Barışmak, savaşmaktan niye daha çok cesaret gerektiriyor?

Sevgül Uludağ

ELAM’ın geçtiğimiz günlerde bazı Kıbrıslıtürkler’e yönelik saldırısı ve ardından buna alternatif olarak POFNE’nin Lefkoşa, Leymosun ve Baf’ta düzenlediği barış gösterileri ardından sosyal medyada en fazla eğitimin barışçıl hale getirilmesi tartışılıyor. FACEBOOK’ta yapılan paylaşımlardan bir derleme yaptık…

SALİH IRMAKLI: “BU ÇOCUKLARI BİZ YETİŞTİRDİK…”
Televizyon programcısı Salih Irmaklı ise şöyle yazdı:
“Bu 16-17 yaşlarındaki gençler başka bir ülkenin bayraklarını taşıyarak yaptıklarından sorumlu değildir. Onlar tarih kitaplarının ve propagandanın kurbanlarıdırlar. Eğer Kıbrıslıtürk araçlarına kimlerin saldırdığını arıyorsanız veya ELAM veya Ülkücüler’i arıyorsanız, o zaman bu çocuklara okullarda, Barbarlık Müzesi’nde, kiliselerde neler öğrettiğimizi hatırlayınız. Bu çocuklar suçlu değillerdir. Onlar bizim çocuklarımızdır. Onlar da, biz de, propagandanın ve yanlış eğitimin sonuçlarıyız… Cumhurbaşkanı Anastasiadis bu çocuklara “Aptal” dememelidir çünkü ilkokuldan beridir öğrendiklerini takip ediyorlar. Bu çocuklar, Kıbrıs müzakerelerinin gerçek sebebidir… Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da bu çocukların cezalandırılmasını istememelidir. Çünkü bu çocuklar ilk öğretimin, propagandanın ve tarih kitaplarının kurbanıdırlar…Atılacak ilk adım okullarda tarih kitaplarını düzeltmek olmalıdır…”

SOTİRİS NEOKLEUS: “BİR ÖĞRETMEN OLARAK KENDİMİ BAŞARISIZ HİSSETTİM…”
Kıbrıslırum öğretim görevlisi Sotiris Neokleus şöyle yazdı:
“Dün sabah yoldan geçen Kıbrıslıtürkler’e bazı Kıbrıslırum öğrencilerin saldırmış olduğunu öğrendim ve bu yüzden çok üzgünüm. Çok da kaygılıyım… Gerçekten ne yazacağımı kestiremiyorum… Özür diliyorum, bu korkakça saldırılardan ötürü kurbanlara sempatimi belirtiyorum ve bu saldırıyı gerçekleştirenlerin mahkum edilmesini istiyorum.


Ancak bir öğretmen olarak başarısız olduğumu da hissettim. Bu öğrenciler, onlarca yıldır hiç değişmeyen ve gençlere milliyetçi mesajlar veren bir eğitim sisteminin ürünleridirler. Öğrencilerimden de özür dileme ihtiyacı hissediyorum. Eğer yurtseverlik ile bir suç işlemek arasındaki farkı ayırt edemiyorlarsa o zaman bir toplum olarak bizim geleceğimiz yoktur ve bu mesajı vermekte başarısız olan biz öğretmenlerin suçudur bu. Artık ayağa kalkıp bu fanatikleri üreten cehaleti silkeleyip atmak, bunları açık biçimde mahkum etmek ve bu gençlerin yarı-gerçeklerle yetiştirilmesine bir son vermenin zamanı gelmiştir. Kıbrıs’ın geleceği tehlikededir… Şimdi bir barış ve anlayış kültürünün gençlerimiz arasında yerleşmesinin zamanıdır. Eğitim Bakanı’nın 21nci yüzyıla doğru adım atmasının zamanıdır. Bir toplum olarak ayağa kalkıp fanatiklere 20 yıldan az bir süre içinde (1955-1974) iki toplumdan da pek az kişinin fanatik milliyetçi hedeflerle ve eylemleriyle Kıbrıs’ı yok etmiş olduklarını ve çok sevdiğimiz ortak ülkemiz Kıbrıs’ın bedeninde kalıcı bir yara bıraktıklarını ama bu kez artık susmayacağımız mesajını vermemizin zamanıdır. Artık yeter!”

GLAFKOS KARİOĞLU: “SESSİZ KALMAK, KIBRIS’I FELAKETE SÜRÜKLEDİ…”
Girneli Kıbrıslırumlar’ın Belediye Başkanı olan Glafkos Karioğlu ise FACEBOOK sayfasında şöyle yazdı:
“1960’tan bu yana analarımız, babalarımız sessiz kaldılar. Gidişata karşıydılar ama sessiz kaldılar. Bazı Girneliler’in darbeye hazırlandıklarını biliyorlardı, buna karşıydılar ama sessiz kaldılar. Nihat Erim’in planı 1974’te başarılı biçimde somuta dönüştü… Mayıs 2004’e Avrupa Birliği’nin 27nci tam üyesi olduk, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak, Yunanistan olarak değil! Ancak insanlar her tarafta Yunan bayrakları asmaya devam ediyordu ve biz sessiz kaldık. Biz, Kıbrıs Cumhuriyeti olduğumuzu iddia ediyoruz, Yunanistan değil. Biz, Birleşmiş Milletler’in bağımsız bir üyesi ve Avrupa Birliği’nin tam üyesi olduğumuzu iddia ediyoruz fakat her tarafta bir başka ulusun bayraklarını asıyoruz ve hepimiz de buna sessiz kalıyoruz. Hepimiz de çok iyi biliyoruz ki bu gençlerin yaptıkları serseriliklerin nerelere varabileceği konusunda hiçbir fikirleri yoktur. Bizim vardır ama gene sessiz kalıyoruz.  Kendi Kıbrıslı yurttaşlarımıza taş atan bu gençler, bizim yetiştirdiğimiz gençlerdir ve buna da sessiz kalıyoruz. Bu sükut altın değildir, cehenneme götüren yoldur. Bu sessizlik Kıbrıs ekonomisine felaket getirmiş olan aynı sessizliktir, bu sessizlik biliyoruz ki bizi öldürüyor ve buna rağmen sessiz kalıyoruz. Bu serserilik anayurdumuz Kıbrıs’a ihanetten bile daha kötüdür ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm yurttaşları olarak sessiz kalıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı, semptomları değil, kaynağını tedavi ediniz…”