Barış Melankolisi ve Aşağıdan Federasyon

Niyazi Kızılyürek

Melankolimizi ve yasımızı, geçmişten öğrenerek ve yaratıcı bir şekilde değerlendirerek, yeni mücadelelerimizin lokomotifi haline getirebiliriz. Geçmişten çıkaracağımız en önemli ders, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların kendi kaderlerini kendi ellerine alıp ortak yurtları için birlikte mücadele etmeleridir.


SİRİZA’nın yakın geçmişe kadar dış ilişkiler sekreterliğini yapan Yunanlı barış aktivisti Panos Trigazis, geçtiğimiz günlerde  Yunanca olarak kaleme aldığı, “Lambrakis ve Kıbrıs: Ortak Barış Yürüyüşü” adlı kitabını yayınladı.

Yıllardan beri tanıdığım Panos Trigazis, Yunan Solunda istisna isimlerden biridir. İstisnadır, çünkü Kıbrıs Sorununu hiçbir zaman “Helenizm’in Meselesi” olarak görmedi. Trigazis, Kıbrıs’ı Kıbrıslı Türklerin ve Rumların ortak yurdu olarak kavradı ve bir barış adamı olarak bu anlayışla çalıştı. Yunan Solunun yaptığının tam tersine, Zürih-Londra anlaşmalarına karşı çıkmadı ve iki-toplumlu cumhuriyet tezini yürekten savundu. Yine Yunan Solundan farklı olarak, Annan Planına “evet” dedi.

Panos Trigazis’in barış koşusu, eskilere dayanıyor. Yarım asırdan beri nükleer silahlanmaya karşı mücadele eden Trigazis, barış hareketinin yanı sıra, sol hareket içinde de aktif olarak yer aldı. Yunan Komünist Partisi’nin gençlik kolları KNE’de başlayan Trigazis, 1991 yılında Sol Koalisyon SYN’de, daha sonra da SİRİZA’da görev yaptı. Sol Koalisyonda bulunduğu dönemde 1997 yılında Atina’da ilk defa Kıbrıslı Türklerin de yer aldığı bir Kıbrıs Konferansı düzenledi. Alpay Durduran, Mehmet Ali Talat, Mustafa Akıncı ve benim de yer aldığım toplantı büyük bir ilgi gördü.

Panos Trigazis, Kıbrıs’ta iki-toplumluluk olgusunu sadece kağıt üstünde benimseyen biri değildir. O, Kıbrıslı Türklerle ilişki kurmak için hiçbir fırsatı kaçırmazdı. Sözünü ettiğim Atina toplantısından ayrı olarak, Kıbrıs Türk Barış Derneği eski başkanı Zeki Erkut ile ortak etkinliklere katıldı. Dikili toplantılarında Türk ve Kıbrıslı Türk barışseverlerle düzenli olarak bir araya geldi. Bu toplantılardan birinde tanıştığı şair Neşe Yaşın’a büyük bir hayranlık duyuyordu.

Panos Trigazis, kitabında yarım asrı bulan barış yürüyüşünü ayrıntılarıyla anlatıyor. Kitabın başlığını “Lambrakis-Kıbrıs: Ortak Barış Yürüyüşü” olarak koymasının bambaşka bir anlamı vardır. Georgios Lambrakis, 1963 yılında faşistler tarafından öldürülmeden önce İngiltere’de Kıbrıs için düzenlenen bir barış yürüyüşüne katılmıştı. Kısa bir süre sonra da Selanik’te canice katledilmişti. Yunanistan’da antifaşizmin sembolü haline gelen Lambrakis adına Mikis Theodorakis şarkılar yazmış, dünyaca ünlü film yapımcısı Kostas Kavras “Z” adlı filmi yapmıştı.   

Geçtiğimiz günlerde Panos Trigazis’in kitap tanıtımında yer almak için Atina’daydım. Kıbrıs barışına gönülden bağlı bu adamın yakın geçmişte felç geçirmesinin bile Kıbrıs barışını haykırmasına engel teşkil etmediğini görmem, beni çok duygulandırdı. Panos “barış melankolisini” inatla verdiği mücadeleyle tedavi ediyor gibiydi, hatta geçirdiği felci de...

Nedense aklıma, Ferdi Sabit Soyer’in bir süre önce Lefkoşa’da AKEL’in düzenlediği bir yemekli toplantıda söylediği sözler geldi: “Barışı sadece gelecek kuşaklar için istemiyoruz, geçmiş kuşaklara da barış borcumuz vardır...”

Trigazis’in kitap tanıtımı 19 Eylül Perşembe akşamı Atina’da, Kıbrıs Evinde yapıldı. Kitabın tanıtımında Yunanistan’ın eski Başbakanı ve eski Dışişleri Bakanı Yorgos Papandreu da hazır bulundu ve bir konuşma yaptı. Papandreu konuşmasında Avrupa Parlamentosu seçimlerine de değindi ve seçimde gösterdiğimiz başarının Kıbrıs barışı açısından önemli olduğunu söyledi. Ulus-Ötesi Kıbrıs başlıklı kitabımdan alıntı yapan Papandreu, tek taraflı haklılık iddialarıyla barışa ulaşamayacağımızın altını çizdi.

Ben konuşmamda Nobel Edebiyat ödülü sahibi şair Yorgos Seferis’in, “Anomalinin hükmettiği yerde her şey, her gün daha kötüye gider” sözlerini öne çıkardım. Kıbrıs uzun yıllardan beri anomali yaşıyor ve ger gün her şey biraz daha kötüye gidiyor.

Barış için uğraşan barışseverler, Kıbrıs’ın bir türlü barışa kavuşamamasından ötürü haklı olarak “barış melankolisine” kapılmışızdır. Yaşanan başarısızlıklar ve kayıpların yasını elbette tutmalıyız. Fakat Enzo Traverso’nun Sol Melankoli adlı kitabında söylediği gibi, yas tutmak mücadeleden kopmak anlamına gelmiyor. Melankolimizi ve yasımızı, geçmişten öğrenerek ve yaratıcı bir şekilde değerlendirerek, yeni mücadelelerimizin lokomotifi haline getirebiliriz. Geçmişten çıkaracağımız en önemli ders, Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların kendi kaderlerini kendi ellerine alıp ortak yurtları için birlikte mücadele etmeleridir.

Buna, “Aşağıdan Federasyon” da diyebiliriz.

Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ulaşmak için, aşağıdan, yani toplumların ve bireylerin ortak mücadelesiyle yol almalıyız. Bu saatten sonra dışarıdan medet ummak boşunadır. Ne yapılacaksa, içeride yapılacaktır...