruz!
Peki, neden filtre almıyoruz?
-*-*-
Filtre takarsak, Rumlar bizi keser mi?
Yoksa filtre takarsak, EOKA C’yi kuran Rumlar, bu kez gerçekten hepimizi kıtır kıtır keser mi?
-*-*-
Biliyor musunuz; Teknecik, sadece bizi zehirlemiyor!
-*-*-
Yakın bir zamanda, bizi kesecek olan EOKA’cılar da zehirlenecek; bizi kesilmekten koruyan kahramanlarımız da!
-*-*-
Bu arada sormak da lazım; her fırsatta, her bayramda, her törende, her ziyarette, “öyle yatırım yaptık, böyle yardım ettik, şöyle kalkınıyoruz, böyle maşallah, bayrak, vatan, ezan susmaz” tamam anladık da, bir filtre alacak paranız yok mu?
-*-*-
Bilmem anlatabildim mi?