Başbakan Özgürgün mü, Erhürman mı?

Sami Özuslu

Bir tarafıyla zor bir soru… Ama kolay da… En azından ‘çoktan seçmeli’ değil. Sadece iki seçenek var:
Ya CTP…
Ya UBP…
7 Ocak tarihine kadar çok olağanüstü bir gelişme yaşanmazsa, ‘ilk iki’yle ilgili sıralama bu şekilde olacak.
‘Birinci parti’nin kim olacağı ise şu an belli değil.
Sokakta heyecan düşük, nabız almak zor… Ama ‘at başı’ bir yarış olduğu belli.
Her iki partinin de avantajları ve dezavantajları var.
UBP’nin en büyük avantajı hükümette olmak. Tekrara gerek yok belki ama, UBP 1975’te kurulduğundan beri iki temel özelliği var: Birincisi hamaset yapıyor. İkincisi menfaat dağıtıyor.
Dolayısıyla ‘hükümet olanakları’nı elde tutmak UBP liderliği bakımından çok önemli.
“Dağıtacak ne kaldı ki UBP dağıtsın?” demeyin. Gördüğünüz gibi T iznidir, kırsal arazidir, kredidir, vatandaşlıktır dağıtıyorlar!
En azından vaat dağıtıyorlar.
İşe yarar mı?
Ne kadar yararsa…

*  *  *

UBP’nin avantajları arasında örgütlü ve köklü yapısını da eklemek lazım.
Bununla birlikte UBP’nin en ciddi dezavantajı Genel Başkanı… Hüseyin Özgürgün medyaya düşmüş mal varlıklarıyla ama medyada pek yer almayan özel yaşamıyla da ciddi sıkıntılar yaşıyor.
Parti her ne kadar eski ve örgütlü olsa da, UBP’de ciddi bir ‘liderlik sorunu’ var. Birçok UBP’linin Hüseyin Özgürgün’e oy vermeme eğiliminde olduğu sır değil.
Özgürgün’e ‘ikinci İrsen Küçük’ diye bakılıyor. İrsen Küçük’ün seçim kaybettiği 2013’te UBP’nin de tepetakla gittiğini hatırlamakta fayda var. Bir önceki seçimde yüzde 40’lara ulaşan UBP’nin oyu yüzde 27’lere gerilemişti.
UBP’nin diğer ciddi dezavantajı ise hükümetteki yıpranmışlığı… Başta Başbakan olmak üzere ‘başarılı’ sayılabilecek bir bakanı yok UBP’nin…
‘Suudi saati’ uygulamasındaki ısrar, ‘yakın hısım akrabalara arazi dağıtımı’ başta olmak üzere, ‘sessiz çoğunluk’un unutmadığı kararlar sandıkta bir şekilde UBP’ye fatura edilecek mutlaka…
Artı ve eksileriyle beraber, UBP’nin 2018 erken seçiminden ‘birinci parti’ çıkma olasılığı var yine de…

*  *  *

‘Birinci parti’ çıkma olasılığı olan diğer parti, yani CTP’nin de dezavantajları ve avantajları var haliyle…
CTP’nin seçmenden en çok tepki gördüğü konu ‘geçmiş hükümetler’ dönemi… 20 aydır muhalefette olmasına rağmen bir kesim insan hala CTP’nin ‘yaptıkları’ ya da ‘yapamadıkları’nı sorguluyor. Sol partiler açısından bu sürpriz değil, zira toplumun sağdan beklentisi farklı, soldan beklentisi farklı.
İkinci dezavantaj, konjonktürel olarak Kıbrıs sorununun gündemden düşmüş ‘barış umutları’nın azalmış olması… CTP’nin çözüm umutlarıyla beraber yükseldiğini geçmiş seçimlerden biliyoruz. Ancak bu seçimde Kıbrıs sorununun neredeyse hiç konuşulmadığını da not etmek lazım.
Bununla beraber CTP’nin ‘gençleşmiş’ ve ‘yenilenmiş’ görüntüsü avantajları arasında öne çıkıyor.
Dahası ve en önemlisi UBP’nin tersine CTP’nin ‘liderlik sorunu’ yok. Aksine Tufan Erhürman partinin çok önünde, sürükleyici bir rol üstlenmiş durumda…
Bu koşullarda CTP’nin ‘birinci parti’ çıkma olasılığı teorik ve pratik olarak oldukça yüksek…

*  *  *

Bir başka deyişle seçmen sandıkta şu sorunun yanıtını verecek:
8 Ocak sonrası kimi BAŞBAKAN görmek istersiniz?
Hüseyin Özgürgün’ü mü?
Tufan Erhürman’ı mı?
Aslında seçimin özeti biraz da bu…