Ayrılığa formül, birleşme yerine

Cenk Mutluyakalı

Türkiye Cumhuriyeti’nde siyaset yapan pek çok benzeri gibi Çavuşoğlu da meseleye salt “milli” temelden bakıyor.
Sağcısı böyle, sosyal demokratı böyle…
Adayı “Türklük” ve “Rumluk” üzerinden okuyorlar.
Onların gözünde bütün bir Kıbrıs yok.
Kıbrıslı hiç yok!
“Coğrafya” bu insanlar için “stratejik” önemi dışında bir anlam ifade etmiyor.
Ortak bir Kıbrıs ülkesi tahayyülleri yok.
Ada yarısında öyle bir siyaset dizayn ediyorlar ki, ortak yurt hayali giderek eriyor.

*  *  *

“Paylaşmak istemiyorlar” diyen kendi dilinde de “paylaşmak” yok, tam aksine “ayrılmak” var.
“Ayrılığa” formül arıyorlar, aslında…
İç seslerinde gizlenen düşünce “Nasıl ayrılalım ki, hem toprak bize kalsın, hem dünya bizi tanısın! Nasıl ayrılalım ki, kavga gürültü olmasın.”
Bölünmeye uzlaşı için çabalıyorlar.

*  *  *

Bir cümlesinde şunu diyor örneğin Çavuşoğlu, Crans Montana’da biz niye başarılı olduk, masa üzerimize niye devrilmedi.”
Öyle ya…
“Türk tarafı” için başarı Kıbrıs’ta “çözüm” değil.
“Masa üzerimize devrilmedi” ya…
Bu!
Masa Rumların üzerine devriliyorsa…
Başarı (!)

*  *  *

Mesela “Rum’a yakınlaşmak isteyenler” diyerek onları adeta düşman görüyor.
Peki kiminle barış istiyor?
İnsan “yakınlaşmayacağı” biriyle neyin barışını konuşacak sahi?

*  *  *

Kıbrıs’ın birleşmesini anlatmıyor dili…
Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye’ye birleşmesini anlatıyor.
“Garantör” ötesinde tam bir “sahiplik” tavrı var.
Örneğin “İlahiyat Koleji istiyorlar” diyor.
“Bir var, bir daha istiyorlar.”
Kimden?
Bunu Türkiye Dışişleri Bakanı’ndan mı istiyorlar?
Adadaki eğitimi planlamak size mi düştü?” diyemiyor kimse.
Kıbrıs’taki koleji niye Türkiye’de istiyorlar?

*  *  *

Dedim ya, Kıbrıs’ı başka bir ülke görmüyorlar.
Kıbrıs’ı Türkiye’nin “kontrolü” dışında istemiyorlar.
En temel ayrılık bu!
O nedenle de “bölünme”ye formül arıyorlar, bölünmeye isim!
Ve doğrusu ulusçuluk egoizmindeki Kıbrıslı Rum liderliği de bunu körüklüyor.

*  *  *

Masalar şimdi hepimizin üzerine devriliyor.
O masalar ki üzerinde ömrümüz var.