Belediyeleri kazanan ‘SARAY’a gider mi?

Tümay Tuğyan

 


Cumhurbaşkanlığı seçimine sadece on ay kaldı.

Yerel seçimlerin tamamlanmasının ardından, şu ana değin ‘arka planda’ halihazırda başlamış olan Cumhurbaşkanlığı seçimi çalışmalarının ‘ön planda’ ivme kazanması bekleniyor.

Yerel seçimlerin sonuçlarının partiler içerisinde yaratacağı ‘olumlu’ ya da ‘olumsuz’ ortamların, Cumhurbaşkanlığı seçimi sath-ı mailinde etkili olacağı kesin.

Ancak partilerin kazanacağı belediye sayısına bağlı olarak ortaya çıkacak yeni siyasi ‘durum’, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ‘iddiası’ olan partiler için bir yandan aleni, bir yandan ise örtülü tehlikelere gebe.

Görünen o ki, yerel seçimlerden en kârlı çıkacak parti, CTP olacak.

Ve muhtemel başarısızlık, önümüzdeki süreçte UBP içerisinde birtakım ‘hesaplaşmaları’ gündeme taşıyacak.

Bir sürpriz olmaz ve belediye seçimleri UBP’nin hanesine ‘eksi’ değerler yazarsa, parti içerisinde yaşanacak olan sıkıntılar, UBP açısından ‘aleni tehlikeler’ olarak karşımızda durmakta.

Ancak bir de ‘örtülü tehlikeler’ var ki bu tehlikelerin adresi UBP değil, CTP.

***

Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin hemen bütün senaryolar, yerel seçimler üzerinden yazılıyor.

UBP ve DP’nin yerel seçimlerdeki olası başarısı veya başarısızlığı, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Eroğlu’nun başarı ya da başarısızlık ihtimallerine referans gösteriliyor.

Yani dolayısıyla CTP’nin olası başarısı ya da başarısızlığı da öyle.

Peki CTP’nin yerel seçimlerde elde edeceği olası başarı, süreç iyi yönetilmezse, CTP adayının Cumhurbaşkanlığı seçimindeki olası başarısızlığına katkı yapabilir mi?

Pekâlâ yapabilir.

***

Başarı, baş döndürücü bir iksirdir.

Adı üzerinde, zaferin ardından yaşanan ‘hâl’, genellikle ‘sarhoşluk’ tabiriyle tanımlanır.

Ve yerel seçimlerde kazanılacak ‘zafer’, sadece on ay sonra yapılacak  Cumhurbaşkanlığı seçimi açısından CTP için ‘yanıltıcı’ bir algı oluşturma riskine sahip.

Seçim ortamlarının ‘galeyanı’, bizim gibi küçük ve fazlasıyla politize toplumlarda hemen hepimizin çok yakından tanıdığı bir ruh hali.

Ve düşünün ki hemen herkesin, ‘CTP belediye seçimlerinden galibiyetle çıkarsa, bu galibiyet Eroğlu için büyük sıkıntılar yaratacak’ yorumunu yaptığı bir ortam içerisindeyiz.

Nerdeyse son bir yıldır sürekli duyduğumuz/okuduğumuz bu ve benzeri yorumlar, bir sürpriz yaşanmazsa 29 Haziran gecesi CTP’ye iki mutluluk birden yaşatacak.

İlki, belediye seçiminin galibiyeti...

Ve ikincisi, ‘Cumhurbaşkanlığı da kesin bizimdir’ sanrısı!

Oysa Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, bambaşka dinamikleri olan bir süreçtir.

Bırakın genel bir seçim galibiyetini, bazı CTP üst düzey yetkililerinde, ‘Lefkoşa’yı alan Cumhurbaşkanlığını da alır’ şeklinde bir inanış hakim.

Başkente ‘sahip olmanın’ her nevi ‘gücünü’ kabul etmekle birlikte, bu durumun bazı ‘yargılara’ dönüşmüş olmasının CTP açısından ‘tehlikeli’ olduğu düşüncesindeyim.

Doğrudur, Talat 2005 Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanırken Lefkoşa Belediyesi CTP’nindi.

Ve evet, Talat 2010’da Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybederken, Lefkoşa Belediyesi CTP’nin değildi.

Ancak her şeye rağmen 2005 ve 2010 seçimlerinin kendine has dinamiklerinin gözden kaçırılmaması gerektiği düşüncesinde ısrarlıyım.

Tıpkı 2015 seçiminin kendine has dinamiklerinin, gözden kaçırılmaması gerektiği gibi.

Ne olası bir Lefkoşa galibiyeti ne de ülke genelinde elde edilecek bir galibiyet, Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucuna ilişkin ‘tavır belirleyici’  yargılara varmaya yeter.

Cumhurbaşkanlığı seçimi, 30 Haziran sabahı bitmez.

Tam aksine, 30 Haziran sabahı başlar!