AVALLIK hali !

Cenk Mutluyakalı

 

Mesela “cesaretimiz yok” yerine, “derinlemesine inceliyoruz” diyorlar.
İncele incele bitmiyor!..

***

Mesela “adım atacak irademiz yok” yerine, “çok daha geniş bakmak gerekiyor” gibisinden üst perden laflar ediyorlar.
Perde hep kapalı, bir türlü açılmak bilmiyor…

***

Mesela “evet, haklısınız” demek yerine, “bütünlüklü çözüm arayışı”ndan lafa giriyorlar!..
Bütün umutlar yıkılıyor içinize ‘parça parça’ genelde.

***

Mesela, “doymuyoruz, daha fazla istiyoruz” demek yerine, kendilerinin yakınına uğramayan her ne kadar ezilmişlik, tükenmişlik, yoksulluk varsa sarılıyorlar…
Kendileri bile gülüyor, ‘mahsusçuk’ göz yaşlarına…

***

Mesela “emekten, sosyalizmden, Che”den falan konuşuyorlar ama değme baronlara taş çıkarıyor hayatları, markaya boğuluyor bedenleri, yazlık kışlık karışıyor adresleri…
Kırk sene, kırk slogan idare ediyorlar…

***

Mesela ‘cepte para kalmadı’ diyorlar ama kapının önünde park edilmiş bir servete bedel arabanın, bankada birikmiş mevduatın, taksiti çoktan tamamlanmış yeni villanın hesabını tutmuyorlar…
‘Psikolojik fakirlik’ ağır geliyor bedenlerine…

***

Mesela sağlıktaki sistemsizliği, eğitimdeki çarpıklığı, gelir dağılımındaki adaletsizliği, kifayetsiz nice koltuk kapmışın beceriksizliğini anlıyor, anlatıyorlar ama ‘çözüm’ üretmiyorlar.
İlla ki “başkalarına” benzemiyorlar yine de…

***

Mesela ‘paylaşmak’ nutukları döşüyor, ‘katılımcılık’ masalları anlatıyor, insanlarla yüz yüze gelmekten kaçıyorlar…
Özdeyişler, şairler, büyük felsefecilere sığınıyorlar…

***

Çok konuşmak, çok bilmek, çok söylemek, çok saptamak, çok anlatmak!..
Ama ‘aval aval’ bakmak!..
İşte bu ‘avallık’ bizim derdimiz…
Ne olacak halimiz?