Ayda 21 orgazm

Cenk Mutluyakalı

 

Şu Harvard Üniversitesi insanı çatlatıyor!
Bir değil iki değil üç değil.
İyi ki bizdeki üniversiteler henüz bu araştırma işlerine girişmemişler (!)
Şimdilik öğrenci kaydı yapıyor ve diploma veriyoruz.
Anca yetişiyoruz (!)

*  *  *

Harvard Üniversitesi, Brigham and Women Hospital ile bir araştırma yapmış.
Mesele mühim: Prostat kanseri.
Ülkemizde de erkeklerin korkulu rüyası.
Ve araştırma sonucu şu: Orgazm sıklığı yüksek erkeklerde prostat kanserine yakalanma riski azalıyor.
Rakamsal değer de var.
Ayda 21 kez orgazm olan erkeklerin prostat kanserine yakalanma riskleri yüzde 22 daha düşük oluyor!
İtiraf etmeliyim ki hesap makinesinden destek alıyorum.
Haftada 5 kusur falan orgazm geliyor.

*  *  *

Ayda 21 orgazm diyor!
Yirmi bir...
Bu Harvard ne dediğinin farkında mı?
Ve Can babanın şiiri düşüyor aklıma.
“Bir iş açacaksın sen başımıza
yangın mı olur artık, bahar mı?”


Neyimize

Körler için taşlar döşüyoruz.
Göstermelik.
Hemen her yerde...
Gös-ter-me-lik!
Biz böylesi bir kültürün henüz kıyısından dahi geçmiyoruz.
İçtiği meşrubatın tenekesini çöpe atmasını bilmeyecek kadar cahiliz ne yazık...

*  *  *

Görme özürlü insanlar özel bastonuyla yürüyecek de, bu taşlardan yolunu bulacak!
Peh!
Hemen her kaldırımda, reklam için döşenmiş bu sarı özel taşların üzerine park edilmiş araçlar var.
Olmadı çöp tenekesi var.
Var da var!

*  *  *

Koltuğa oturan “iktidar zehirlenmesi” yaşıyor.
Seçen de “ganimet…”
Bunca “körlük” arasında göz gözü görmüyor.

*  *  *

Avrupa’dan özenti işlerimiz var ya!
Taş gelmiş, metal gelmiş ama “kültür” gelmeyince olmuyor!
Medeniyet “pahalı araba” sürmekle gelmiyor.
Ama kondurmuyoruz kendimize!
En kötüsü de bu ya...

 


Dünya Evi

“Biliyor musun ben boşandım” dedi.
Epeyi olmuştu, görüşmeyeli.
Çocukları sordum.
“Genelde benimle, haftanın birkaç günü de babalarında.”
En fazla çocuklar etkileniyor, böylesi kararlardan...
“Pek sorun olmadı, çünkü, okulda, sınıfın yarısından çoğu boşanmış anne babaların çocukları. Çocuklar artık bu gerçeği biliyor. Bununla yaşıyor. Çocuk psikoloğu da bunu anlattı.”
Anne ya da babanın birbirini kötülemeden bu süreci yaşaması önemli.

*  *  *

Evlilik, bireyin özgürlüğünü ortadan kaldırdığın an ölüyor.
Ve toplumsal hayatta silikleşen “dayanışma” duygusu evin içinde de giderek yok oluyor.
Biraz da eğlenmek gerekiyor tabii.
“Evlilik” kavramının kendisiyle dahi!
Çok ciddiye alıyorlar.
Görüyorum ki, pek çok çift aynı evde ama aslında “ayrı” yaşıyor.
Hele şu müthiş “sosyal medya” devriminin ardından.
Çoğu “cihazıyla” evli (!)

*  *  *

Boşanmaları öyle “ah”la “vah”la karşılayanlardan değilim.
Ve hatta “evlenenlere” daha fazla şaşırdığım söylenebilir.
Şu “evlilik olmadan çocuk” meselesi tabu olmaktan çıksa ve birlikte yaşamak tercihi biraz daha olgunlaşsa yeni bir sayfa açılacak “dünya evi”nde!


 

Babalarımızı uğurlarken

Çok fazla düşer oldu yolumuz, mezarlıklara…
Daha dün yeni doğmuş bebeklerimiz için “hayırlısı olsun” ziyaretlerine giderdik, dostların...
Çoluk çocuk tatil yollarına düşerdik...
Babalarımızı uğurluyoruz şimdi...
Babalarımızı, sonsuzluğa...
Nemli gözlerle bakıyoruz birbirimize...
Büyüdükçe… Büyümeye lanet okuyoruz.
Üstelik de yok kaçarı...
Zaman delice hızlı, biliyoruz...
Birbirimizin üzerine toprak atacağız gün gele, birbirimizin ardından ağlayacağız.
Ve değişmeyecek temenni:
“Sıralı olsun ölümler yeter ki…”


 

Sabır

İngiltere o istifayı konuşuyor.
Savunma Bakanı Michael Fallon, 15 yıl önce bir yemekte ellerini defalarca bir kadın radyo sunucusunun dizlerine koyduğunu itiraf ederek istifa etti.
Kem küm etmedi...
Susmadı...
İstifa etti.
Demek ki, bazen, 15 sene sonra ortaya çıkıyormuş işin kokusu.
Sabretmek gerek (!)


 


notlarım

  • Çok merak ediyorum, engelliler için ayrılmış park yerlerini işgal eden sorumsuzlar var ya... Ve bu fotoğraflar sosyal medyada yayınlanıyor. Peki, polis böylesi görüntüleri ihbar kabul ederek işlem yapıyor mu?
     
  • Lefkoşa-Mağusa yolunda, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi önünde, hem de ana yolda “yürü ve öl” diyen YAYA GEÇİDİ halen duruyor!
     
  • Üniversite yola paralel “gösterişli” bir düzenleme yaptı, yeni bir peyzaj!
    Hiçbir itirazım yok.
    Ama bir de güzel ÜST GEÇİT yapsa ya!
    Parayı o çocukların cebinden kazanıyor.

     
  • Her yer KEDİ dolu, kimi canlı, kimi ölü.
    Kedi nüfusu sanki bir anda arttı.
    Bir kısırlaştırma programı mı gerekiyor? Ya da çok daha fazla sahiplenmek, çok daha iyi barınaklar mı?

     
  • Klasik tepkinizi biliyorum: Bu ülkede insanlar sayılmıyor kediler mi sayılacak!
     
  • Ne güzel söyledin Evren’im:
    “Ortaokul kantin kuyruğunu anımsatan Lokmacı barikatı...”

     
  • Kamu kurumlarındaki ‘laçkalığın’ böylesine azdığı bir başka dönem hatırlamıyorum. Her kurumda ‘özveriyle’ çalışan bir avuç insana yazık.

 


"Sen çok güzelsin
Sebepsiz de gülebilirsin."

Muzaffer Tayyip Uslu