BEDEL

Sami Özuslu

En zor dönemlerde hep ‘iyimser’di o…

Öyle tehditlere, korkulara yer yoktu dünyasında…
Parasızlık, imkansızlık vız gelir, tırıs giderdi.
‘Güzel günler’ gelecekti bu ülkeye…
Güneşli günler…
Barış dolu günler…
Ve motorları maviliklere sürecekti çocuklar…
Daha yapacak çok iş, yürünecek çok yol vardı.
‘Yol’da hep ‘yoldaşlar’la beraberdi ya, arkası yere gelmezdi hiç!
Sokaklar ‘leş kargaları’ doluydu gerçi…
Ne çok ‘etobur’ var diye şaşırır kalırdı bu küçücük ülkede…
Ve bir de yüzüne tükürüldüğü vakit ne çok kişinin ‘yarabbi şükür’ çektiğine!..
Bukalemunu küçüklüğünden beri bilirdi de, bu çeşidini değil…
Yüzler aynı gibi görünse de, maskeler vardı, sürekli değişen…
Ve paragözler, çıkar çeteleri, mafyalaşan gruplar…
Yarıçapı birkaç milimi geçmese de, ‘dünyanın merkezi’ zannedenler dolanıyordu etrafta, kıymete binmiş şekilde…
Bozuktu insanlar. Çünkü bozuktu düzen…
Ve düzeni değiştirince, değişecekti insan…
Öyle bellemişti ve tüm bu dış faktörler onun moralini bozmuyor, aksine hırslandırıyordu.
**
Bozuk düzene karşı durmak kolay değildi. Bir bedeli vardı. Hatta çok ağır bir bedeli…
Sistemin karşısında dikilmek, ona rağmen farklı bir kültüre odaklanmak, yenilenmek, üretmek, varolma kavgası vermek…
Zor zanaat idi bunlar…
Varılacak yol uzaktı ve derin uçurumlar vardı güzergahta…
Hele güvercin uçurmak, zeytini ve karanfili özgürleştirmek için zar zor yürünebilen patikalar vardı geçilecek.
Yol yoktu hiç…
Ve o patikalardan geçmezdi biri kolay kolay…
Yırtıcı kuşlar gökte turlayıp duruyordu güzergah boyu: Düşeni paramparça edeceklerdi, anında…
Ve topla, tüfekle bekleyenler vardı değiştirilmek istenen düzeni, statükoyu…
Buna rağmen hiç tırsmazdı uluyan kurttan, öten akbabadan, pusuda bekleyen yılandan, çıyandan…
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsındı.
Yoktu lugatında ‘yarım bırakmak’ yolu, yoldaşı…
**
Ve lakin bir çıkmaz bir yola düştü.
Sağı solu kapalı, her yanı uçurum.
Bir de baktı, arkasında bir boşluk…
Ufku taradı gözleri, ‘neredeler’ diye…
Yoktu kimsecikler…
Güldü.
Pişman olmadı hiç…
İki damla gözyaşı aktı göz pınarlarından yüreğine sadece…
“Yol bitmediydi ki henüz” dedi fısıltılı bir sesle…
Aklından geçti bir film şeridi gibi, neler neler…
Bedel ödemek değil, ‘o an’ı görememek koyuyordu sadece…
Bir derin nefes aldı, ayağa kalktı.
Kaldırdı başını, ufka baktı bir…
**
Ve geri dönmedi!..