Atalassa kazılarının ilk aşaması tamamlandı, sıra antropolojik incelemede…

Sevgül Uludağ

18 “kayıp”tan geride kalanlar bulundu, 3-4 “kayıp” şahsın ise Konstantinu-Eleni mezarlığına gömülmüş olduğu sanılıyor…

 

20 Temmuz 1974 tarihinde Türk savaş uçaklarının Atalassa Psikiyatri Hastanesi’ni bombalaması sonucu ölen ve bombaların açmış olduğu çukura topluca gömülen 31 “kayıp” Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk’ten geride kalanların çoğuna ulaşılmış olduğu belirtildi.

Bu konuda sorularımızı yanıtlayan Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiseri Fotis Fotiu, Atalassa kazılarının ilk aşamasının tamamlandığını, şimdi sıranın antropolojik incelemede olduğunu, en son aşamanın ise DNA testleri olacağını belirtti.

Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserlik binasında dün görüştüğümüz Komiser Fotis Fotiu, Atalassa kazılarında 18 “kayıp”tan geride kalanların bulunduğunu, bu kazı devam ederken bazı “kayıp” yakınlarının kendilerine giderek 3-4 “kayıp” şahsın naaşlarını alarak, o günlerde Konstantinu ve Eleni Mezarlığı’na defnetmiş olduklarını söylediklerini belirtti.

Fotiu, şimdi antropolojik analizin yapılacağını, Antropolog İliopulos’un 1 Mayıs 2018 tarihinden itibaren antropolojik incelemelerine başlayacağını, böylece bulunan kalıntıların kaç kişiye ait olduğunun anlaşılacağını belirtti. Bu analizlerin, tıpkı NORATLAS kalıntıları gibi, Engomi’deki binalarında yapılacağını belirten Fotiu, DNA testlerinin en son aşamada yapılacağınıv e bunun da Kıbrıs Nöroloji ve Genetik Enstitüsü CING tarafından yürütüleceğini kaydetti.

BOMBARIMANDA ÖLENLER ARASINDA ÜÇ KIBRISLITÜRK DE VARDI…

Türk savaş uçaklarının bombaladığı Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde bombalamada ölenlerin sayısının 31 olduğunu gösteren bir liste bulunmaktaydı. Bu listedeki hastaların üçü Kıbrıslıtürkler’di. Üç Kıbrıslıtürk’ten ikisinin ailesini YENİDÜZEN olarak bularak onların Atalassa’dan “kayıp” akrabaları için DNA örneği vermelerine yardımcı olmuştuk.

Atalassa Hastanesi bombardımanında ölen Kıbrıslıtürkler “Çakır Ali” olarak bilinen Matyatlı Ali Hüseyin Şakir, Evdimli Osman Mustafa ve Lefkoşalı Mehmet Reşat idi. Lefkoşalı Mehmet Reşat’ın annesi Naciye Mehmet, babası ise Arif Hasan idi ve Samanbahça’da yaşamaktaydılar… Mehmet Reşat’ın Girne’de Karamustafa Hacıhüseyin adlı bir akrabasının olduğu da anlatılıyor…

Edindiğimiz bilgilere göre Mehmet Reşat, İstanbul’da askerlik yapmaya gitmiş ve burada yaşadığı bir olay ardından depresyona girerek Kıbrıs’a dönmüştü. İki erkek kardeşi ve bir kızkardeşi vardı – kızkardeşi küçük yaşta zatürreden vefat etmişti. Mehmet Reşat, Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde tedavi görmekte iken, 20 Temmuz 1974’te Türk savaş uçaklarının hastaneyi bombardımanında ölmüş ve diğer Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum hastalarla birlikte hastane avlusundaki toplu mezara gömülmüştü…

Atalassa Hastanesi bombardımanında ölen Kıbrıslıtürkler’den Çakır Ali ile Osman Mustafa’nın yakınlarını bulduk ve onların öykülerini bu sayfalarda kaleme aldık. İnsani İşler Komiserliği’nin yürüttüğü kazılar ardından yapılacak DNA testleri için DNA örnekleri vermelerine de yardımcı olduk. Şimdi Mehmet Reşat’ın ailesini arıyoruz. Bu konuda okurlarımızın lütfen bize yardımcı olmasını istiyorum… Mehmet Reşat hakkında herhangi bir şey biliyorsanız, ailesinden herhangi birisini tanıyorsanız lütfen beni 0542 853 8436 numaralı cep telefonumdan arayınız. Bu insani konuda bizlere yardımcı olmanızı rica ediyorum değerli okurlarım…

 


BASINDAN GÜNCEL…

“Yahudilere yapılanları Auschwitz’e, Filistinlilere yapılanları Tel Aviv’e giderek anlamak ister misiniz?”

 

Mehmet Göcekli / Demokrat Haber

 

Beraberce Derneği, iki yıldır “Beraberce Değişim Programı: Hafıza Mekânları” projesiyle Türkiye’den başvurucuları çeşitli ülkelerdeki hafıza mekanlarına göndererek, 30-60 gün süreyle deneyim kazanmalarına imkân sağlıyor.

Kolektif hafıza, hatırlama, unutma ve yüzleşme konularına eleştirel yaklaşımın, hafıza ve vicdan mekânlarının demokratikleşmeye katkıda bulunabileceğine inanıyorlar.

2018 yılında gidilmesi planlanan çeşitli ülkelerdeki 23 hafıza mekanı arasında Yahudi Soykırımı’na tanıklık eden Polonya'daki Auschwitz-Birkenau toplama kampı da var; İsrail’de bulunan Zochrot adlı, Filistinlilerin yerinden edilişini Musevi toplumunun gündeminde tutmak için çalışmalar yapan bir kurum da.

Katılımcılar deneyimlerini berabercedegisim.org web sitesinin blog sayfasında herkese açık olarak paylaşıyorlar.

İlki 2017-2018 döneminde gerçekleşen programın 2018-2019 dönemindeki ikincisi için başvuran adaylar arasından seçilecek dokuz kişi; tercih ettiği hafıza mekânlarından birinde deneyim kazanacak.

Katılımcıların tüm yurt içi ve yurt dışı gidiş-dönüş ulaşım, konaklama, vize, seyahat sigortası masrafları ve temel ihtiyaçları için gerekli olan harcırahı program kapsamında karşılanıyor.

“Beraberce Değişim Programı: Hafıza Mekânları” proje koordinatörlerinden Lokman Sazan ile 2017 yılında yaşanan deneyimleri ve 2018 yılındaki hedeflerini konuştuk:

 

***  “Hafıza Mekanı” nedir?

“Hafıza mekanı”, bütün bir toplumu ya da bir grubu yakından ilgilendiren olayların, önemli gelişmelerin yaşandığı yerlerdir. Toplum veya grup geçmişi ve geçmişte yaşananları bu mekanlar üzerinden hatırlar. Bu bağlamda düşündüğümüzde aslında her yer bir hafıza mekanıdır, doğup büyüdüğümüz ev, meyvesini yediğimiz bir dut ağacı gibi. Kolektif hafızayı ilgilendiren yönüyle baktığımızda, Diyarbakır Cezaevi, Sivas Madımak Oteli, Dersim Kutu Deresi, Bursa’da ya da Mardin’de terkedilmiş bir kilise, Galatasaray Meydanı veya Çanakkale-Gelibolu gibi toplumun farklı kesimlerini ilgilendiren sayısız mekanı sayabiliriz. Çeşitli ülkelerde önemli olayların yaşandığı bu tür yerler birer müze veya hafıza mekanına dönüştürülüyor. Biz de Türkiye’den katılımcıların Dünya’daki çeşitli hafıza mekanlarında bilgi ve deneyim kazanmalarını sağlıyoruz.

 

***  “Beraberce Değişim” programı nedir?

DVV International’ın Türkiye temsilcisi Beraberce Derneği olarak Nisan 2017’den beri yürüttüğümüz bir “deneyim edinme” programı bu. Nisan 2019’a kadar sürecek olan programla 20 kişiye dünyanın farklı ülkelerinde bulunan hafıza mekanlarında deneyim edinme ve yerinden gözlemleme imkanı sağlıyoruz.

30-60 gün arasında sürecek olan bu programda gönüllüler ev sahibi kurumların belirlediği departmanlarda çalışma imkanı elde ediyorlar. 2017 yılında 8 gönüllü Bosna-Hersek, Almanya, Güney Afrika, Arjantin ve ABD gibi ülkelerde bulunan hafıza mekanlarında eğitim departmanı, arşiv bölümü, ziyaretçi programları gibi çeşitli alanlarda deneyim edinme imkanı buldular. Ayrıca gönüllüler iki aylık süre boyunca düzenli olarak değişim programımızın web sitesinde paylaşılmak üzere izlenim yazıları yazdılar.

2018 dönemi için de 9 gönüllüye geçen sene olduğu gibi farklı hafıza mekanlarında gönüllü olarak çalışma imkanı sunacağız. Programın içeriği ve esasları hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenler berabercedegisim.org adresini ziyaret edebilirler.

 

***  Bu programı yürütme amacınız ne?

Bildiğiniz gibi Türkiye’nin dört bir yanında bulunan birçok mekanın tanık olduğu kendine özgü zor bir geçmişi var. Demek istediğim Türkiye’de neredeyse adım attığımız her yerin bir hafızası var. Örneğin İstanbul’da ufak bir yürüyüşe çıkalım: Kadıköy-Yeldeğirmeni Mahallesi’nden rıhtıma doğru yürüdüğünüzde Sinagog, Kilise ve Varlık Vergisi’nden dolayı eczanesini kalfasına satmak zorunda kalıp kendi eczanesinde çalışmak zorunda kalan Yahudi bir vatandaşın eczanesini görürsünüz.

Beşiktaş’a vardığınızda Abbas Ağa Parkı’nın altında eskiden bir Ermeni mezarlığı olduğunu duyarsınız fakat o mekana dair hiçbir iz bulamazsınız. Oradan Harbiye’ye çıktığınızda Yahudi ve Ermeni mimarisine ait onlarca tarihi bina görürsünüz fakat geçmişine dair en ufak bir bilgi edinme imkanımız yoktur.

Yine Gezi Parkı’na doğru yürüdüğünüzde Gezi Parkı’nın önceden Ermeni Mezarlığı olduğunu bilenlerimiz vardır fakat bunun geçmişine dair yeterli hafızamız yoktur. Yine çok yakın bir tarihte LGBTİ’lerin hafızasında önemli bir yer edinen Ülker Sokak var. Oradan tekrar İstiklal Caddesine çıkıp Hazzopulo pasajına gittiğinizde, Varlık Vergisi ve 6-7 Eylül döneminde yaşananlara dair en ufak bir iz bulamazsınız.

Son olarak tarihi yarımadada yer alan Samatya’ya gittiğinizde, ne 1915’te, ne Varlık Vergisi döneminde ne de 6-7 Eylül olaylarında yaşananlara dair bir ize rastlarsınız. Bu Türkiye’nin başka şehirleri için de geçerlidir. Kısacası hafıza mekanları toplumsal hafızayı diri tutan ve hatırlatma işlevi olan yapılar olmasına rağmen Türkiye’de sivil inisiyatifle açılan hafıza mekanı yok denecek kadar az maalesef. Bu bağlamda Beraberce Derneği olarak, böylesi bir deneyime ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Dünya’daki ülkelere baktığınızda Güney Afrika’dan, Avusturya’ya; Arjantin’den Kazakistan’a kadar birçok ülkede kendi zor geçmişleriyle yüzleşmek ve bu geçmişle barışmak için birçok hafıza mekanları var. Beraberce Derneği olarak bu konu üzerine çalışan her yaştan insanın deneyim kazanması ve ülkeye döndüklerinde katkıda bulunması için bu programı yürütüyoruz.

 

***  2017 yılında nasıl kazanımlarınız oldu bu programla?

Program 2017 yılında başladığında yoğun ilgi gördü. Her yaştan, cinsiyetten, bölgeden insanın başvurduğu bir dönem oldu. Sekiz gönüllünün gitmeye hak kazandığı bu programda ev sahibi kurumlar; Bosna Hersek Tarihi Müzesi, Bosna Hersek-Savaş Çocukluğu Müzesi, Bosna Hersek-Umut Tüneli, Almanya-Berlin Yahudi Müzesi, Güney Afrika-Constitution Hill, Güney Afrika-District Six Müzesi, Arjantin- ESMA hafıza mekanı ve ABD-Amerikan Yerlileri Ulusal Müzesi oldu.

Program kapsamında belirttiğim hafıza mekanları/müzelerine giden gönüllüler, düzenli olarak bize izlenim yazıları yazdılar. Bu izlenim yazılarında gönüllülerin hangi departmanlarda nasıl çalıştıkları yanı sıra, bulundukları ülkenin kendi zor geçmişleriyle yüzleşmede nasıl mücadele ettiklerine dair deneyim aktarımları da var.

Buna ek olarak ülkeye dönen gönüllülerle ‘hafıza mekanı’ olmaya aday yerlerde bir araya gelerek atölye çalışması yapmak için çeşitli girişimlere başladık. Biraz önce dediğim gibi, iki aylık kısa bir süre de olsa, bütün ülkenin bu deneyime ihtiyacı var ve yapacağımız küçük girişimler ve atölye çalışmaları sivil inisiyatifle kurulacak hafıza mekanı ya da mekanlarına vesile olabilir.

Yine gönüllülerin yazdıkları izlenimleri kitaplaştırmak için da bir çalışma başlattık. Kitap İngilizce, İspanyolca ve Türkçe dillerinde olacak. Beraberce Derneği olarak elde edilen bu deneyimleri kalıcılaştırmak ve süreklileştirmek için çalışıyoruz.

 

***  Program kapsamındaki hafıza mekanlarını neye göre seçiyorsunuz?

Öncelikle, program ekibi olarak bir havuz oluşturuyoruz. Bu havuza eklediğimiz hafıza mekanlarının olabildiğince çeşitli olmasına özen gösteriyoruz. Yani sadece zor geçmişler, soykırımlar üzerine kurulu hafıza mekanları değil aynı zamanda ekoloji, kadın sorunu gibi ülkemizin de temel problemleri olan ve deneyim ihtiyacı duyduğumuz hafıza mekanlarına yöneliyoruz.

Tabi ekip olarak, elimizdeki imkanlarla bütün hafıza mekanlarının listesini çıkarmak mümkün olmuyor. Bunun yanında iletişime geçmeye karar verdiğimiz kurumlarla da bazen aylar süren e-mail ve telefon trafiği oluyor. Sonunda, ev sahibi kurum olmayı kabul eden kurumları yine proje ekibi olarak değerlendirmeye aldıktan sonra belirlenen kurumlarla birlikte ilana çıkıyoruz. Örneğin 2018 yılı için 100’e yakın hafıza mekanı/müze ve hafıza mekanları üzerine çalışmalar yapan sivil toplum örgütleriyle irtibat halindeydik. Ekibin değerlendirmesi sonucunda 23 kurumun program kapsamında ev sahipliği yapacağına karar verdik. Çünkü bazı hafıza mekanlarının işlediği tema veya yöntemler çok iyi olmasına rağmen, eğitim departmanları olmadığından gidecek olan gönüllünün bir şey öğrenmesi mümkün görünmüyor. Ya da yine program kapsamına çok uygun diye düşündüğümüz bir kurumun bütçe kısıtlılığından dolayı bir ya da iki çalışanı oluyor ve gitmesi muhtemel adayın oradan yeterli verimi alabileceğinden şüphe duyuyoruz.

 

***  Gönüllülerin yaşadığı deneyimlerden bahsedebilir misiniz?

Gönüllülerin bazılarının daha önce yurtdışı deneyimi olmasına rağmen başka bir ülkede hafıza mekanında çalışması onlar için oldukça heyecan verici. Çünkü bir ülkeyi gezmek ile o ülkenin hafıza mekanlarında saatlerce vakit geçirmek, iki ay boyunca o mekanda içeriğe dair eğitimler almak oldukça farklı şeyler. Tabi edindiğimiz izlenim de bu heyecan, deneyim süresinde yüksek motivasyonlu olmasına katkıda bulunuyor. Gönüllülerin orada kaldığı sürede yazdıklarına ve döndükten sonra bizimle yüz yüze yaptıkları konuşmalara bakacak olursak, deneyimin sadece pozitif yönden gerçekleşmediğini, aynı zamanda gittikleri mekanlarda negatif anlamda deneyim edindiklerini de gözlemledik. Bazı gönüllüler bunu çok çarpıcı bir yöntemle anlatabildiler yazılarında. Örneğin Güney Afrika’da Consitution Hill’de kalan gönüllümüzün berabercedegisim.org sitemizin blogunda yayınlanan “Yargıçlar ve Ayaklar” yazısı, Güney Afrika’daki yüzleşme deneyimine farklı ve eleştirel bir gözle bakıyor. Yazısındaki karşılaşmalar ve karşılaştırmalarda giden gönüllünün ‘ne yapıldığını’ değil, ‘ne yapılmadığını’ yazması oldukça etkileyiciydi. Aynı durum ABD’ye, Bosna Hersek’e giden gönüllüler için de geçerliydi.

 

***  Bu süreçte nasıl zorluklar yaşanıyor?

Gönüllüler adına konuşacak olursam, iki aylık bir süre için çalışma alanına entegre olmak oldukça hızlandırılması gereken bir süre. Bu bağlamda gidecek gönüllüye kalacak yer tahsis etmek, hızlı bir oryantasyon eğitimine girmek yine de bu süreci beklediğimiz kadar hızlandırmıyor maalesef. Diğer bir sorun ise bazı ülke konsolosluklarının OHAL’den kaynaklı vize başvuru sürecini zorlaştırması, hem gönüllülerin hem de proje ekibi olarak bizim fazladan efor sarf etmemize ve stres altında çalışmamıza neden oluyor. Fakat buna rağmen 2017 yılında bütün gönüllüler belirtilen sürelerde çeşitli departmanlarda görev aldılar.

 

***  2018 dönemi için başvuruları kabul etmeye başladınız? Bu dönem için hangi hafıza mekanları gönüllülere ev sahipliği yapacak? En ilginç ve ilgi göreceğini düşündüğünüz hafıza mekanları hangileri?

2018 dönemi boyunca farklı periyotlarda toplamda 23 hafıza mekanı, müze ya da hafıza mekanları üzerine çalışmalar yapan sivil toplum örgütü ev sahibi olmayı kabul etti. Proje ekibi olarak, adaylardan sadece dokuz kişi gönüllü olarak kabul edilmesine rağmen, çeşitliliği arttırmak istedik. Dünya’da farklı geçmişleri olan ve bu geçmişle farklı yöntemlerle yüzleşen toplumların pratiklerini deneyimleme ve gözlemleme imkanı sunmak istedik. Bu bağlamda en ilginç kurumdan bahsetmekten ziyade farklı coğrafya, farklı deneyim ve farklı pratiklerin çeşitliliğinden bahsetmek gerek. Örneğin Meksiko City’de bulunan Hafıza ve Tolerans Müzesi’nin yıllık eğitim programları oldukça ilginç. İslam Dini’ne giriş derslerinden LGBTİ haklarına kadar; Ermeni Soykırımı’ndan Ruanda Soykırımı’na kadar dünyanın temel sorunlarını ziyaretçilerine ve katılımcılara açıyor.

Ya da İsrail’de bulunan Zochrot, Filistin’deki 1948 savaşında Filistinlilerin yerinden edilişini Musevi toplumunun gündeminde tutmaya çalışan ve Filistinlilerin yaşadıkları topraklara geri dönmesi için çalışmalar yapan bir kurum.

Açık bir şekilde hakkını vermek gerekir ki Arjantin’den Polonya’ya; Güney Afrika’dan Kazakistan’a bütün bu kurumlar, kendi özgün deneyimleri olmasının yanı sıra Türkiye’den gidecek olan gönüllülerin eşsiz deneyimlerinden yararlanabileceği kurumlar.

 

*** Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

2018-2019 dönemi için başvurular 20 Nisan tarihine kadar açık kalacak. Program esaslarında da belirttiğimiz gibi ülkemizin çeşitliliğini kapsayacak şekilde insanları programa dahil etmek istiyoruz. Özellikle daha önce yurtdışında bu tür çalışmalara dahil olma imkanı olmayan arkadaşların başvurması bizim için oldukça önemli.

***

İnceleme ve başvuru için: berabercedegisim.org

(YÜZLEŞME ATÖLYESİ – Mehmet Göcekli/Demokrat Haber - 18.4.2018)