Beceriksizlik ve suçlu aramak…

Tayfun Çağra

Uzun bir süredir aynı komedi devam ediyor…

Elektrikte örgütlü sendika EL-SEN, “iki günlük yakıt kaldı, üç günlük yakıt kaldı veya 10 günlük yakıt kaldı” diye uyarı yaparken Başbakan olduğu söylenen Ünal Üstel, “böyle birşey yok, bunlar dedikodu, Teknecik yakıt dolu” açıklaması yapıyor.

EL-SEN’i yalanlıyor Üstel ama hemen ardından ‘planlı’ olduğu söylenen uzun süreli bölgesel elektrik kesintilerinin başladığını da görüyoruz.

Önceki gün yine aynı şey oldu;

Sendika üç günlük yakıt kaldığını açıkladı ama Üstel yine yalanladı, “dedikodu” dedi, ardından AKSA’dan tankerle Teknecik’e yakıt taşındığı fotoğraflarla belgelendi.

Bu kez yine AKSA’dan çünkü TPIC’in gemisinin ortada olmadığı görüldü. Daha önce yine AKSA’dan taşınmıştı çünkü TPIC’in gemisi yine ortada yoktu.

Elektrikte tam bir karmaşa… Santralin ihtiyacı olan yakıtta tam bir karmaşa…

Gerçi biz bir “karmaşa” olarak görüyoruz ama taraflar için belki de öyle bir şey yoktur, belki de danışıklı dövüştür!

Belki sırasıyla bir TPIC, bir de AKSA beslenecektir. Onlar beslenirken bu danışıklı dövüşü yapanlar da paylarına düşeni alacaklardır…

İki şirketi araştırıyorum internette… TPIC’in önce Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na, sonra oraya bağlı BOTAŞ’a devredildiğini görüyorum. Yani öncelerinde devlet kurumu olan bu şirketler sonradan AKP’nin politikaları gereği özelleştirildi ancak bu özelleştirmeler son yılların geleneği olarak AKP’nin kurumları gibi ticaret hayatlarına devam ediyorlar da demek çok mümkün. Örneğin AKSA’nın Yönetim Kurulu’na bakıyorum; Erdoğan’ın atamalarıyla Maliye Bakanlığı ve Merkez Bankası Başkanlığı yapan Naci Ağbal’ın Temmuz 2022’den itibaren AKSA’nın sahibi olan Kazancı Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı ve Aksa Enerji Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerini üstlendiğini görüyorum.

***

Teknecik’e tankerle yakıt satan AKSA’nın da içinde olduğu ve adına ‘Yeşil Vatan Medya Ltd.’ denen şirketin Aralık ayı başında Kıbrıs Gazetesi’ni, Kıbrıs TV, web sayfası, radyosu dahil Asil Nadir’den devraldığını görüyoruz.

AKP’ye kadar uzayan bir bağlantının “KKTC’yi tanıtacağız” diyenlerin ellerinden farklı kurumlarıyla ve medyasıyla KKTC’yi aldıklarını gün gün yaşıyoruz…

***

Elektrik için yakıt almayı bile beceremeyenler, atamalarıyla AKP ile medya üzerinden de ortaklık kuranlar şimdi yerel yönetimlerde seçmenin karşısına çıkıyorlar ve oy istiyorlar.

O yerel yönetimler ki hiç hazırlık yapılmadan sayılarını 28’den 18’e düşürdüler… O yerel yönetimler ki ellerindeki belediyeleri maaş ödeyemez, hizmet yapamaz duruma getirdiler… O yerel yönetimler ki kendi partililerini bile karşı karşıya getirdiler, kendilerine küstürdüler.

***

Oy verecek seçmen ülkenin getirildiği kötü duruma, ellerinde bulundurdukları belediyelerin geldikleri batak duruma rağmen çıkıp yine UBP’li veya ‘bağımsız’ adı altında yine UBP’li adaylar için oy kullanır mı peki?

Kullanabilir.

İşte o zaman o seçmen, 25 yıla yakın belediye başkanlığı yapan Mahmut Özçınar’ın tekrar aday olmasına, memleketi hiç kılları kıpırdamadan birilerine devreden UBP ve hükümet üyelerine, belediyeleri batıranlara kızmasın…

Önce aynada bir kendilerine baksınlar ve “ben ne yaptım?” diye kendilerini sorgulasınlar…

Çünkü kapalı oy kullanma yerinde ellerini tutan kimse yok.