Ayran yok, tuz koktu, küheylana  maşallah! Haydi tuvalete!

Serhat İncirli

Ayranı yok içmeye atla gider…
Aynen öyle…
Ayran yok!
Yoğurt yok!
Su yok!
Tuzun kalanı da koktu ama sevgili Fikri Ataoğlu, Girne’ye iki teleferik, Gaziveren’e de yat limanı yapacak!

-*-*-

Anadolu Ajansı’na söylemiş sayın bakan bunları…
Ve bizim medya ön sayfalardan duyuruyor…

-*-*-

Sevgili Fikri Ataoğlu, bunları yapacak para yok!
Mutlaka birileri yatırım olarak yapacak ve kesinlikle kaymağını yiyecek falan da, keşke o birilerine “yollar ışıksız, hastane inşaatları yarım, okullar yıkılıyor” deseniz!

-*-*-

Ataoğlu öyle bir açıklama yapıyor ki; Katar’dan para geldi ve elimizdedir, yarın sabah da iki teleferik ve bir yat limanı yapımı başlıyor!
Neden?
Neden bu kadar sallama var ortada?

-*-*-

Bu sorunun tek bir yanıtı var aslında…
Ortada siyaset yok…
Kimsenin bir şey yaptığı yok…
Yapabildiği de yok…
Çünkü kimsede para yok…
Kimsenin siyasi belirsizlik nedeniyle yatırım yapacağı da yok… 
Haliyle, yeni TC Büyükelçisi ekonomik örgütlerle toplantılar yapıp hedefler çiziyor…
Fikri kardeş de Dubaili bakan endamında, yatırımları açıklıyor!

-*-*-

Her açıdan çökmüş, iflas etmiş, onursuzluğun zirveye taşındığı bir zavallı siyaset içerisinde, limanlar yapıyor, teleferikler inşa ediyoruz!
Trabeza köyünde zengin uranyum yataklarını da açıklayın!
Ayguruş’a inşa ettiğiniz uzay istasyonunu neden söylemiyorsunuz?
Peki, Limnidi’ye bu sene cruise gemileri gelecek ve Dillirga’nın önüne demirleyecek, bunu neden anlatmıyorsunuz?
Haaa bir de Gambiya bizi ha tanıdı ha tanıyacak!
Bunu eklemeyi unutmayın!
Petrol ve doğal gaz rezervlerimiz de en az 31 sene Avrupa’ya yeter değil mi?

-*-*-

Sıfır alan öğrencinin, yanına “1” yazıp, anne babasını kandırmaya çalışması durumundayız!
Başarısız!
Bitik!
Çökük!
Yıkık!
Geleceği belirsiz!

-*-*-

Kimisi yılmadan hamasi nutuk sallıyor, kimisi sürekli uyduruyor ve bu arada hem kendilerinin hem de yakınlarının cepleri bayram kutlamasını sürdürüyor!
Ve düzen devam ediyor…
Hep yalanla, hep propagandayla!
Da nereye kadar?

-*-*-

Bırakın ayranımızın olmamasını; o ayrana koyacak tuzun da koktuğu bir ülkede yaşıyoruz ama maşallah büyük abdeste küheylanla gittiğimiz doğrudur!


Bye bye Öğretmen Koleji!

Bakanlar Kurulu geçtiğimiz gün sessiz sessiz bir karar geçirdi…
Bu karan 30 Kasım 2022 tarihli Resmi Gazetede de yayınlandı…

-*-*-

Nedir bu karar?
Bu karar, TC’deki üniversitelerin her hangi birinden, 4 yıllık sınıf öğretmenliği bölümünü bitiren herkes, KKTC’deki Türk Öğretmen Koleji veya Akademisi’ni bitirmiş gibi kabul edilecek…

-*-*-

“Öğretmen Koleji” kapatılacak mı?
Hayır kapatılmayacak!
Ama çok güçlü bir varlığı söz konusuydu ve tek ilkokul öğretmeni yetiştiren kurumdu, bu özelliği ortadan kalkmış olacak.

-*-*-

Peki daha önceki uygulama nasıldı?
İlgili TC üniversitelerine “ihtiyaç halinde” kontenjanla öğrenci gönderilmesi söz konusuysa, o kontenjanla gönderilen kişinin diplomasının denkliği kabul ediliyordu.

-*-*-

Bu yapılan nedir?
Abi bu yapılanı, “sömürgecilik ve emperyalizm” başlığı altında açıklamak gerekirse; 1958’den beri TC Devleti’nin önce “etki alanı”, sonra “koruması” ve şu anda da resmen “sömürgesi” olduğumuzun net görüntüsü ile karşılaşırız…
Başka da izah tarzı yoktur!
Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası mı?
Eminim harekete geçecektir!


Çok sevdiği toprağa gitti…

Emir Yeşilırmaklı da yaşamını yitirdi…
Soyadından anlayacağınız gibi Yeşilırmaklı’ydı…
Aynı dedenin ve nenenin torunlarıyız… 
Dedemle dedesi birinci yeğen, babalarımız ikinci yeğen ve biz üçüncü yeğen mi oluyoruz?
Öyleydi!
İki yaş büyüğümdü…
Çocukluğumun en eski arkadaş listesinde en öne sıralardadır… 

-*-*-

Amcası, köyümüzün eski muhtarlarından Yıldız Kabaran’dı… 
Ağabeyi de iki üç dönem önce muhtardı… Göksel Kabaran… 
Ve Emir de 25 Aralık’ta muhtar adayıydı…

-*-*-

Köyüne, ama her şeyden önce toprağına son derece büyük bir inanç ve sevgiyle bağlıydı…
Çiftçilik, tek geçim kaynağıydı ve çok iyi bir üreticiydi…

-*-*-

En son Lefkoşa’da görüştük…
Yanında Cengiz Fırtına vardı… 
Çocukluktan kalma güzel anılarımızı konuştuk… 
Gülüştük…

-*-*-

Köyde, derede, eski değirmende mangal yakmak için sözleştik… 
Cengiz Londra’da…
Emir, dönmemek üzere göçtü…

-*-*-

Otur, sağlık sistemini eleştir, “şu olsaydı, şu yapılsaydı Emir ölmeyecekti” diye yazılar yaz…
Geri gelir mi?
Cengiz bir gün göç ettiği Londra’dan döner mi?

-*-*-

Hayatın acı gerçekleri mi bunlar?
Bilmiyorum…
Çok üzgünüm… 
Evlatlarına, aileye başsağlığı sevgili Emir’e Allah’tan rahmet diliyorum…