Aziz Yıldırım; Bir Lanetlinin Kıbrıs Anıları

İbrahim Özejder

 

• Medyada Aziz Yıldırım’a yönelik tepkilerde “ölçü” kaçtı.

• Yenidüzen, “Terbiyesiz” gibi medya etiğiyle bağdaşmayan bir manşet atmamalıydı


Önce kendimize soralım! Geçen hafta Kıbrıs’a gelen Aziz Yıldırım değil de Fikret Orman veya Dursun Aydın Özbek olsaydı medyamız yine aynı tantanayı koparır mıydı?

Hiç ihtimal vermiyorum.

Peki, olaylar ayni ama konu mankeni Aziz Yıldırım’dır diye acaip bir gerilim yaratırsak, okurun karşısına küfürlerle karışık bir portre koyarsak, medya etiğini çiğnemiş ve okuru aldatmış olmaz mıyız?

Bu sorunun cevabını vermeden önce, filmi başa saralım sonra da bugüne gelelim.

Bir şeytanlaştırma öyküsü

Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın, antipatik bir kişiliğe sahip olduğu ve spor dünyasında gereksiz gerilimlere, çatışmalara yol açtığı konusunda neredeyse herkes hemfikir. Hatta takımının taraftarları bile Fenerbahçe’nin başarılarını engellediği için Yıldırım’a çok kızgın.

Ancak, ‘günahları’nın ötesinde Türkiye’de başka bir Aziz Yıldırım portresi yaratıldığını da biliyoruz. Önce medya  sonra egemen siyaset, Aziz Yıldırım’ı bir günah keçisi haline getirdi. Buna göre spor dünyasındaki şikenin ve diğer pisliklerin kaynağı ‘Aziz Yıldırım ve onun takımı Fenerbahçedir’.

Şeytanı yarat ve taşla

Meşhur “Şike Davası” ile Aziz Yıldırım bir anlamda şeytanlaştırıldı. Şike davası ilk başladığı zaman, medyanın çoğunluğunun Fenerbahçe Başkanı ile ilgili yayınları, ‘şeytan taşlama töreni’nden farksızdı.

İslam inancına göre kötülüklerden korunmak için, kötülüklerin kaynağı olan şeytan taşlanır. Din dışında siyasette de şeytanlara ihtiyaç duyulur ve gerektiğinde yaratılır, bütün suçlar da üzerine yıkılır. Amaç, esas suçluları veya en azından diğer suç ortaklarını gizlemektir.

Medya günümüzde, şeytan yaratma ve şeytan taşlamanın bir aracı olarak kullanılıyor. Aziz Yıldırım konunun en tipik örneklerinden birisidir. Şike davasının hukuki temelleri çökmesine rağmen, Aziz Yıldırım şeytan olarak gösterilmeye devam ediliyor. Şike davasına göre daha çok maddi temelleri bulunan Ergenekon, Balyoz gibi davaların kahramanları birer meleğe dönüştürülürken, Yıldırım’ın şeytani modeli yeni yorumlarla beslenmeye devam ediliyor.

Aziz Yıldırım ve temsil ettiği takım olan Fenerbahçe’nin, kötülüklerin kaynağı olduğu o kadar başarılı şekilde benimsetildi ki, bu başkan ve bu takımın maruz kalacağı her türlü cezayı meşru kabul eden bir kamuoyu oluştu.

Şeytanın Otobüsü kurşunlandı

En çarpıcı örnek olarak, nisan başında Rize’de Fenerbahçe otobüsüne yapılan silahlı saldırıyı gösterebiliriz. Onlarca kişinin ölümüne yolaçabilecek bu saldırıya, gereken tepki gösterilmedi. Çünkü şeytanın takımı taşlanmıştı. Sonrasında da olay unutturuldu.

Üç büyük kulüp taraftarlığı ülkemizde yaygın ve Türkiye spor medyasını yakından takip ediyoruz. Son ziyaret vesilesiyle, orada yaratılan lanetli Aziz Yıldırım imajının, bizim medyaya da bulaştığını gördük.


Ölçü kaçtı

Aziz Yıldırım’a tepkilerde ölçü kaçtı. Evet, tepki gösterilmeliydi ama ölçü kaçınca, yayınlar okurda, Kıbrıs Türk futboluna uygulanan ambargonun baş sorumlusunun Aziz Yıldırım olduğu algısına yolaçtı. Aynen, Türkiye futbolundaki kokuşmuşuğun müsebbibi olarak Aziz Yıldırım’ın ilan edilmesi gibi.

Habercilikte “ölçülülük” diye bir kavram var. Basının haber verme görevini “hukuka uygun” yerine getirmesi için saptanan sınırlardan biridir. Her haberin bir fikri içeriği ve bir değeri var ve bu da haberin ölçülerini ortaya koyar. Haber, değerine uygun unsurları içermeli ve değerine uygun ifade ve boyutlarda yayınlanmalı. 

Ölçü kaçarsa, kamu ve bireyler için sakıncalar doğabilir. İşte Aziz Yıldırım’ın Kıbrıs ziyareti ile ilgili haberlerin bütününde ölçünün kaçtığını ve istenmeyen algıların yaratıldığını gördük.

Tabii ki Aziz Yıldırım’ın Kıbrıs ziyareti önemli yanlışlıklar içeriyordu ve tepki verilmesi doğruydu. Ancak medyanın tepkilerde ölçüyü kaçırması onu, sorumlusu olmadığı bir politikanın sembolü haline getirdi: Sanki Kıbrıs Türk makamlarına saygılı olmayan, KTFF ile görüşmeyen, ambargoların kalkmasına yardımcı olmayan Aziz Yıldırım’mış gibi.

Aziz Yıldırım’ın yanlışı

Bu, Aziz Yıldırım’ın Kıbrıs ziyaretindeki yanlış adımlarının ötesinde bir sonuçtur. Gazetecilerin okurda gerçeğe uygun olmayan bir algı yaratma hakkı olamaz.

Neydi Aziz Yıldırım’ın yanlışı? Önemli bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olarak, Kıbrıs Türk futbol camiasının hassasiyetlerini dikkate almadan, KTFF’yle görüşmeyi hiç düşünmemek ve KKTC üst düzey yetkilileri ile görüşmek istemek.

Ancak haberler ve yorumlar, hatanın ortaya konmasıyla sınırlı kalmadı. “Madem lanetlenmiştir vur gitsin” der gibi Aziz Yıldırım topa tutuldu, siyaset de buna alet oldu ve Yıldırım’a zorla KTFF ile görüşme yaptırılmak istendi. Fenerbahçe Başkanı’nın söz verdiği halde Sertoğlu ile görüşmediği iddia edildi ve “terbiyesiz”likle suçlandı. Yenidüzen de ayni küfürü kullanarak Aziz Yıldırım’ın fotoğrafı ile birlikte manşet attı:

‘TERBİYESİZ’

Olmadı. Hem ölçü kaçtı, hem de Yenidüzen’e yakışmadı. Medya etiğine bu kadar önem veren bir yayın kuruluşu, bu kadar hafif ve ucuz bir başlık atmamalıydı. En azından Aziz Yıldırım hakkında. Bu tür başlıklar kişilik haklarına saldırı oluşturduğu gibi, okurun gerçeği doğru algılamasını da engelliyor.

Gelelim meselenin diğer boyutuna!

Aziz Yıldırım’dan ne bekliyorduk?

Aziz Yıldırım KTFF Başkanı Sertoğlu ile görüşseydi ne olacaktı? Kıbrıs Türk Futbolu’nun esas sorunu 3 büyüklerin başkanlarıyla mı? Tümay Tuğyan Cuma günü Yenidüzen’de çok güzel yazdı:

“…Aziz Yıldırım, Sertoğlu ile hoşbeş edecek, belki bir CON kahve içecek, sonra yine gidip KOP Başkanı Kostas Koutsokoumnis’in takımlarıyla turnuva yapacaktı. Çıplak gerçek budur!… hassasız ve bu hassasiyetimizi yüksek sesle dile getiriyoruz ama aslında yaptığımız şey, olsa olsa ‘şekil’ üzerinden içimizi ‘ferahlatmaya’ çalışmaktır…”
Çok doğru, Kıbrıs Türk futbolunun dış temas engelinin sebebi FB, GS, BJK başkanları değil siyasettir; yani Türkiye ve KKTC’nin üst düzey siyaseti. İkinci sırada devletin siyasetini uygulayan Türkiye Futbol Federasyonu gelir.

Dışa açılıma katkı yapmaz

Öte yandan, Kıbrıs Türk futbol camiası da, KOP’la görüşme ve dışa açılma girişimleriyle, çok haklı olduğu bir aşamada, böyle duygusal tepkilerle, pozisyonunu zedelemekten başka bir şey elde edemez. Medyanın da Aziz Yıldırım portresini fırsat bilerek yarattığı tantana, futbol camiasına yanlış gaz vermekten başka bir işe yaramaz. 
Baştaki soruyu tekrarlayalım: Geçen hafta Kıbrıs’a gelen Aziz Yıldırım değil de BJK başkanı Fikret Orman veya GS’nin çiçeği burnında başkanı Dursun Aydın Özbek olsaydı medyamız yine aynı tantanayı koparır mıydı?
Koparmazdı.
Bir soru daha soralım: KTFF veya Kıbrıs Türk futbol camiası açısından FB başkanının, GS veya BJK başkanlarından farkı var mı?
Olmamalı, niye olsun ki.
Sonuç: Türkiye medyasının yarattığı bir şeytan portresi, Kıbrıs Türk medyası tarafından da aynen benimsenmiştir.