‘Azgın bir toplum olduk’

Cenk Mutluyakalı


İki insanın gözleri hem ürküttü beni, hem hafızama çakıldı.
İki röportaj, gazetecilik maceramda ‘gözlerle’ asıldı usuma...
Biri, Şeyh Nazım’dı...
Diğeri Elmas, falcı.

***

Şeyh Nazım'ın bakışlarında hem ‘bilgelik’ vardı, hem de insanı ‘suskunlaştıran’ bir otorite...
O otoritenin içinde uslu bir çocuk gibi gülümsüyordu ‘merhamet’...
Her iki gözle ‘büyücü’ kıvamında ‘gözleştim’, unutamıyorum.

***

“Azgın bir toplum olduk”, Şeyh Nazım Kıbrısi ile 16 sene önce yaptığım röportajın başlığıydı...
Osmanlı motifli kocaman bir sedir vardı dergahında ve bağdaş kurmuş, öyle oturmuştu...
Şeyh Nazım, Larnakalı’ydı ama Lefke’yle özdeşleşmişti.
İşin inanç, tasavvuf, felsefe dünyasına girerek haddimi aşacak değilim.
Ancak, tüm dünyada yüz bini aşkın müridi varsa eğer ve bu kadar çok insanı etkilemişse birisi, önemli bir değerdi.
Ahmet Altan ‘Son Oyun’ romanında, şu benzetmeyi yapar, “Bir adam öldüğünde bir kişi ölmüyordu, büyük bir kalabalık da ölüp gidiyordu...”
Şeyh Nazım da öylesi bir ‘kalabalık’la yumdu gözlerini sanırım.

***

İstanbul’da kimya okuyordu, abisini ‘tifo’dan kaybedince dine yöneldi.
Çok çileli bir yaşamı oldu, anlatmıştı.

***

Şu soruyu sormuştum ilk...
“Hep öbür dünyada rahat etmenin yollarını anlatırsınız da, bu dünyada daha mutlu olmanın bir yolu yok mu?”
Yanıtlamıştı:
“İnsan bulunduğu ortamı kendisine uydurmaya bakıp, hoşnut olmalı. Yoksa, kulübede yaşamaya alışmayan adama ev versen evin üstüne köşk, köşk versen üstüne konak ister. Sonra saray da versen beğenmez...”
Ve şu sözlerle tamamlamıştı o günkü sohbetimizi:
“İnsanoğlu kendinden çok daha kötü durumdakilerin haline de bakmalı. Hep yukarılara bakarsanız, azgınlaşırsınız!.. Biz ‘azgın’ bir toplum olduk. Hatta azgınlığı da aştık... Hedefsiz, gayesiz bir topluma dönüştük...”
İlginç bir sohbetti...
Yarına yine anlatırım...
Şimdilik, ‘hoş çakal’ diyelim ‘kocaman gözlü’ adama...