“Aynı gökyüzünün altında...”

Sevgül Uludağ

KIBRISLITÜRK VE KIBRISLIRUM ŞAİRLERİN BARIŞ İÇİN ŞİİRLERİNDEN BİR DEMET...

 

EDON ile BKP Gençlik Meclisi’nin birlikte yayımladığı “Aynı gökyüzünün altında” başlıklı şiir antolojisi, dijitalleştirilmiş şekliyle elimize ulaştı... Şiir antolojisinin dijital, genişletilmiş versiyonunan bir demet şiir seçtik okurlarımız için, barış için kaleme alınmış şiirlerden bir demet...

Antolojinin dijital versiyonunun giriş yazısında şöyle deniliyor:

“Elinizdeki bu şiir antolojisi EDON Merkez Konseyi tarafından ilk olarak 1980 yılında yayınlanmış olan ve daha sonra 2006’da tekrar yayınlanan “AYNI GÖKYÜZÜNÜN ALTINDA” iki toplumlu şiir antolojisinin yenilenmiş baskısını teşkil etmektedir.

Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk şairlerin Türkçe ve Yunanca’ya çevrilmiş şiirlerini içermektedir.

Kıbrıslıların tecrübelerinin içerisinden çıkan bu şiirler Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, sıradan, halktan insanların yurtlarının geleceği hakkında duydukları kaygıları dile getirmektedir.

Bu şiirler yurdumuzun iki toplumu arasında barış, dostluk ve karşılıklı anlayış mesajları göndermektedir. 

Ne yazık ki, işgalin tel örgülerinin ikiye böldüğü bir vatanda Kıbrıs halkı insanlık dışı bölünmeyi her gün yaşamaktadır. Kıbrıs’ın iki toplumunun şiddet yoluyla birbirlerinden ayrılması emperyalistlerin ülkemizde dayattıkları milliyetçiliğin ve şovenizmin sonucudur.

Buna yanıtımız, yeniden yakınlaşma ve ülkemizin yeniden birleşmesi için mücadeledir. Şiir bir iletişim ve yeniden yakınlaşma şeklidir. Aynı gökyüzü altında ortak bir vatan hedefiyle insanlar birbirleriyle iletişim içerisindeler, işgale ve savaşa karşı çıkarak barıştan yana mesajlarını gönderiyorlar, dile getiriyorlar...

Bu şiir antolojisi Birleşik Kıbrıs Partisi Gençlik Meclisi’nin ve EDON Merkez Konseyi’nin Yeniden Yakınlaşma Bürolarının ortak çabalarının bir sonucudur. Ayrıca bu çabaya şair Neşe Yaşın, ressam Mihalis İlia, Matthias Kappler ile çevirileriyle Vula Harana ve Aleksandros Kiriaku katkıda bulundular... Eylül 2016”

Şiir antolojisinin dijital versiyonuna şu adresten ulaşılabilinir:

file:///C:/Users/Haber05/AppData/Local/Temp/Kato%20apo%20ton%20idio%20ourano%20EDON%20BKP.pdf

 


 

Akordeon

 

Thomas Simeu

Akşamüstü
şarkı söylüyordu Finlandiyalı.
Silahı bir köşeye attık
Ahmet’le ben mahallede
ıssızlığı unutuyorduk akordeon dinlerken

Gece yarısı
şarkı söylüyordu Finlandiyalı
Ahmet’le ben
bizi ayıran o yolda
omzumuzda silah olmadan
şarkımızla milleti uyandırıyorduk.
Ahmet’le ben ayazda sırılsıklam
soğuğu unutuyorduk
akordeon dinlerken

Şafak sökerken
şarkı söylüyordu Finlandiyalı
bir sigaramız vardı
yarı yarıya paylaştık
Ahmet’le ben.
Şanssız mıydık ne
birbirimize uzatırken ellerimizi
çıkageldi yüzbaşı.
Unutmuşuz düşman olduğumuzu
akordeon dinlerken
sarıldık birbirimize
Ahmet ve ben.

Sustu artık Finlandiyalı
yağmurun arkasından
- bir an için çıkan –lider
güneş söndü orada

Sustu artık Finlandiyalı
ama yüreklerimizde
yankılanıyor hala
gökyüzüne sığmayan
yıldırımın yaktığı
o eski şarkı.

Çeviri: Vula Harana/ Aleksandros Kiriaku


 

Lidra Caddesi’nde sabah kahvesi...

 

Mihalis Pieris

Kırk yedi yaşındayım ve mutluyum.
Çünkü burada oturuyorum bu imtiyazlı köşede,
bu gün içinde,
ne dün ne de yarın olan günde.

Buradayım, bugün olan
bu günde, dün değil ne de yarın
şehrin yaya yolundayım, bu
şehirde (bölünmüş, olsa da)
oturmuş camdan yağmura bakıyorum
hareket halindeki kalabalığa, garson kız da
güzel (ki farkında güzelliğinin)
ondan rahat gülümseyişi.

Gerçekten çok, ama çok
(az zaman için olsa da) mutluyum öylesine.

Lefkoşa, Şubat 1998

Çeviri: Matthias Kappler/ Neşe Yaşın


Neşe’ye mektup...

Neofitos Papalazaros

“Benim yurdum ikiye bölünmüş ortasından
Hangi yarısını
sevmeli insan?”

Gül yapraklarıyla taştı yüreğim Neşe
tatmadığımız bir sevginin,
yaşamadığımız bir dostluğun armağanı.

Duyuyorum sesini Neşe,
serin rüzgârın bir melodi gibi taşıdığı
ata toprağının öteki yarısından.

İnan bana Neşe,
İkiye bölünmüyor yüreğim.

Çeviri: Vula Harana/Aleksandros Kiriaku


Büyük Av...

Andis Kanakis

(Kutlu Adalı’nın anısına...)

Üç yaylım ateşiyle
biçtiler Adalı’yı.
Yıkıldı bedeni
delik deşik düştü yere.
Ancak ruhu,
(büyük av)
görünmez oldu.
Onlarca bozkurt
onu arıyor o günden beri
bulmak ne mümkün

Terk eder etmez bedenini
uçup gitti
uçmakta olan
bir kuş sürüsüyle
o an,
bilinmez bir gök yolculuğuna.
Ancak derler ki,
baharları,
bir kırlangıç
geri dönüyor
oncasının arasında.
Verandada kuruyor yuvasını.
Ve uçup duruyor
Sabahları
Yeşil Hat’tın üzerinde
girip çıkıyor
her avluya.
Gün batarken,
ansızın,
kayboluyor gökyüzünde.
Birazdan
beliriveriyor yeniden
kara bir iz
yükseklerde
daireler çiziyor
güneyden
kuzeye.
Gittikçe daralıyor
daireleri.
Çok alçaktan uçuyor
damlarımızın üzerinden.
Yorgun,
Dönüyor
yuvaya.

Çeviri: Vula Harana/Aleksandros Kiriaku


Hurma

Jenan Selçuk

Ben ağacım, bir hurma
Mesarya mezarlığında.
Gölgemde gömülü uygarlıkların
kemikleri köklerim.
Kırk kıvırcık kölenin kürek çektiği
gemilerle getirildik Mısır’dan.
Küpeli bir Helendi vaftiz babam
sünnetçim, devşirme bir Osmanlı berber
oğlancı. Baharları Aphrodite’in
kışları Zenon’un yanına çırak verildim.

Belki farkına varmadınız modeli bendim,
Lusignan mimarların.
Venedikli tüccarlardan miras
bu tatlı dillilik, zevk düşkünlüğü
Roman Bizans...

İngilizlerin eseri, sergilediğim
bölünmüş kişilik sendromları
zaman zaman insan sanışım kendimi
yalandıkça, yalana sarılan. Paranoyalar
bayrak kumaşından dikilen, deli gömleği
made in Greece, made in Turkey:

Savaş görüyorum – suya bakınca!

Manchester, 2002


Birleşik bir Kıbrıs için...

Panayotis Mihail

Büyükler bu ülkeye çok zarar verdiler
Onu ikiye bölmek onlar için zor olmadı
Türkler kuzeyde, Rumlar güneyde yaşasın istediler
Onlara göre birlikte bu mekâna sığmazmışız!
Oysa hatırlıyorum baba ocağındayken
Türk çocuklarıyla oynardık ben de, kardeşlerim de
Oturduğumuz ev tam ortasındaydı
Mustafa’yla Ahmet’in evlerinin.
Sabah kalkar komşuya seslenirdim
“Ahmet hazır mısın? Ben yola çıkıyorum”.
Anası da bana derdi ki
“Bekle hele, Ahmet henüz hazır değil, onu giydirmem lazım”.
Bütün bunlar olurken biz henüz sekizimizdeydik.
İkimiz birlikte Hıristiyan okuluna giderdik.
Hatta Noel ve Paskayı bizimle birlikte kutlardı köyün bütün Türkleri.
Ama biz de şenlenirdik Ramazan geldiğinde.
Uzun lafın kısası bir kazanda kaynardık.
Şimdi ise kafa kafaya verip düşündü danışmanlar
“Birlikte yaşayamazmışız”, “Türkler düşmanımızmış”
Oysa nicesinin çalışmaya başladığını görüyorum,
hem oradan, hem buradan yakınlaşma başladı
Tanrı’dan umudum var o gün mutlak gelecek
Türkler ve Rumlar özgür bir Kıbrıs’ta birlikte yaşayacak
Birlikte yaşamamızı hazmedemeyenler
Bir uçağa binsinler, dünya büyük, onlara da yeter
Bizi yalnız bıraksınlar, biz anlaşırız
Türkler ve Rumlar bir arada memleketimizde barış içinde yaşarız

Çeviri: Vula Harana/Aleksandros Kiriaku

 


 

“Zamanı kaybolmuşlar”ın ya da
“Zamanda kaybolmuşlar”ın şiiri...

Fikret Demirağ

Ne çok mezar saklıyor yüreklerimiz,
ne kadar ölü!
Bir daha savaş isteyenin taşlar yağsın başına,
“acı son bulsun!” diyenin omuzlarına konfetiler!

İşte, iki uzak yamaçta iki yanlız ihtiyarcık;
yüreklerini bölemedi toprağı bölen çizgi,
göğün hangi parçası birinin,
hangisi öbürününki?

Sorma adları ne, yaşları kaç hangi uluslardan;
yürekleri kaç mezar saklıyor, bunu sor,
hangisi hangisinin evinde ölüyor şimdi!

Acıları gömülmemiş, ortalıkta duruyor hâlâ,
her biri yanıtın arayan sorular;
nerede yanıtları?

Lefkoşa, Şubat-Ekim 1987

 


Büyük sınır koyucu

Petros Sofas

Büyük sınır koyucu etrafı gözlüyor
elinde büyük bir dosya.
Ne mezarlara bakıyor 
ne kara giyenlere
sadece gözlüyor
yeşil hattını bozar da
kendimizi birbirimizin kucağında buluruz
ve sileriz izlerini
sevinç gözyaşlarıyla diye.

Çeviri: Vula Harana/ Aleksandros Kiriaku


Benek

Petros Sofas

Dünya haritasında bir beneğiz
bilmeyenin temizlemek için
tırnağıyla kazıdığı
siz ise bizi sınırlarla ayırdınız
Rumlar bu tarafa, Türkler o tarafa.
Desenize bana
sınırlarla ayırabilir misiniz sevgiyi
Rum sevgisi bu tarafa, Türk sevgisi o tarafa?
Kalbi sınırlarla ayırabilir misiniz
sevinç bu tarafa, acı o tarafa?
Ölümü sınırlarla ayırabilir misiniz
bizim ölümümüz bu tarafa, onların ölümü o tarafa diye?

Çeviri: Vula Harana/ Aleksandros Kiriaku