Bilinen Kalıplara Sığmıyor...

Ferdi Sabit Soyer

Ne oluyor? Bugün olan biteni, olaylara baktığımız klasik siyasi değerlerimizle tam anlamı ile yorumlayabilir miyiz?

Elbette siyasi ve düşünsel temellerimiz bize bir zemin sağlıyor.
Ancak meydana gelen çok yönlü gelişmeler karşısında bu zemine de sığamıyoruz.
Bakın, IŞİD 'in Irak'ta yol açtığı vahşeti bütün öfkemizle izlerken, çaresiz kalmanın burukluğunu da yaşıyoruz.
Böylesi bir örgüt ilerliyor. Kesiyor, insan katlediyor, asıyor,vuruyor. Kadınları çocukları yok ediyor. Farklı inanca sahip Ezidileri yok etmeye kalkıyor, Hristiyanları, Şiileri, Alevileri başka inanç sahiplerini katletmeyi hedeflemiş.
Sonra  öyle bir hal gelişiyor ki akıllara seza.
ABD uçakları onları bombalamaya başlıyor.. Ama çoğu bilinen refleks doğrultusunda ABD'ye tepki göstermiyor.
Hata iyi oldu sesleri ve beklentileri de gerçek olarak ortada.
Üstelik bu hal, Gazze'yi İsrail yönetiminin ABD desteğinde vurduğu ve Filistinlilere acılar yaşattığı ve bu yüzden ABD'ye çok öfkeli olduğumuz bir zaman diliminde oluyor.
Kısacası değerler, bu olaylar karşısında bilinen kalıpların içine sığmıyor.
Bakın Kürtler aylardır bir "Ulusal Kongre" toplayamamıştı.
Farklı farklı eğilim ve oluşumlar birbirlerine rekabet açısından bakmaktaydı.
Ama IŞİD'in saldırıları ve Erbil'i hedef alması üzerine Peşmerge, PYD, PKK birlikte davranmaya başladı.Bu gelişir mi? Bilinmez Ancak olaylar  öyle hızlı ve çok yönlü gelişiyor ki dün denecek kısa bir zaman öncesinde oluşan tavırlar, bugün size çok ciddi farklı tavırlarla davranmanız gereğini getiriyor.
Bu yüzden gelişmeler sizi, dünden  değişik değerlendirmeler yapmaya zorlamaktadır. Türkiye, Suriye'deki gelişmelerde Suriye yönetimine karşı bir duruş geliştirdi.
Ama bu olaylardan üreyen başka sonuçlar yalnızca bu tavra bağlı kalmayı zorlaştırmaktadır. Durum göstermektedir ki eski tavırdaki ısrar size başka sorunlar yaratacaktır.
Örneğin Suriye'deki olaylardan üreyen  ve güç haline gelen IŞİD artık bölgeyi çok farklı etkiliyor. Bu çok başka çelişkilere  ve güç yapılanmalarına yol açtı.
Türkiye kamuoyu IŞİD'e karşı çok endişeli ve öfkeli.
Hükümet onlarla ilişkilendilmeye tahammül edemiyor.
Bu arada ,Türkiye bugün bu olaylar nedeni ile bırakın siyasi, toplumsal konumunu, bundan ekonomik olarak da ciddi zarar görmeye başladı.
Musul'un IŞİD tarafından alınması ve gelişmeler, Türkiye'nin Irak ve bölgeye yaptığı ihracatı sarsmaya başladı. Bunun için bir başka ülke ile İran ile yakınlaşma içine girmek zorunda.Yeni yollarla  ihracatın önünü açmak için bunu ele alması lazım.
Bu başka açılardan dış politikada yeni sorunlar çıkması  ve açılımlar içine girmeyi gerektirir.
Artık Irak Kürt Yönetimi ve Suriye'de oluşan özerkliğe doğru gelişen Kürt yönetimi ile Türkiye, farklı ilişkiler geliştirmek durumundadır. Dünün dar bakışları ile bunları değerlendiremeyiz. Bunun için Türkiye'deki Kürt sorununu çözmek gerekir.
Açık ve kesin olan bir şey var. Eğer Türkiye'de çözüm süreci ile başlayan ateş kes gerçekleşmeseydi, etraf yanarken bu Türkiye için Türk- Kürt herkes için çok zor, acılar ve ciddi tehlikelerle dolu bir sürecin içinde olmak demek olacaktı.
Bu yüzden bu coğrafyada yakın zamanda yaşanan çok yönlü çatışmalar barışın ne denli önemli olduğunu gösterdi. Barışın da ancak demokrasi ve farklılıkların demokratik birliğine bağlı olduğu da çok açık olarak ortaya çıktı.
Artık Türkiye'de çözüm sürecini ete kemiğe büründürmek hem Hükümetin, hem devletin, hem Türkiye'deki muhalefetin, hem de Kürt hareketinin ertelenemez sorumluluğudur.
Zaman neyi gösterir? Kesin olarak Bu karmaşa içinde, doğru dediğimize yakın olarak da bilemez durumdayız.
Belki de Türkiye'nin kendi iç demokratik birliğini geliştirmesi temelinde, Türkiye ve Irak'taki Kürt yönetimi ve başka siyasi oluşumlarla  siyasi anlamda yeni ittifaklarını, hatta Federal yaklaşımlarla siyasi yeni düzenlemeleri de gelecek getirebilir.

KIBRIS NE DURUMDA?

İşte bu karmaşa içinde küçük Kıbrıs Adası'nın geleceği ve bunun içinde yaşayan bizlerinde kaderi şekillenecektir....
Bu bakımdan Kıbrıs sorunu, bu bölgedeki gelişmelerin de gösterdiği gibi artık çözüm konusuna evrilmelidir. Bu yalnız bizim için değil ama Türkiye, Yunanistan ve AB içinde önemlidir.
Baksanıza çok ilginçtir.
Azerbaycan Devlet Başkanı Sayın Aliyev'in Yunanistan  ziyaretinde, Yunanistan CB ile birlikte Azeri gazının Yunanistan  üzerinden Avrupa'ya  ihracı için antlaşmalar yaptı. Bu olduktan sonra,Azerbaycan'ın eski yarasını, Dağlık Karabağ'ı  kaşıdılar.
Tutucu ve milliyetçi Ermenistan yönetimi ile silahlı çatışma yaşandı.
Çünkü bu antlaşmanın gelişmesi için Azerbaycan, Türkiye ve Yunanistan'ın huzur ve işbirliğinde içinde olması gerekir. Bu yüzden bunu sarsmak için Azerbaycan'ın da başına bela sarmak gerekir.
Ayrıca ,Türkiye ve Yunanistan'ın ilişkisinin gelişmemesi için Kıbrıs'ta çözümsüzlüğü sürdürmek de gerekir. Bazı etkili odakların bunun peşinde oldukları çok açık...
Eğer tersi olursa ,bu olumlu işbirliğinin Kıbrıs'ın etrafındaki gaz yataklarının ekonomik olarak değerlendirilmesine de kapı açacağı bir gerçektir.
Bu üç ülkenin istikrarı ile bunlar doğrudan bağlantılıdır. Azerbaycan , Irak ve onun Kürt Yönetimi ile işbirliği ve ortak iş yapmak zeminini de bu güçlendirir. Dolayısı ile bunların gelişmesini istemeyenler, kaşıya bildirdikleri her şeyi kaşıyıp, bu ülkeleri yeni sorunlarla yüz yüze kılmaya çalışıyorlar. 
Halkların barışçı işbirliğinin önündeki önyargı ve milliyetçi husumet tıkaçlarının kalkmasını istemiyorlar Dolayısıyla Kürt ve Kıbrıs sorunlarının çözümünün bu karmaşa içinde herkese, en başta da bize önemli yeni demokratik ve barışçı değerler yaratacağı açıktır.
Bu nedenle biz Kıbrıslı Türkler ve Rumlar olarak, birbirimize dönük dar ulusalcı üstünlük arayışları ile ancak ve ancak adamızdaki  belirsizliği güçlendireceğimizi ve bölgedeki huzurun gelişmesine hiç katkı yapamayacağımızı artık kavramalıyız.
Bir an evvel Kıbrıs'ta Federal temelde çözüm ve bu çözümle birlikte Türkiye - Yunanistan ve bölge ülkeleri ve halkları ile birlikte bölgenin barış ve demokrasi temelinde birliğine katkı üretmemiz gerekecektir.