Sayısız beklemeler var hayatta… Otobüs duraklarında, tren istasyonlarında, havaalanlarında… Hastanelerde, kliniklerde sıra beklemeler… Önemli şahsiyetlerle randevu beklemeleri… Beklemek hoş bir durum değildir ama okumayı seven insan hiçbir yerde fazla sıkılmaz. Bu tarz beklemeler için kitap şahane bir arkadaştır.
Bazı beklemeler ise felç eder insanı… Bütün dikkatin kavuşma anına odaklanmıştır çünkü… Başka bir şey yapmak gelmez içinden… Bunlar için de bir formül buldum sanıyordum: Beklememek…
Sanki bir randevun yokmuş gibi davranarak; her an başka bir duruma geçmeye hazır tutarsan kendini fazla yıpranmazsın diye düşünmüş ve çok denemişimdir bunu… Yine de olmuyor işte. Sen ne kadar beklemiyorum sansan da derinlerinde bir yerde bekliyorsun… Birden o derinlerindeki bekleme bütün inkârını aşıp egemen oluyor ve nakavt ediyor seni.
“Belki gelirim” bazen bir işkence cümlesidir. Cümlenin faili, bu cümleyi kurarken belki de çok gelmek istemektedir ve bazı engelleri düşünerek kesin bir cümle kurmamıştır. Diğer seçenek ise aslında gelmeyi çok da istemiyor oluşudur. Bazı gelmeler cesaret ister çünkü.
Karamel filminde, evli sevgilisi ile doğum günü randevusu yapan kadının rezil durumdaki otel odasını bütün gün temizleyerek bir cennete çevirmesini, bu özel gün için yaptığı sayısız hazırlığı ve sonundaki hüsranı izleriz.
Pek çok beklemeler yaşamış ve pek çok beklemelerin tanığı olmuşumdur. Vakaların hemen hemen hepsinde bekleten bir çeşit mikro-iktidar kurmuştur.
Bekletenin de aynı oranda acı çektiği durumlar yok mudur peki? Vardır elbette. Hatta bazı bekletmelerde bekletenin bekleyen kadar acı çektiğin söyleyebiliriz.
Kimi bekletmelerde ise bekleten gerçek bir işkencedir. Kendi mikro iktidarını kurmak için bekletmeyi bir araç olarak seçmiştir. Kendini etkinleştirip bekleyeni edilginleştirmiştir ve bu zafer duygusu verir ona. Birisinin hayatına sinsice nüfuz etmek için önemli bir araçtır bekletme…
Bir şiirimde : “Kapı mı çalınıyor/ Biliyorum gelmeyenin kim olduğunu” demiştim. Birinin gelmeyeceğini çok iyi bilsen bile beklersin çünkü. Beklemek bir araç olmaktan çıkmış, amaca dönüşmüştür böyle durumlarda.
Bazı beklemeler bir mucize beklemek gibidir ama bekleyen beklemenin kendisine dönüşmüştür ve yoktur başka bir çaresi…
Bir türlü çalmayan telefonu bekleyen adam ya da kadın… Uzaklara bakmaktan burnunun dibindekini bile göremeyen gözler… Pek çoklarının küçük trajedisidir bu…
Çok daha büyük trajediler vardır kuşkusuz… Beklemek bir hayat hikâyesidir bazen. Pek çok insan bu Penelope Sendromunun kurbanıdır.
Bazen karşılıklı beklemeler yaşanır. Kavuşamamak acısıdır bu… Bekleyenlerin çaresizliği durumudur.
Bekletilen, bir kurgu cehenneminin içine doğru çekilir. Sayısız senaryo yazmak mümkündür böylesi durumlarda… “Neden gelmemiştir?” Senaryonun konusu budur ve her yönetmen farklı bir film çeker. Tahayyülün sınırı yoktur.
Kimi kez gelemez işte insan. Pek çok nedeni olabilir bunun. Çok istese ne yapar eder başarır da; bazen koşulların ağırlığı galip gelir işte. Bekleyenle empati kuran bir bekletenin zulmederek iktidara geçmek gibi bir amacı yoksa bekleyeni rahatlatacak girişimlerde bulunabilir. Gelemeyişini net biçimde açıklar ve kurgu cehennemine son verir. Bazen ise gelemeyişin nedenini açıklamamak daha hayırlıdır. Amaç karşıdakini rahatlatmaksa bazı beyaz yalanlar söylenebilir.
Kimi insanların ise sadece suçluluk duyguları vardır ve bu duygu dilsizleştirir onları. Bekleyen gibi bekletenin de bazı tahayyülleri vardır. Bekleyenin gazabından ürker. Bu bazen yıkıcı bir korkuya bile dönüşür ve korku duygunun rengini değiştirmeye başlar. Korkunun son durağı nefrettir.
Beklemek umudu sonlandırmama halidir biraz da… Sabrın bir mükâfatının olduğuna inanmaktır. Öyle zor bir durumdur ki sorarsın kendine: Gerçekten değer mi?
Sen istasyonda beklerken başka trenler geçip gider önünden çünkü… Oracıkta, hep öyle mahzun ve kaygılı oturmaktasındır. Çok üşüdüğün bir anda kararını verirsin işte. Neden illaki o trene binecekmişim? Cesaretini toplayıp ilk trene atarsın kendini. Tren boyunca istasyonda bekleyen o eski imgen seninle birlikte seyahat eder bir süre; “Biraz daha beklesem gelir miydi?” diye düşünürsün. Düşünme… O kadar bekleten gelse de tam gelmemiştir zaten.
Hem kim bilir? Bu değişim belki çok daha hayırlıdır hayatın için. Bilmeden bindiğin bu tren şahane bir yere götürecektir seni…