“Babamla konuşmalarım…”

Sevgül Uludağ

1974’te Tekke Bahçesi’nde beş kişilik bir mezara defnedilen Ecvet Yusuf’un oğlu Harper Orhon, “Şehit aileleri derneğinden neden atıldıydık?” diye soruyor ve duygularını paylaşıyor…

Harper Orhon

Bu gün çok daha iyi anlıyorum. Ben ve benim gibilerin neden Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği’nden atıldığımızı.

Tekke Bahçesi benim için çok kutsal bir yerdi. 1974’ten önce büyüdüğümüz mahalle ile arası 60 metre ya vardı, ya yoktu.  Oraya bazen gider ve isimsiz şehitler olduğunu görüyordum. Bu hep ilgimi çekmişti, madem tanınmıyorlar nereden Türk olduklarını biliyorlardı? Çocuk kafamda bunları düşünürken okulda,  okuduğumuz marşlarda, okutulan kitaplarda ve her 21 Aralık’ta bizlere Rumların katliamları gösterilirdi. Bilhassa Ayvasıl katliamından bahsedilirdi. Okulun salonuna asılan resimlerde kafası dağılmış insanlar elleri arkadan bağlanmış cesetler vardı. Hep o elleri arkadan bağlı insanların tanınmadığını düşünürdüm.  O küçücük kafamda Rumlara karşı büyük öfke duyardım. Evimizden bizleri kaçırtmış, Türk diye bir çok insanı öldürmüşlerdi.


Ecvet Yusuf

1974’te babam Ecvet Yusuf, o bahçede tam dört kişiyle beraber gömüldü. O günü hiç unutmam... Bizlere babamızın gömüleceği söylendiğine orada saatlerce beklemiş ancak şehitler gömülmemişti. Etrafta silah sesleri duyuluyordu. Kafamızın üzerinden geçen havanlar ve kurşun vızıltılarını hala unutamadım. Etrafımda her kime bakıyorsam gözlerinden yaşlar akıyordu. Bizim gibi orada kaç kişi vardı bilmiyorum ama o bahçede o gün o Temmuz sıcağında yerler ıslaktı. Hani derler ya gözyaşları sel olmuştu aynen öyle bir durumdu. Ne kadar bekledik hatırlamıyorum, gelen giden olmadı. Aynı gece Abdi Çavuş sokağındaki nenemin evine telaşla  bir Mücahit geldi.  “Kaçın!!! Rumlar hisarlardan aştı geliyorlar” dedi. Bu kişi kimdi hatırlamıyorum ve benim gibi büyükler de hatırlamıyor. Evde kalan kadınlar çocuklar hepimiz evin bahçesindeki havuzun arkasına sığındık. Topu topu bulunduğumuz noktadan kaçtığımız nokta arasında 10 metre ya vardı ya yoktu. Ancak üç tarafı kerpiç duvarla çevriliydi.  Havanın karanlığında üzerimizden geçen izli mermilerin kırmızı izlerine bakıyordum. Yıldızlarla ne kadar tezattılar. Ancak onları yine de izlemek hoşuma gidiyordu.  Mücahitler Sitesi evimize yakın olduğundan mahallede bazı evlere havan düştüğü de söyleniyordu.   Nenem elinde İngilizler’den kalma kılıcını kınından çıkarmış havuzun en önünde bekliyordu. Arkasında halalarım, annem,  mahalleden kadınlar,  onların arkasında biz çocuklar vardık. Üç tarafımız duvar açık yönde kadınlar bizleri koruyordu. Bilerek mi seçmişleri orayı???  Orada ne kadar bekledik hatırlamıyorum ancak saatler sonra amcamın oğlu İlker abimin sesini duyduk. “Neredesiniz be amma” diye bağırıyordu. Nenem bir solukta ne olduğunu ona anlattı.  O da öyle bir şey olmadığını söyledi. Az önce İnönü meydanından geldiğini belirtti. O günlerde o meydanın adı İnönü meydanı  eğildi. Biz oraya Efe’nin kahvenin önü diyorduk veya Şahin sinemasının orası.

Gerçeği ertesi günü öğrendik. Abdi Çavuş’un sonunda olan hastahaneden şehitler taşınıp gömülmüştü. Kadınlar Tekke Bahçesi’ne doluşmasın diye “Rumlar hisardan aştı geliyor!” diyerek Tekke’ye gidişimizi engellemişler ve sonuçta bu travmayı bizlere yaşatmışlardı. Böyle bir çözüm bulan kişinin aklına hala şaşıyorum. Ağlamaktan korkan çocuklar vardı çünkü kadınlar sakın ağlamayın, fısıldaşmayın, bizi duyarlar diyorlardı. Nefes bile almaktan korkuyorduk.  Tekke Bahçesi’nde ertesi gün babam dört kişiyle beraber aynı mezarda yatıyordu. Bir mezara beş kişi gömmüşlerdi.

Babam artık Tekke Bahçesi’nde  yatıyordu. Eskiden anlamsızca gittiğim bu yere gitmek artık benim için bir zorunluluktu. Babam orada yatıyordu. Soğuk sıcak farketmez ben hep babamın kucağında otururdum. Onun varlığı artık oradaydı ve ben orada babamla beraberdim. Kucağında olmasam da…. Hiç bir neden yokken bisikletimle bazen o bahçede babamın mezarının başında bulurdum kendimi. Orada ben, babamla konuşurdum....

Bir gün akşam üzeri amcam Alper Orhon geldi. “Babanı ayrı mezara koyduk” dedi. “Babam nasıldı?” diye sorduğumu hatırlarım. “Ben elimle gömdüm. Yüzü bozulmamıştı, gülümser gibiydi” dedi.... Yalan söylediğini biliyordum ama babamın bozulmadığını duyunca inanmadığım halde inanmak istedim, sevinmiştim.

Ertesi gün herkesten gizli bisikletimle (oturduğumuz yerden eve uzak olduğundan annem beni bisikletle uzağa asla göndermezdi) Tekke Bahçesi’ndeydim. Doğruydu, babam artık tek yatıyordu... Artık onunla konuştuklarımı başkası asla duyamayacaktı.  Seneler sonra benim oraya sık sık gittiğimi annemin bildiğini öğrenmiştim. Aysel abla (Ses sanatçısı Küçük Aysel) orada oturuyordu. Ne zaman gitsem anneme telefon ettiğini öğrenmiştim. O yıllar benim için çok zor yıllardı,  bedenimi toparlamam bir yılı aşmıştı. O yaşlarda tüm kollarımda küçük sivilceler ve dudağımda uçuk hiç bitmemişti. Ya da belirli bir süre tuvalette kan işemem. Ruhumu toparlayabildim mi, pek sanmıyorum…

Şimdi duyuyorum ki Tekke Bahçesi’nde her şey karmakarışık. Mezarlar karışmış. Babam gerçekten orada mı yatıyor?  Ben öyle olduğuna inanıyorum. Kafamda şüphe oluşmadı mı?  Oluştu.  Bir de benden başka diğer çocukları düşündüm. Onların da benden çok farklı duygular taşıdığına inanmıyorum. Peki onların babası. Onlar kimle konuştular?  Sorular aslında çok basit ve kızgın. Bu bağlamda düşünülen her kelime kafamızda kızgın yağ gibi yakıyor beynimizi. Dünyada cehennemi yaşatıyor bizler bu sorular…

YA BENİM YERİMDE OLAN DİĞER ÇOCUKLAR ACABA BABALARI İLE Mİ KONUŞTULAR BUNCA YIL ?

PEKİ BEN KİMİNLE KONUŞTUM?

AMCAM ELİMLE GÖMDÜM DEDİ AMA GERÇEK Mİ ACABA?

GERÇEKTEN BABAM GÜLÜMSÜYOR MUYDU?

HALA GÜLÜMSÜYOR MU ORADAKİ ŞEHİTLER, KENDİ ÇOCUKLARI BAŞKA MEZARLARA KONUŞTUĞUNDA? O KÜÇÜCÜK ELLERİNİ  GÖĞE AÇTIKLARINDA ÇOCUKLARINI KARŞIDAN GÖREMİYORSA BABALARI GÜLÜMSEYEBİLİYOR MU ACABA?

YA BABALARIMIZ EMİNİM GÖRÜYORLARDI BİZLER BAŞKALARININ MANEVİYATINDA KONUŞTUKLARIMIZI . İZİN Mİ İSTİYORLARDI ACABA O MEZARDA YATAN KİŞİDEN KENDİ ÇOCUĞU İLE KONUŞMAK İÇİN???

Bu konuda kaç gündür bir şey yazmadım. Hep bekledim bu garagöz dernekten nasıl bir açıklama yapılacak diye...

Birde o KORKAK TMTciler derneğinden. Sizin silah arkadaşlarınızın yattığı yer bile belli değilmiş. Sizler nasıl insanlarsınız? Tabii aldığınız 10 yıllık emeklilik hakkı ve puanlar, arsalar, evler, yazlıklar, ganimetler, sizlere yetti ardında kalanın da zaten boynu koptu. Babalarımız şehit, sizler ihya oldunuz....

Şimdi geriye dönüp baktığımda bizler neden Şehit Aileleri Derneği’nden Atıldık?  Çünkü yönetime talip olduk.  Doğal üyesiydik derneğin. İlk maaş aldığımız günden itibaren de derneğe aidatlarımızı düzenli ödemekteydik. Genel Kurul yapılıyor haberimiz olmuyordu. Bizim adımıza açıklamalar yapılıyor,  bize sorulmuyordu. Üç tane adam binlerce şehit çocuğu adına atıp tutuyordu. Üstüne üstlük  de barıştan söz edene  demedikleri de kalmıyordu.  Oysa savaşın en acısını yaşayan biz çocuklar öyle düşünmüyorduk. Artık yönetime talip olma zamanı gelmişti. Talip de olduk. Haberimiz olmadan da dernekten gerekçesiz olarak atıldık. İşin acı tarafı da biz dernekten hemen atıldıktan sonra yapılan ilk genel kurulda ne gazilikle nede şehitlikle ilgisi olmayan hatta o  savaş günlerinde Kıbrıs’ta dahi olmayan kişilerle genel kurul yapılmıştı.  Oysa o dernekte şehit çocukları olmalıydı…

 HER ŞEHİT ÇOCUĞUNUN SORACAĞI SORULAR VARDI. ONLARI SORACAKTIK. VE DE İSTEKLERİMİZ OLACAKTI...

1. Tekke Bahçesi’ndeki isimsizler kimdi diye soracaktık.

2 TMTcilerin ve gelen komutanların haksızca kalleşçe vurduğu Türklerin hesabını soracaktık.

3 Köyler neden boşaltıldı onu soracaktık.

4 Barışı soracaktık.

5 Beleşe dağıtılan vatandaşlıkları soracaktık.

6 Babalarımızın kanıyla ıslanan bu toprakların neden peşkeş çekildiğini soracaktık.

7 Peşkeşlere engel olacaktık.

8 Babalarımızın değer verdiği, bu uğurda koruduğu, bu yolda şehit olduğu Kıbrıslı Türk kimliğine yapılan saldırıları ve kültürüne yapılan saldırıların hesabını soracak, bunu durduracaktık.

9 Siyasilerin babalarımızın adına konuşmalarını engelleyecektik.

ŞİMDİ DAHA İYİ ANLIYORUM NEDEN O DERNEKTEN ATILDIĞIMIZI. BABAMIN BÖLÜĞÜNDE BUGÜN SÖZDE VEKİL OLANLAR DEĞERLERİMİZE SALDIRSIN DİYE ATILDIK. BABAMIZIN KANI İLE ISLANAN BU TOPRAKLARDA BARIŞ YERİNE SAVAŞ ÇIĞLIKLARI ATILSIN, BİZLERİN DEĞERLERİ SİVAS’TA OLDUĞU GİBİ YAKILSIN, MECLİS’TE (BABAMIN BÖLÜĞÜNDE) NE İDÜĞÜ BELİRSİZ KIBRIS TÜRKÜ’NÜN DÜŞMANLARI BİZE HAKARET ETSİN DİYE ATILDIK.

ESERİNLE ÖĞÜN KEL ŞİŞMAN ADAM.

ESERİNLE ÖĞÜN TMT NİN SÖZDE KAHRAMANLARI

ESERİNLE ÖĞÜN ŞEHİT AİLELERİ DERNEĞİ

ESERİNLE ÖĞÜN KKTC…”

(HARPER ORHON – ŞUBAT 2018)

 

PAZARTESİ DEVAM EDECEK